Aydın Kadın Dayanışma Platformu, Batman’da İpek Er’e tecavüz ederek ölümüne neden olan uzman çavuş Musa Orhan’ın tutuklanması için eylem yaptı.

Dönem sözcülüğünü Aydın Şubemizin yaptığı Kadın Dayanışma Platformu yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:  “Erkek egemen, militarist, ırkçı, tekçi, cinsiyetçi anlayışın hâkim olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz. İktidar ve tekel, toplumsal doğa üzerinde hâkimiyet kurmak için toplumun tüm katmanlarına anaokulundan başlayarak ince ince işleyerek toplumun tüm hücrelerine sızdırdığı eril politikalar yoluyla, baskı ve sömürü aygıtlarını aralıksız kullanmaya devam ediyor. İnsanlık dışı uygulamaları her gün başka bir boyutuyla tacizi, tecavüzü ile karşımıza çıkıyor. Eril yargının şiddet faillerini cezasız bırakması ve katillere verilen iyi hal indirimleri şiddet tehdidi altında yaşam süren kadınlara yenilerini ekliyor. Şiddetten kurtulmak için kolluğa ve yargıya başvuran kadınların yetersiz alınan ya da alınmayan önlemler nedeniyle korunamaması kadınları daha fazla çaresizliğe itiyor. Musa Orhan bu katillerden biridir. Batman’da uzman çavuş olan Musa Orhan tarafından tecavüze uğrayan, tehdit edilen ve sonunda intihara sürüklenen kız kardeşimiz İpek Er’i 18 ağustosta kaybettik. Birçok kadın intiharlarının yaşandığı ülkemizde erkek egemen cinsiyetçi toplum anlayışını ve beraberinde getirdiği sözde namus anlayışını bir kez daha sorgulamak zorundayız. Diğer yandan da aynı zihniyetin temsilcisi sözde adaletin timsali olan yargı, İpek Er’e tecavüz eden Musa Orhan’ı serbest bıraktı. Sözde adaletin tecavüzcü bir katili serbest bırakması yaşamlarımızın gözden çıkarıldığını ve kendi öz savunmamızı geliştirip birlikteliğimizi, örgütlülüğümüzü, dayanışmamızı daha da güçlendirmemiz gerektiğini bir kez daha biz kadınlara hatırlatmış oldu. Tecavüzcü zihniyet, muhafızlarına sahip çıkacağını İpek Er ölmeden önce de dillendirmişti. Taciz ve tecavüzün bir diğer boyutunu da savaş ve çatışmaların yaşandığı bölgelerde kadına yönelik uygulanan cinsel şiddet gerçeğidir. Bu şiddeti daha çok resmi üniformalarına dayanarak resmi görevlilerin gerçekleştirdiği de biliniyor. 90’lı yıllarda Batman’da çokça yaşanan kadın intiharlarını hatırlıyoruz. Çatışmaların, şiddetin en yoğun yaşandığı dönemlerdi. Tam da buradan yola çıkarak kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri politiktir diyoruz. Şiddet devlet eli ile meşrulaştırıldıkça, şiddeti uygulayan erkek, özellikle de üniformalı ise, korundukça bugün Musa Orhan’da olduğu gibi yaşamlarımız risk altında olmaya devam edecektir. Kadın cinayetlerinde, kadına yönelik cinsel suçlarda, tecavüz olaylarında tutuklu yargılanan yok gibi. Her türlü şiddetin karşılığı cezasızlık oluyor. Cezasızlık arttıkça kadın cinayetleri, taciz ve tecavüz vakaları çoğalıyor. “Bana bir şey olmaz” diyen Musa Orhan da, önce reddettiği alıkoyma ve tecavüz suçlarını, Adli Tıp raporundan sonra kabul ediyor ve “alkollüydüm” savunması yapıyor. Ama buna rağmen tahliye ediliyor. Musa Orhan’ın “bana bir şey olmaz” sözleri doğrulanırken, aynı günlerde başka şiddet olayları yağmaya devam ediyor. Bir tek günde, hatta birkaç saatte gündeme düşen kadına yönelik şiddet haberlerine bir bakın.

– Van’da cinsel istismara uğrayan 16 yaşındaki çocuğun ‘rızası var’ denilerek astsubay hakkında soruşturma başlatılmadı.

– Çorum’da dini nikâhlı eşi tarafından vücudunun çeşitli yerlerinden bıçaklanan 3 çocuk annesi Gülten ağır yaralandı. Annesinin bıçaklandığını duyan 9 yaşındaki oğlu, polislere “Siz siz olun kadınları koruyun” diye haykırdı.

– Antep’te 15 yaşındaki çocuğa tecavüz eden 36 yaşında evli ve 3 çocuk babası bir erkek sadece 12 gün tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı.

– Batman’da yolda yürüyen 2 çocuk annesi 21 yaşındaki Ebru, eski eşi tarafından sokak ortasında silahla vurularak öldürüldü.

– Antalya’da Sennur, fiziksel şiddetine maruz kaldığı Süleyman Tümbek’ten, tehditleri nedeniyle defalarca şikayetçi oldu. Adam, dün kadının kız kardeşi Şenay’ı boynundan ve karnından bıçaklayıp kaçtı.

Bu tabloyu görmezden gelerek İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamak yerine, asılsız iddialarla Sözleşme’nin iptal edilmesini isteyenler kadına karşı süren kıyımların baş sorumlularıdır. Haklarını savunan kadınları değil tacizcileri, tecavüzcüleri, katilleri yargılayın! İstanbul Sözleşmesi ve 6284’ü uygulayın! Faillerin hepsi de ya ‘aile babası’ ya da ‘aile babası’ adayı.  Mesela Musa Orhan evlenirse kadının ve çocuklarının şiddete uğrayacağını tahmin etmek falcılık olmaz. İşte korumaya çalıştıkları aile yapısı da bu. Kadın ve çocuklara şiddetle tahakküm eden, itaat ettiren bir aile düzeni istiyorlar. En küçük ferdine kadar otorite karşısında boyun eğmeyi öğrenmiş, düşünmeyen, sorgulamayan bir toplum yaratmaya çalışıyorlar. Belki hep aynı şeyleri söylediğimiz için sıkılanlar vardır ama iktidarlar savaş politikalarını, egemenlik konforunu ve toplumsal mühendisliklerini kadın üzerinden sürdürmeye devam ettikçe bize kalan da hiç bıkmadan tekrarlamak oluyor. Yazmak, anlatmak, protesto etmek, birlikte mücadele etmek gibi… Kadına yönelik şiddet konusunda haklarımıza, kazanımlarımıza sahip çıktıkça, baskılara boyun eğmeyi reddettikçe, bilinçlendikçe şiddet devlet eli ile artıyor ve arttırılıyor. Biz kadınları değil tacizcileri, tecavüzcüleri, katilleri yargılayın. Musa Orhan’ı tutuklayın. Tam bu noktada soruyoruz! Kimdir Musa Orhan’ı koruyanlar? Bu cezasızlık ve himaye etme politikasının sonucu nereye varacak sormak istiyoruz. Musa Orhan’ın suç ortakları var mı, varsa kimlerdir? İktidarın himayesinde olan ve cezasızlık politikasıyla korunan kaç Musa Orhan daha vardır? Yargı neden sahip çıkmıştır, asker ve sivil bürokrasi mi yoksa yargı mı korumuştur Musa Orhanı’ı? Bugün Musa Orhan’ı serbest bırakanlar, bizim kadın yoldaşlarımızı cezaevlerine kapatanlardır. Musa Orhan’ı tahliye edenler bugün kadın irademizi gasp edenlerdir. AKP bize ölümü dayatıyor. Ne olursa olsun bizler bu topraklarda kadınların ölmediği yeni bir yaşam inşa edeceğiz. Musa Orhan’ın serbest bırakılmasına isyan eden, “Sağ olduğum sürece davacıyım. Belindeki silaha ve devlete güvenerek bunları yaptı” diyen İpek Er’in annesinin şahsında tüm kadınların sözlerine ses olacağız. “Sağ olduğum sürece İpek’in davasını bırakmayacağım. Gözlerimle o adamın yargılandığını, ceza aldığını göreceğim. Adalet yok, olsaydı serbest bırakılmazdı. Onu nasıl bırakırlar? Nerede adalet, nerede hukuk? İpek’in cansız bedeni gözümün önünden gitmiyor. Onu serbest bırakan savcıdan, hâkimden de davacıyım. Bunu bize yaşatmaya hakları yok. İpek günlerce hastanede hayatta kalmaya çalıştı. Artık dayanacak gücüm yok. Bir alıyorlar bir bırakıyorlar. Bu nasıl adalettir. Ben kabul etmem, kabul etmiyorum. İpek ölmedi, İpek o adam ceza almadan ölmeyecek. İpek’in kemikleri sızlıyor. Onu koruyanların da yakasından düşmeyeceğim. Kızımı hem kaçırdı hem tehdit etti o adam ve ‘seni nasıl götürdüysem öyle de öldürürüm’ demişti. Kızım intihar ederken de yazdığı mektupta bu kişinin ona neler yaptığını söylemişti. Belindeki silaha ve devlete güvenerekten bunları yaptı. Unutmayacağım. Sen askersin diye kadınlara tecavüz mü edeceksin? Sen neye güveniyorsun? Kızım korkudan bize bir şey söyleyemedi. Ben bu davanın peşinde olacağım. Tüm Türkiye, tüm dünya bunu bilsin.” Bu isyan, İpek’in annesinin ağzından tüm kadınların isyanıdır. Katledilen tüm kadınlar için isyandayız. Yine söylüyoruz, kadın cinayetleri politiktir. İktidarlar savaş politikalarını, egemenlik konforunu ve toplumsal mühendisliklerini kadın üzerinden sürdürmeye devam ettikçe, kadınlar da hiç bıkmadan sözlerini tekrarlayacaktır. Kadınlar, erk hukukun yargılamaya korktuğu, en yakınındaki, bazen de hiç tanımadığı erkekler tarafından sistematik olarak şiddete, tacize ve tecavüze uğruyorlar. Bir sonraki sabaha ‘kadın katliamı’ haberleriyle uyanmak istemiyoruz. Musa Orhan’ı da tahliye eden akıl, erkek devlet aklıdır ve iktidarın cezasızlık politikalarından cesaret almaktadır. Biz bu erkek devlet aklını isimlerini dahi sayamadığımız onlarca kadının katledilmesinden biliyoruz. Biz kadınlar olarak yaşamlarımızdan, haklarımızdan eşit ve özgür yaşam mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi buradan bir kez daha haykırıyoruz. Herkesi evde, işte, sokakta yaşamlarımızı kuşatan şiddete karşı yükselen kadın isyanını sahiplenmeye, iktidarı ise İstanbul Sözleşmesi’ni iptal etmek yerine gereklerini yerine getirmeye çağırıyoruz. Tek bir kadın öldürülmeyene kadar, tek bir kadın tecavüze uğramayana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz kalmadı, artık yeter”

 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]