KESK Hatay Şubeler Platformu Covid-19 salgınında büyük risk altında olan mültecilerle ilgili “Göçmenler, mülteciler ve yerinden edilmiş insanlar, mevcut pandemi nedeniyle daha yüksek risk altındalar. Bu alanda çalışan ulusal ve uluslararası tüm kurumlar, STK’lar çok geç olmadan tüm kapasitelerini, savunmasız nüfusun bu salgından minimum şekilde etkilenmesini sağlayacak şekilde kullanır hale getirmeli, mültecilerin de sürece dahil edilip bilgilenmelerini sağlayacak bir acil eylem planı oluşturulmalıdır” açıklamasında bulundu.
Platform adına açıklamayı yapan Hatay Şube Eş Başkanımız Meryem Avcı şöyle konuştu: “Türkiye’de geçici koruma altındaki kayıtlı Suriyeli sayısı 17 Nisan 2020 tarihi itibarıyla toplam 3 milyon 583 bin 584 kişidir. 17 Nisan 2020 tarihi itibarıyla geçici barınma merkezlerinde (kamplarda) kalan Suriyelilerin sayısı Göç İdaresi tarafından 63 bin 518 kişi olarak açıklanmıştır. Kentimizde ise bu nüfusun % 27.08 si 435.903 kişi yaşamaktadır. Aynı şehirde birlikte yaşadığımız bu insanların salgın döneminde neler yaşadıkları, ne gibi sorunlarla karşılaştıkları hepimizi yakından ilgilendirmektedir. Salgın durumunda özel gereksinime sahip savunmasız gruplara yönelik özel politikaların geliştirilmesi ve hizmetlerin titizlikle ele alınması büyük önem taşımaktadır. Türkiye’de ilk vakanın görüldüğü günden bu zamana kadar geçen süreçte ilimizde göçmenlerle ilgili yapılan saha araştırmalarından elde edilen bilgiler şöyledir:
-İlimizde yaşayan Suriyeli göçmenlerin virüsten nasıl etkilendiği, kaç kişide pozitif vaka görüldüğü, varsa ölüm sayıları ile yetkililer tarafından hiçbir açıklama yapılmamıştır.
-Hali hazırda bütün Sivil Toplum kuruluşları uzaktan yardım hizmeti sunmaktadır. Doğrudan gıda dağıtımı gibi çalışmalar dışında göçmenlerle fiziksel temas kurulmamaktadır.
-Alanda çalışma yapan bazı kurumların göçmenlere telefon ile ulaşmaya çalıştığı, yapılan görüşmelerde kişilerin pandemi hakkında doğru bilgiye sahibi olduğu anlaşılmıştır. Edinilen bilgiye göre sosyal medya, internet ve televizyon aracılığıyla bu bilgilere ulaşmaktalar. Bununla birlikte telefonla ulaşılan kişi sayısının çok az olduğu, daha kapsayıcı bilgilendirme ve yönlendirmelere ihtiyaç duyulduğu anlaşılmıştır.
-Bununla birlikte bu kişilerin devletin pandemi nedeniyle aldığı önlemleri veya sunduğu ek hizmetleri bilmediği, bilse de bu hizmetleri almak için hangi yolları kullanması gerektiğini bilmediği anlaşılmaktadır. Göçmenlere uygun hizmet verebilmek için devlet kurumlarında özellikle sağlık ve sosyal hizmet alanında çevirmen ya da dili bilen personel ihtiyacı olduğu anlaşılmaktadır.
-İzolasyon sürecinde cinsiyet temelli şiddet ile ilgili çalışma yapılmadığı anlaşılmaktadır. doğru tespit ve uygun müdahale içi şiddet yaşanması halinde başvurulacak kurumların ve başvuru yollarının bilgisi verilmeli, yapılan olası aramalarda dil engelinin aşılması sağlanmalıdır.
-Göçmenlere yönelik psikososyal destek faaliyetlerinin ulaşılabilir olması için her türlü önlem alınmalıdır. Bu nedenle özellikle kadına ve çocuğa yönelik istismar bildirimlerinin yapılabilmesi için dil bilen meslek çalışanlarının ya da meslek çalışanlarına yardımcı olacak çevirmenlerin ulaşılabilir olması sağlanmalıdır. Bilgilendirme için göçmenlerin dilinde afiş, broşür ve bilgilendirme videoları hazırlanmalıdır.
-Pandemi döneminde pek çok mülteci çocuk internet ve televizyonun olmaması gibi teknik imkansızlıklar nedeniyle uzaktan eğitime katılamamaktadır. Çocukların eğitimlerini sürdürebilmeleri için gerekli koşullar sağlanamamıştır. Çocuklar için yeterli/uygun oyuncak bulunmadığından oyuncaksız oyunların öğretilmesi konusunda çalışılmalıdır. Yetişkinlerin kendilerine uygun aktiviteler bulabilmesi için internet bağlantısı sağlanmalı, dil uyumlu yazılı-görsel bilgilendirmeler yapılmalıdır.
-Suriyelilerin eğitimle ilgili meseleleri konusunda ortaklaşılan konuların başında; eğitimin hizmet değil hak temelli bir anlayış üzerine konumlandırılması gelmektedir. Mültecilerin eğitimiyle ilgili yapılan araştırmalarda; bu alandaki en önemli sorunun dil meselesi olduğu sıklıkla dile getiriliyor. Bunu takip eden sorunlar ise; ekonomik sorunlar, resmi kayıt sorunu, anadilde eğitim veren öğretmen eksikliği, müfredat ve teknik altyapı sorunlarıdır. Sosyal uyum problemleri ve ayrımcılık meselesi de eğitim alanındaki önemli konular arasındadır.
-Çocuk işçiliği ve küçük yaşta evlilik gibi bir dizi sosyoekonomik ve kültürel etken mülteci çocukların Türkiye’deki eğitim kurumlarına erişimini engellemektedir.
Covid-19 ile mücadele herkesi kapsayacak şekilde ve tüm tarafların ortak çaba ve dayanışması ile gerçekleşebilir. Göçmenler, mülteciler ve yerinden edilmiş insanlar, mevcut pandemi nedeniyle daha yüksek risk altındalar. Bu alanda çalışan ulusal ve uluslararası tüm kurumlar, STK’lar çok geç olmadan tüm kapasitelerini, savunmasız nüfusun bu salgından minimum şekilde etkilenmesini sağlayacak şekilde kullanır hale getirmeli, mültecilerin de sürece dahil edilip bilgilenmelerini sağlayacak bir acil eylem planı oluşturulmalıdır.”