Salgın süreci ve salgının yarattığı ortam tüm dünyada sermaye ve iktidarlar tarafından emekçilere ve halka yönelik hak gaspları ve saldırı politikalarının uygulanması için bir fırsata çevrilmek isteniyor. Bunun adımlarını her yerde görebiliyoruz. Ülkemizde de MÜSİAD’ın 19. yüzyıl çalışma koşullarından devralınan “izole üretim üsleri” planları; metal sektörü işveren sendikası MESS’in işçilerin üzerindeki denetimi başka bir boyuta geçirmek üzere “MESS-SAFE” adı verdikleri çip uygulaması altında işçilerin her dakikalarını ve her adımlarını kontrol altına alacak projenin duyurulması; esnek çalışmanın salgın sonrasında kalıcılaşacak şekilde yaygınlaştırılması bunların en görünenleri arasında. Bu saldırı hamlelerinin ortak özelliği ise Covid-19 özgülünde bunların işçilerin- emekçilerin çıkarına olduğu, onları “korumak için” yapıldığı propagandasıdır. Bu ise, biz emek örgütlerinin yabancı olmadığı bir propagandadır.
Sağlık ve sosyal hizmetler alanında da buna benzer saldırı uygulamaları kapımızda. Bunlardan biri de, 1 Haziran 2020 sonrasında poliklinik hizmetlerinde uygulamaya geçirilmeye başlanan vardiya sistemi uygulamasıdır. Buna göre, poliklinik hizmetlerinin verildiği gün ve saatlerde değişikliğe gidilmekte, poliklinik hizmetlerinin hafta içi ve Cumartesi günleri 09.00- 21.00 saatleri arasına yayılması planlanmakta, sağlık emekçilerinin de hafta içi bu saatleri karşılayacak şekilde iki vardiya halinde çalışması, Cumartesi ise tek vardiya olarak 09:00-21:00 saatleri arasında çalıştırılmaları hedeflenmektedir. Bu uygulama 1 Haziran tarihinden itibaren Eskişehir Şehir Hastanesinde, 7 Haziran itibariyle Adana Şehir Hastanesinde başlatılmıştır. İlerleyen tarihlerde başlanacak yerler olduğu bilgileri de sendikamıza iletilmektedir. Yani, uygulama tüm iller ve sağlık kurumlarına da yaygınlaştırılmak istenmektedir.
Bu uygulama halk sağlığı ve emekçiler için değildir, sağlıkta dönüşümün vazgeçilmez parçalarından biri olan sağlıkta emek sömürüsünün artırılması için, sağlık hizmetlerinden elde edilen karın sürekliliği içindir.
1-Sağlık Bakanlığı’nın basına sızan normalleşme rehberi taslağında poliklinik hizmetlerinin bu şekilde değiştirileceğine ilişkin bir madde yer alıyordu. Rehberde yazmanın tepki oluşturacağını düşünmüş olmalılar ki, rehberden çıkartıp tek tek uygulamalarla hayata geçirilmek istenmektedir. Ancak bu durum, Bakanlığın planının bu uygulamayı tüm ülkeye yaymak olduğunu göstermektedir.
2- Gece çalışma biçimi genel olarak emekçilerin sağlığı açısından uygun değildir, sağlık işkolu ayrıca ağır ve tehlikeli iş kapsamındadır, bu nedenle gece çalışması alanın özgünlüğü kapsamında zorunlu haller dışında yaygınlaşmamalıdır. Sağlık hizmetlerinin yatılı hizmetleri de zaten kendi özgünlüğü kapsamında 24 saat hizmet veren birimlerdir ve uygulama 24 saat esasına göre yürütülmektedir. Poliklinik hizmetleri bu kapsamda değildir. Şimdi hayata geçirilmek istenen uygulama ise, hafta içi ve 08.00 17.00 saatlerinde yürütülen tüm poliklinik hizmetlerinin hafta sonu Cumartesiyi de kapsayacak şekilde 21.00 e kadar uzatılması planıdır.
3- Bu uygulamanın detaylarına dair bilgi paylaşılmamakla birlikte, 1 Haziran sonrasında randevuların daha uzun bir zamana yayılabilmesi ve hastanelerde oluşacak yoğunluğun azaltılmasının hedeflendiği propaganda edilmektedir. Bu durum ise tam bir aldatmacadır.
Sağlık kurumlarında yeniden açılmayla ilgili süreç son derece hazırlıksız, plansız yürütülmektedir. Hiç bir hazırlık yapılmadan, sağlık organizasyonuna yönelik planlamalar yapılmadan, önlemler alınmadan, sağlık emekçileri ve meslek örgütleri ile birlikte bir değerlendirme yapılmadan, sağlık emekçileri herhangi bir şekilde bilgilendirilmeden, ihtiyaçlara ilişkin bir planlama yapılmadan sağlık kurumlarında süreç başlatılmıştır. Sağlık kurumlarında artan başvuruların nasıl karşılanabileceğine ilişkin de geçerli bir yaklaşım ve niyet bulunmamaktadır. Böylesi bir tabloda bu uygulamanın hasta yoğunluğunu azaltacağını iddia etmek de samimi ve gerçekçi değildir.
4- İktidarın poliklinik hizmetleri başta olmak üzere sağlık hizmetlerinin tüm alanlarını hafta sonu ve akşamları da hizmet verilen hale getirmek istediğini, ajandalarında bunun olduğunu biliyoruz. Nitekim, bunun için altyapı çalışmaları uzun süredir hazırlanmaktadır. Ancak, sağlık alanındaki mücadelenin ve oluşabilecek tepkinin bunu hayata geçirmeye olanak vermediğini, bu nedenle bir fırsat kollandığını biliyoruz. Şimdi Sağlık Bakanlığı, Covid-19 salgınını uzun vadeli hedefleri için bir fırsat olarak değerlendirmektedir. Bu nedenle poliklinik hizmetlerinde vardiya sistemine geçilmesi bu süre ile sınırlı bir uygulama olmayacaktır; kalıcı bir uygulama haline dönüştürülecektir.
5- Hastanelerde yaşanan yoğunluk ne bugünle sınırlıdır ne de hizmetlerin verildiği saatlerin sınırlılığı ile ilgili bir sorundur. Sağlıkta bireylerin sağlığını ve halk sağlığını önceleyen bir sistemden yıllar içinde uzaklaşılmış, hizmetin niteliği değil hizmetten elde edilen kara endeksli bir sistem hayata geçirilmiştir. Bu politikaların sonucu olarak hekimlerin hastalarına ayırabildikleri süre giderek azaltılmıştır, süreler kısaltılmaya zorlanmıştır. Nitekim MHRS sisteminin mevcut randevu aralıkları da bu politikaya göre belirlenmektedir. Bir hastaya ayrılan süre de bazı polikliniklerde 5 dakika ile sınırlanmaktadır, hekimlerin günde bakmaları gereken hasta sayısı da bu ölçütlerle belirlenmektedir, üstelik randevulu hastaların dışında gelen hastaları geri çevirmemeleri de istenmektedir. Sağlık siteminde yıllar içinde oluşturulan dönüşüm sonucu sağlıktaki basamaklandırma ortadan kaldırılmış, birinci basamak ve koruyucu hizmetler rafa kaldırılmış, sevk zinciri yok edilmiş, ikinci hatta üçüncü basamak temelli bir hizmet süreci geliştirilmiştir.
6- Sağlık sistemindeki bilinçli politikalar sonucu oluşturulan hasta yoğunluğunun gerçekten azaltılması isteniyorsa, buna neden olan sistemi değiştirecek adımlar atılmalıdır. Sağlık sistemindeki yaklaşım ve politikalar değiştirilmelidir.
Sistem en baştan başlayarak tıkanmaktadır. Bu nedenle de sorunun çözümüne de buradan başlamak gerekmektedir. En baştan başlayarak, birinci basamağın güçlendirilmesi, sağlıklı bir sevk zincirinin kurulması gerekmektedir. Tüm ayaklarıyla iyi oturmuş bir birinci basamak ve basamaklar arasında sınırları iyi belirlenmiş bir sevk zinciri, sevk zorunluluğu oluşturulmalıdır. Sağlık sisteminin bütünlüklü sorunları ve sonuçları görülmeden, palyatif çözümlerle hasta yığılması çözülemez, zaten dert de bunu çözmek değildir.
7- Sağlıkta en az çalışanla hizmet sürdürmeye ve sağlıkta emek sömürüsünü giderek artırmaya yönelik yaklaşım bulunmaktadır. OECD ortalamalarına göre bile değerlendirildiğinde Türkiye’de sağlık emekçi sayısı son derece yetersizdir. Sağlık emekçisi sayısının artırılması için ACİLEN adımlar atılmalıdır.
8- Poliklinik hizmetlerinin saatlerini artırarak süreci yürütmeye çalışmak; sadece bugünkü sorunu mevcut sağlık emekçilerini daha da fazla çalıştırarak çözmeye çalışmak anlamına gelmemektedir; bugünkü durumdan yararlanıp sağlıkta emek sömürüsünü bir derece daha ilerletecek bir adımı ifade etmektedir.
9- Tüm alanlarda olduğu gibi kamuda da esnek çalışmanın hayata geçirilmesinin sermayenin on yıllardır hesabını yaptığı planlar olduğunu biliyoruz. Bugün salgın gerekçesiyle esnek çalışma alabildiğine yaygınlaştırılmaya ve kalıcılaştırılmaya çalışılmaktadır. Nitekim salgının en yakıcı olduğu zamanlarda Bakan “salgın döneminde bunu da denemiş olduk” diyerek niyetlerini de gizlememiştir. Sağlık alanındaki bu uygulamada sağlık alanındaki esnek çalışmanın yaygınlaştırılmasının bir adımıdır.
10- Sağlık sisteminde yapılan her düzenleme sadece sağlık emekçilerini değil, hizmet alanları ve hizmetin niteliğine dair de sonuçlar oluşturmaktadır. Böyle bir sistem işçi- emekçiler için de sağlık hizmetlerine zamanında ve doğru şekilde ulaşımda ve sağlıklarında çok ciddi sorunlar oluşturacaktır. İşçinin sağlık durumunu zaten gözetmeyen sömürü sisteminde patronlar-işverenlerin hasta olan çalışanları “mesai çıkışında gidersin”, “hafta sonu gidersin” diyerek o halde çalışmaya zorlayacaklarını tahmin etmek hiç de zor değildir. Böyle bir uygulama emekçiler için gün içinde sağlık kurumlarına başvurabilme olanaklarını son derece kısıtlayacaktır.
Sonuç olarak “salgın önlemi” nasıl izole üretim alanları için de işçilere elektronik kelepçe takmanın da gerçek nedeni asla değilse, vardiya sistemi planının da nedeni değildir. Ne sağlık emekçilerini ne hizmet alanları Covid’e karşı korumak gibi bir dertle yapılmaktadır. Bugün çöktüğü ortada olan sağlıkta dönüşüm programının yeni adımlarla sürdürülmesinin bir parçasıdır. Bizler, bu uygulamaya karşı çıkmaya, salgın kapsamında gerçek tedbirlerin hayata geçirilmesi için mücadelemizi hep birlikte sürdürmeye çağırıyoruz.
Merkez Yönetim Kurulu