Adıyaman Şubemiz, koronavirüsü salgını ile ilgili olarak yaptığı açıklamada “6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu hemen yürürlüğe girmelidir” dedi.

Yönetim Kurulu adına açıklama yapan Şube Eş Başkanımız Hasan Deniz şöyle konuştu: “Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de işçi sağlığının korunması bakımından alınması gereken önlemler çeşitli düzenlemelerle belirlenmiştir. Söz konusu alan, işçinin yaşam ve sağlık hakkıyla doğrudan ilgisi sebebiyle Anayasa’nın 17. ve 56. maddelerindeki hükümlerle düzenlenmiş olduğu gibi, işçi sağlığının korunması ile ilgili özel düzenlemeler de mevcuttur. Anayasa’nın 49. maddesinde devletin çalışanların hayat seviyesini yükseltmek ve çalışma hayatını geliştirmek amacıyla çalışanları korumak için gerekli önlemleri alacağı, 50. maddesinde de kimsenin, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamayacağı, küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanların çalışma şartları bakımından özel olarak korunacakları emredici biçimde düzenlenmiştir. İş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması, mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenlemek amacı ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Kanunu çıkarıldı. 20.06.2012 tarihinde TBMM’de kabul edilen, 30 Haziran 2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren; Yasa, kamu ve özel ayrımı yapmadan (birkaç istisna hariç) bütün iş ve iş yerlerine, bu iş yerlerinin işverenleri ile işveren vekillerini, çırak ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanları kapsamaktadır. Ancak 2012 yılında çıkarılan ve aşama aşama yürürlüğe girmesi beklenen 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu anayasal kuralların ruhuna uygun olarak düzenleme yapılması yerine sermaye lehine sürekli ötelendi ve bazı maddeleri patronların istediği şekilde değiştirildi. 6331 sayılı yasa eğitiminden uygulama şekline kadar her alanda iş sağlığı ve güvenliğini, üzerinden para kazanılan bir sektör haline getirildi. İSG profesyonelleri patron, bakanlık ve mahkemeler arasında sıkıştırıldı. 2014, 2016 derken son olarak 1 Temmuz 2017 Tarih ve 30111 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Kanun ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 3. Defa ertelenerek İş Sağlığı ve Güvenliği ile ilgili düzenlemelerin uygulanması için belirlenen süre 01.07.2020 tarihine uzatılmıştır. Bu ertelemelerle yetinmeyen AKP hükümetleri, yasada da sermaye lehine değişiklikler de yaptı. Örneğin az tehlikeli iş yerleri için İSG hizmeti alma zorunluluğunu neredeyse tümüyle ortadan kaldıran bir düzenlemeye de imza attı. İSG Yasası’na göre, 10’dan az çalışanı olan az tehlikeli iş yerleri için işe giriş ve periyodik muayeneler ve tetkikler dışında İSG hizmetleri, gerekli eğitimleri alan işveren veya işveren vekili tarafından yürütülebiliyor. Bu iş yerleri ayrıca, çalışanları için sağlık raporlarını aile hekimlerinden ve kamu sağlık hizmet sunucularından alabiliyor. Hükümet, bu yasa maddesinde yer alan ‘10’dan az’ ibaresini ‘50’den az’ şeklinde değiştirdi. Böylelikle 50’den az çalışanı olan az tehlikeli iş yerlerinde patronların İSG uzmanı ve hekim istihdam etmesi gerekmeyecek. Çin Halk Cumhuriyeti’nin Wuhan kentinde çıkan, ülkemiz dahil birçok ülkeye yayılan, Dünya Sağlık Örgütünün pandemik hastalık ilan ettiği Covid-19 Salgını 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun ne kadar önemli ve elzem olduğunu tüm çıplaklığı ile bir kez daha göstermiştir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu patronlar lehine sürekli değiştirilip ertelenmeseydi;

·Covid-19 nedeniyle çok tehlikeli/tehlikeli sınıflarda yer alan sağlık kurumları başta olmak üzere işyerlerinde bu kadar karmaşa yaşanmazdı.

·Az sayıda İşçi/Emekçi ile çok iş yapma mantığı yerine işçinin/emekçinin niteliğine uygun, ergonomik ürünlerle, olması gerektiği kadar iş/işlem yapılırdı. Özel durumu (yaş, cinsiyet, özür, gebelik, çocuk vb) olanlara yönelik özel uygulamalar (Çalışma şekli, çalışma saati, izin süresi vb) belirlenirdi.

·Sadece kurum ve işyeri sahiplerinin karar verdiği tek taraflı kararlar alınmaz, iş yerleri ile ilgili kararlaşmalarda, sorun çözümlerinde ortaklaşma sağlanırdı.

·Kamu Özel ayrımı olmadan tüm işyerlerinde gerekli önlemler çok daha kısa zamanda alınırdı.

·İSG ile ilgili gerekli ve yeterli eğitimleri zamanında ve uygun şekilde alacakları için İşçiler – Emekçiler olası sorunlar karşısında ne yapacakları, nasıl davranacakları konusunda daha bilinçli ve hazırlıklı olurdu. Örneğin; Şüpheli ve temas durumu söz konusu olan bireylere yaklaşımda nasıl davranılması gerektiği, hangi önlemlerin alınması gerektiği önceden bilinirdi.

·Önceden gerekli çalışma ve tatbikatlar (Masa başı ve Uygulamalı) yapılmış olacağından hastanelerde HAP (Hastane Afet ve Acil Durum Planı) başta olmak üzere tüm iş yerlerinde acil eylem planları anında yürürlüğe girer, ilgili ekipler hazır olurdu.

·Hastalığın belli bir seviyeye ulaşması ile hangi alanlarda ne zaman karantina uygulanacağı, karantina öncesi ve sonrasında neler yapılacağı, karantina ekiplerinin kimlerden ve nasıl oluşacağı, ekiplerin müdahalelerde nasıl davranması gerektiği, uygun nitelikte, uygun sayıda sayıda dezenfektan, antiseptik, Kişisel Koruyucu Donanımların (KKD) temini ve kullanımı daha organizeli olurdu.

·Toplum daha bilinçlenmiş olur, acil ve zorunlu haller dışında gereksiz yere sağlık kurumlarına başvurmaz yetkililerin uyarılarını dikkate alırdı.

1 Temmuz 2020 Tarihine ertelenen 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Covid-19 Salgınının olduğu bu süreçte tekrar belirtmek gerekirse;

·Tüm muhatapların katılımı ile iş sağlığı ve güvenliği yasası detaylı olarak tekrar görüşülmeli, BM, AB, ILO vb. imza konulan ulusal ve uluslararası sözleşmeler ışığında ortak bir mutabakatla yasa tekrar güncellenmeli ve kamu-özel ayırımı yapmadan tüm iş yerlerinde hemen yürürlüğe konulmalıdır.

·Sağlık kurumları ve emekçileri başta olmak üzere çalışma ortamından kaynaklanan risklerin en aza indirilmesi için uygun nitelik ve sayıda KKD sağlanmalı, çalışma koşulları ile ilgili tedbirler alınmalı, sağlık emek gücü sayısı artırılmalı, gerekli testler yapılmalıdır.

·Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri (OSGB) kapatılmalı, İSG profesyonelleri kamu çalışanları gibi çalışmalı, ücretleri de belli bir standarttan ve kamu tarafından ödenmelidir. Çünkü OSGB’lerin kuruluş şekli, amacı ve hizmet verme şekli işçi sağlığı ve güvenliği uygulamalarını iyileştirecek bir zihniyete sahip olmadığı gibi, mağduriyetlerin yaşanmasına da neden olmakta. Ücret konusunda doğrudan veya dolaylı olarak patrona bağımlı olan İSG profesyonelleri de işlerini tam olarak yapamamaktadır.

·İşverenin İSG hizmetlerini yürütmesi, kendi kendini denetlemesi mümkün değildir; çünkü sermaye için İSG “yüktür”, bundan kurtulmaya çalışır; işverenin amacı sermayesini büyütmek, çoğaltmak ve katlamaktır. Sermaye için ötelenen ve değiştirilen maddeler ilk haline getirilmeli, İSG hizmetleri işverenin insafına bırakılmamalı, hizmetler eğitimli, donanımlı, tecrübeli ve sertifikalı profesyoneller tarafından sağlanmalıdır.

·Kayıt dışı, esnek, güvencesiz çalışma engellenmeli, herkese çalışabileceği uygun bir iş, kendisi ve ailesi için “insan onuruna yaraşır” âdil ve elverişli bir ücret sağlanmalı; çünkü işçi sağlığı ve iş güvenliği işçinin beslenmesinden barınmasına, fiziksel ve ruhsal sağlığından çalışma koşullarına, örgütlülüğünden işe geliş-gidişine, eğitiminden sağlığına, sosyal yaşamına işçinin yaşamını bir bütün olarak ilgilendirmektedir. İş güvenliğini sağlamak hem yasal bir yükümlülüktür hem vicdani bir sorumluluktur. İş güvenliğini sağlayarak iş kazaları ve meslek hastalıklarını önlemek, oluşması muhtemel kayıpları ödemekten hem daha kolay hem daha ekonomik hem de insanidir.”

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]

×