Ankara Şubemiz yaptığı açıklamada Sağlık Bakanlığı’na seslendi: “Emeği, emekçiyi yok sayan uygulamalara son verin, sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin taleplerini ciddiye alın. Aksi halde görevden çekilmeler artarak sağlık sistemini tıkanma noktasına getirecek ve pandemi ile mücadelede zaafa neden olacaktır”
Şubemiz yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Hükümetin popülist, bilimden uzak yaklaşımları nedeniyle her geçen gün vaka sayıları artarken, sağlık hizmetlerinde alınmayan önlemler ve karşılanmayan talepler nedeniyle sağlık emekçileri arasında istifa, emeklilik ve ücretsiz izin başvuruları ile görevden çekilmeler yaşanmaktadır.
Ankara’da günlük vaka sayısı 2000 civarında olup, Abdurrahman Yurtaslan Onkoloji EAH ve Dr. Sami Ulus Kadın Doğum Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları EAH dışında tüm hastanelerde Covid-19 tanısı ile yatan hastalar bulunmaktadır. İlimiz hastanelerinde tedavi altında 3700’e yakın pozitif tanılı ve şüpheli hasta bulunmakta, bu hastaların 650’ye yakını yoğun bakım ünitelerinde yatmaktadır. Tedavi altında bulunan hastalar arasında ağır hasta sayısı artmakta olup Covid-19 ilişkili ölümler günlük 20’nin üzerinde seyretmektedir. Hastanelerde yaşanan yoğunluk nedeniyle hastaların evlerinde takip edilmesi yolunun seçilmesi filyasyon çalışmalarında da yoğunluk yaşanmasına neden olmuştur. Filyasyonda görevli sağlık emekçileri günlük 16-18 saat çalıştırılmaktadır. Dolayısıyla artan vaka sayıları nitelikli filyasyon çalışması yapılmasını da engellemektedir.İlimizde başta hastaneler olmak üzere, tanı kiti eksikliği yaşanırken şimdi de filyasyon çalışmalarında Covid-19 pozitif hasta tedavisinde kullanılan ilaçların temininde güçlük yaşanmaktadır (Favipravir ve Hidroksiklorokin ). Hastalar hastane acillerinde yatış için boş yatak, evlerinde ise ilaç tedavisinin başlamasını beklemektedirler. Vaka sayısı, ağır hasta sayısı ve ölüm oranlarındaki artışın en önemli nedenleri; ulusal bazda radikal önlemlerin alınmaması, virüsten korunmayı sadece halkın tedbirlerine indirgeyen yaklaşım ve toplumda normalleşme raporu ile rehavet oluşturulmasıdır. Hal böyle iken artan hasta sayısı kontrolden çıkmış, sağlık hizmetlerinde yaşanan başta tanı kiti ve Favipravir ve Hidroksiklorokin gibi ilaçların temininde yaşanan sorunlar, nitelikli personel sayısında yetersizlik, kurum içi ve kurum dışı görevlendirmeler, uzun çalışma saatleri, baskı ve mobbing pek çok sağlık emekçisini tükenme noktasına getirmiştir.Yöneticiler bu sorunlara çözüm bulmak yerine vatandaş ve emekçileri suçlamaktadırlar. Kamu hastanelerinde sadece yukarıda adı geçen iki hastane temiz hastane olarak kalırken ilimizde bulunan 35 özel yataklı tedavi kurumu ve bunların sahip olduğu 3200 yataktan yararlanılmamaktadır. Kamu hastanelerinde 3700’e yakın tedavi altında hasta varken özel hastaneler ücretli tanı testleri dışında elini taşın altına koymamaktadır. Derhal özel hastanelerin imkanlarından pandemi kapsamında yararlanılmalı ve kamu hastanelerindeki temiz hastane sayısı arttırılmalıdır. İlimizde pek çok hastanenin poliklinikleri ve klinikleri kapatılarak Covid polikliniğine/kliniğine
dönüştürülmüştür, sağlık emekçileri ertesi mesaisini nerede tamamlayacağını ancak iş yerine gidince öğrenmektedir. Yöneticilerin bu sorunları görmezden gelmesi halkın ve sağlık emekçilerinin sağlığını riske atması biz sağlık emekçilerini yılgınlığa sürüklemektedir. Pandeminin ilk üç ayında sağlık emekçilerinin görevden çekilme hakkı yasaklar ile engellenmişti. Ancak alınmayan tedbirler nedeniyle, 1 Haziran, sözde normalleşme adımları sonrası 500 civarı sağlık emekçisi istifa, emeklilik ve ücretsiz izin hakları ile görevlerinden çekilmeyi tercih etmiştir. Covid vakalarındaki artış ve Sağlık Bakanlığı’nın gerekli işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini uygulamaması sonucu sağlık emekçileri de artan riskler nedeniyle istifa, emeklilik ve ücretsiz izin haklarını kullanarak görevden çekilmeyi tercih etmektedir. İşin içinden çıkamayan yöneticiler vaka artışına karşı yeni servisler ve birimler açarak aslında pandeminin kontrol altında olmadığını kabul etmişlerdir. Açılan yeni servisler ve birimler için sağlık emekçilerine haksız hukuksuz görevlendirmelerle baskı yapılmaktadır Sözde sağlık sistemlerinde iyileştirme yapanlar sağlık hizmetlerinde asıl unsur olan sağlık emekçilerinin taleplerini görmezden gelirken, sağlık emekçileri sayısını artırmaya yönelik politikaları uygulamamakta ısrarcı olmaktadırlar.
Süreç içerisinde;
– Kronik hastalığı olan, kanser tedavisi gören sağlık emekçilerinin çalıştırılmaya zorlanması,
– Diğer kurumlarda hamile emekçilerin idari izinli sayılırken, hamile sağlık emekçilerin en riskli
alanlarda çalışmaya zorlanması,
– ikisi de sağlık emekçisi olan çiftlere ve riskli aile bireyleri olan sağlık emekçilerine kolaylık
sağlanmaması,
– Sağlık emekçilerinin dönüşümlü çalışma genelgeleri kapsamına alınmaması,
– Düzenli tarama(PCR)testlerinin yapılmaması,
– Yeterli sayıda ve nitelikte koruyucu ekipman sağlanmaması,
– Taşeron olarak çalışan sağlık emekçilerine koruyucu ekipman temin edilmemesi ve bu durum
bahane edilerek sağlık hizmetlerinin aksamaması için görevlerinin kadrolu personele yaptırılması
– Pandeminin meslek hastalığı ve iş kazası statüsüne alınmaması,
– Hastanelerde yeterli sayıda ilaçlardan tanı kitlerine kadar hizmeti aksatmaya neden olan
yaklaşımlar.
– Ekonomik kayıpların karşılanmaması,
– Yıllardır bekletilen sorunların (3600 ek gösterge, yıpranma payı) çözüme kavuşturulmaması,
– Servis, yemek, kreş gibi taleplerin karşılanmaması,
– Şeffaf bir yönetim anlayışının hakim olmaması,
– Yoğun ve şeffaf olmayan görevlendirmeler,ekip anlayışını zedeleyici ayrımcılığa neden olan
yaklaşımlar,
– Sağlık emekçilerinin emeğini yok sayıp, sağlık sisteminin başarısına vurgu yapan açıklamalar,
– 3 aylık tavandan ödeme vaadi ile sağlık emekçilerinin taleplerinden uzak rencide edici
açıklamalar,
– Artan iş yüküne rağmen yeterli ve güvenceli sağlık emekçisinin istihdam edilmemesi,
– Artan şiddet vakaları nedeniyle sağlık hizmetlerinde ciddi sorunlar yaşanmaktadır.
Bakanlık sağlık emekçileri ve talepleri karşısında 3 maymunu oynamaktadır. Atılmayan adımlar sağlık emekçilerinin enfekte olmasına ve ölümüne neden olmaktadır. Sağlık yöneticilerinin sağlık emekçilerinin ÖLÜMÜNE bile tepkisiz kalması ve adım atmaması biz sağlık emekçilerinin emeğine verilen ve varlığımıza gösterilen saygının en büyük göstergesi olmuştur. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin büyük özveri ile görev yaptığı bu dönemde dahi yıllarca beklenen taleplerinin gündeme dahi gelmemesinin kırgınlığını yaşanmış ve Sağlık Bakanlığı’nın açıklamaları ile iktidarın emekçilere bakış açısını, emekçilere verilen değeri bir kez daha göstermiştir. Sağlık emekçilerinin ve toplumun sağlık ve yaşam hakkının yok sayıldığı tek amacın iktidarın kendini yeniden var etmesi ve sürdürebilmesi olduğu, uygulamalardan ortaya çıkmaktadır. Pandeminin ilk 3 ayında ve sözde normalleşme sürecinde yaptığımız açıklamalarla gerçekliğin farkında olarak, emekçilerin hareket etmeleri ve önlemlerinin kendilerinin almaları konusunda bir çok açıklamamızda uyarılarda bulunmuştuk. Sağlık Bakanlığı’nın da mevcut alandaki gerçekliğin farkına vararak emekçilerin taleplerini bir an önce karşılanmasını istemiştik. Biz “yaşatmak için yaşamak istiyoruz” dedik, anlaşılamadı, karşılığını alkış olarak gördük! Biz “tükeniyoruz” dedik, anlaşılamadı, karşılığını 3 ay tavandan ödeme sadakası ile gördük! Bugün sağlık alanında yaşanan görevden çekilme tavrı pandemi kaygısı değil atılmayan atılamayan adımların yarattığı hayal kırıklığının sonucudur. Sağlık Bakanı’nın her fırsatta sağlık hizmetlerinin emek yoğun bir alan olduğunu unutarak ”pandemi başarısını şehir hastanelerine ve sağlık sitemine borçluyuz” açıklaması, emeği değersizleştiren, emeği ve sağlık ve sosyal hizmet emekçisini yok sayan, sorunlu bakış açısının yansımasıdır. Sağlık sistemi bir bütündür ve biz sağlık emekçileri sağlık sisteminin bir parçası ve aracı değiliz. Sağlık sistemi biz sağlık emekçilerinin emeklerini ortaya koyarken yararlandıkları araçlardır. Sağlık hizmetlerinde asıl unsur Sağlık ve sosyal hizmet emekçileridir. Sağlık emekçileri olmadan sağlık hizmeti sunulamaz. Ancak şehir hastaneleri olmadan da sağlık hizmeti sunulabilir ve sunulmuştur da. Gerçek verileri açıklamak yerine hala şehir hastaneleri reklamı yapmak, neo-liberal sağlık politikalarını olmazsa olmaz görmek, toplum sağlığına pandemiden daha fazla zarar vermektedir. Sağlık Bakanı’nı buradan tekrar uyarıyoruz. Emeği, emekçiyi yok sayan uygulamalara son verin, sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin taleplerini ciddiye alın. Aksi halde görevden çekilmeler artarak sağlık sistemini tıkanma noktasına getirecek ve pandemi ile mücadelede zaafa neden olacaktır.”