Adana’da 19 yaşındaki Suriye’li Ali el Hamdani’nin vurulmasını büyük bir öfkeyle ve üzüntüyle öğrendik.
Ali el Hamdani’nin vuruluşu, bu sistemin çarklarının emekçiler için, çocuklar için, gençler için, mülteciler için nasıl ölümüne döndürüldüğünün bir fotoğrafı aslında.
Ali el Hamdani, 20 yaşından küçükler için sokağa çıkma yasağı getirilmesine rağmen işe gitmek zorunda bırakılan, salgında da canları ve sağlıkları üretim çarklarının arasına sıkıştırılan binlerce gençten biriydi.
Ali el Hamdani, patronları çağırınca işe gitmek zorunda kalmıştı. “Evde kal” çağrılarına rağmen ve yaşına rağmen ailesini geçindirmek zorunda olduğu için… Aç kalmamak için…
Ali el Hamdani, polisi gördüğünde karşı karşıya kalabileceği maddi cezanın yükünden korkarak kaçmak zorunda hissetmiş, kaçmıştı. Gençleri, mültecileri üç kuruşa sömüren bu düzende polisin keseceği ceza kim bilir kaç aylık ücretine tekabül edecekti? Aylarca ekmeksiz kalmaktansa kaçmayı tercih etti belli ki…
Ali el Hamdani, kendi çıkarmadığı bir savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınmıştı… Burada yaşama tutunmak için 6 yıldır, yani daha çocuk yaşta, kim bilir kaç kuruşa bu ülkede tekstil işçisi olarak çalışıyordu.
Ali el Hamdani, kolluk güçlerinin yetkilerini kat be kat aşarak, silahla doğrudan kalbinden vurularak öldürüldü. Belli ki korunacaklarına, ceza almayacaklarına olan güvenle, bu ülkede mülteci bir işçi gencin yaşamına kendilerinden çok değer verilmeyeceğinin rahatlığıyla tetiği çekmişlerdi…
Ali el Hamdani, patronların çarkı dönsün diye ve bu çarkın dönmesi uğruna kurulan bu sistem tarafından öldürülmüştür.
Ali el Hamdani’nin ölümünden sadece tetiği çekenler değil; bu noktaya kadar rolü bulunan herkes sorumludur. Kapitalizm öldürür.
Bizler, yaşatmak için mücadele eden sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak insanca yaşayacağımız bir düzen için, canlarımızı korumak için mücadele etmeye devam edeceğiz. 29.04.2020
MERKEZ YÖNETİM KURULU