Ankara Şube Yönetim Kurulumuz yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Sağlık Bakanı yaptığı açıklamalar ile amaçlarının vakaları ve ölümleri önlemek değil, vakaları ve ölümleri gizlemek olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Başta Sağlık Bakanlığının sağlık hizmetlerindeki icracı yanını unutarak sıradan vatandaş gibi pandemiden yakınmak ve her vurgusunda fiziksel mesafe, maske ve hijyen vurgusu dışına çıkamayan açıklamalarını kınıyor ve görevinin gereğini yerine getirmesini istiyoruz. İdarecilerin gelinen noktadan sorumlu olduğunu bir kez daha vurguluyoruz. Ülkemizde, 2017 yılında 425.781 ölüm gerçekleşmiş bu ölümlerin 10.145’ü enfeksiyon hastalıkları kaynaklı olup 49.855’i solunum sistemi hastalıklarıdır. 2018 yılında 426.449 ölüm gerçekleşmiş bu ölümlerin 10.853’ü enfeksiyon hastalıkları kaynaklı olup 52.223’ü solunum sistemi hastalıklarıdır. 2019 yılında 435.541 ölüm gerçekleşmiş bu ölümlerin 12.095’ü enfeksiyon hastalıkları kaynaklı olup 56.391’i solunum sistemi hastalıklarıdır. Sağlık Bakanımızı son TÜİK verilerine göre 2009 yılından itibaren sürekli artış gösteren enfeksiyon hastalıkları kaynaklı (son yıl 2000 yakın artış göstermiştir, 2020 yılı ilk sekiz ayı enfeksiyon hastalıkları kaynaklı ölüm 7.491) ölümleri azaltma konusunda göstermiş olduğu başarıdan dolayı da tebrik etmek gerekmektedir. Sağlık Bakanlığı yaptığı açıklamada ölüm sayısını 2020 ilk 8 ayı için 309.632 olarak açıklamıştır. Bu açıklamadan yılsonu yaklaşık ölüm sayısının 465 bin civarında olacağı görülmektedir. Sağlık Bakanı açıklamasında ülkemizde ki ölüm sayısındaki yıllık artışın % 2 (?) olduğunu açıklamıştır (2017-2018 yılı artışı %0,2’di, açıklamada son yılın artışının baz alınması 2019-2020 artışını gizleme amaçlıdır). Bakanın açıklamalarına göre Ülkemizdeki 2020 yılında gerçekleşmesi muhtemel artışın 2019 yılı verilere göre 444 bin olması beklenmektedir. Yani 444 bin üzerinde gerçekleşen ölümlerin Covid kaynaklı ölümler olacağı sonucu çıkmaktadır. Açıklamalardan çıkan gerçek yılsonu itibariyle Covid ve kaynaklı ölümlerin 20.000 dolaylarında olacağıdır. Sürecin sonbaharın gelişiyle bir kaosu da getireceği gerçekliği ortadadır. Sonbaharda gerçekleşecek yaygın solunum yolları rahatsızlıkları (yıllık ölüm sayısı 50 binin üzerinde, toplam ölümler içerisindeki payı %12’dir) covid 19 salgını ile birlikte ölümlerin artmasında rol oynayacaktır.  Bugün hastaneye başvuran ve belirti gösteren hastalara bile yaygın test ve nitelikli bir filyasyon yapılmaması Sağlık Bakanlığının sorumluluğundadır. Salgının başından beri ülkemizdeki sağlık emekçilerine yapılan test %30 civarındadır. Sağlık Bakanlığı başta sağlık emekçileri olmak üzere tarama testlerini yaygınlaştırmalıdır. Sağlık Bakanı yaptığı açıklamada pandeminin başından itibaren 29.865 sağlık emekçisinin hastalığa yakalandığını ifade etmiştir.  Bu verileri doğru kabul etsek dahi riskimiz ortaya çıkmaktadır. Toplam vaka içerisindeki sağlık emekçilerinin oranı %11’dir. Covid-19’un genel toplumda görülme oranı %0,3 iken sağlık emekçileri arasında görülme oranı %3’tür.  Bu verilere rağmen Covid-19’un sağlık ve sosyal hizmet emekçileri açısından meslek hastalığı ve iş kazası olarak görülmemesi bizlere verilen değeri ve hukuksuzluğu ortaya koymaktadır. Ülkemizde 7.000 civarı birinci basamak (ASM, TSM, AÇSAP, İlçe Sağlık Müdürlükleri, İl Sağlık Müdürlükleri ve Entegre Hastane) sağlık tesisini ve binlerce sağlık çalışanını hesaplama dışında tuttuğumuzda, 1.525 yataklı tedavi kurumunda 1 milyona yakın sağlık emekçisi görev yapmaktadır. Bakanın açıkladığı veriler değerlendirildiğinde sadece yataklı tedavi kurumlarını baz aldığımızda emekçiler arasında pozitif emekçi oranı %3 olduğu yataklı tedavi kurumu başına düşen Covid-19 pozitif sağlık emekçisi sayısı sadece 20 olduğu anlamına gelmektedir. Birinci basamakta görev yapan sağlık emekçileri ve birinci basamak sağlık tesisleri bu hesaplama eklendiğinde sayı daha da düşmektedir. Bu durum verilerin ne kadar gerçeği yansıttığını ortaya koymaktadır. Test sonucu pozitif olan sağlık emekçileri çalışma yerlerine göre  (Üniversite ya da Sağlık Bakanlığı hastaneleri) 5. ya da 14. günün sonunda kontrol testi yapılmadan göreve başlatılmaktadır. Bazı hastanelerde sağlık emekçileri 5. günde bulguları hafiflediyse göreve çağrılmaktadır. Belirtisi olmayan ama Covid-19 test sonucu pozitif olan sağlık ve sosyal hizmet emekçileri çalışmaya devam etmektedir.  Halkı bir girdap gibi içine çeken pandemi de en büyük yükü omuzlayan sağlık emekçilerinin var olan sayılarıyla hızla artan Covid hastalarını tedavi etmesine imkan yoktur. Unutulmamalıdır ki sağlık emekçileri de hızla kontamine olmaktadır. Süreç emekçiler açısından her geçen gün daha da katlanılmaz uygulamaları beraberinde getirmektedir. Ankara merkez ve çevre ilçelerden sağlık emekçileri Şehir Hastanesi, Ankara EAH, Hacettepe Üniversitesi gibi Covid- 19 servis ve yoğun bakım yatak sayılarının hızla arttığı hastanelerde görevlendirilmektedir. Ayrıca evde tedavileri ve takibi süren hastalardaki artış nedeniyle filyasyon kapsamında görevlendirmeler sürmektedir. İlimizde son bir ay içerisinde 2.000 yakın sağlık emekçisi bu şekilde görevlendirilmiştir. Küresel bir salgınla ulusal mücadele vurgusu yapılırken bile yazık ki görevlendirmeler şeffaflık, adalet ve liyakatten uzaktır. Yer değişikliği yapılan sağlık emekçileri arasında Covid klinik ve yoğun bakımlarında çalışamayacak kadar ağır kronik hastalığı olanlar ve hizmet yılı itibariyle 25 yılın üzerinde hizmeti olanlar mevcuttur. Ayrıca görevlendirmelerde; her ikisi de sağlıkçı olan eşlerin çocukları ya da bakmakla yükümlü oldukları aile bireyleri göz ardı edilmiş, yalnız ebeveyin olan, bakmakla yükümlü aile ferdi olan sağlık emekçileri kilometrelerce uzak hastanelere görevlendirilmiştir. Filyasyon ekiplerinde sağlık emekçileri çalışma saatleri 16-18 saati bulmaktadır. Pandemi boyunca engelli sağlık emekçilerine yönelik önlemlerin alınmaması ise bir başka anormal durumdur. Bugün pandemiyle mücadelede oluşan kaos ve plansızlık, sistemsizlik nedeniyle artan görevlendirmelerle sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine Bakanlıkların başarısızlığı fatura edilmektedir.  İlimizde dahi 2.000’ne yakın sağlık emekçisine alıştıkları çalışma ortamından ve ikametlerinden çok uzakta görevlendirmeler dayatılmaktadır. Bu görevlendirmelerde pandemi bahanesiyle tüm haklar gasp edilmekte ve esnekleşme, güvencesizleşme normalleştirilmektedir. Başta görevlendirmelerde servis, yemek, harcırah, nöbet ücretleri gibi tüm haklarının gasp edildiği bir dönem yaşamaktayız. Bakanlık bir yandan emekçileri aşırı yük altına bırakırken bir yandan da hak edişleri olan sosyal ve ekonomik hakları gasp etmektedir. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin hem toplum içerisinde hem de çalışma alanlarında artan riskler nedeniyle bundan sonraki süreçte daha da risk altında olacağı bir süreç olacaktır. Buna rağmen Sağlık Bakanlığı rutin tarama başta olmak üzere sağlık emekçilerinin taleplerine ve isteklerine cevap vermiş değildir. Sağlık emekçilerinin rutin tarama ve ekipman isteklerinde topu Bilim Kuruluna, ekonomik taleplerinin de topu Maliye Bakanlığı’na atan Sağlık Bakanı pandemi sözcülüğü ile yetinmektedir. Derhal sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin yaşamsal ve süreç içinde artarak devam eden sorunları çözülmelidir. SES Ankara Şube Yürütmesi olarak yetkililere bir kez daha işinizin halkın sağlığını korumak ve sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine güvenli çalışma alanları sağlamak olduğunu, vakaları ve ölümleri gizlemek ve duyurmak değil önlemek olduğunu hatırlatıyoruz.”

 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]