Sivas Şubemiz 10. Genel Kurulunu 9 Şubat günü Köşk Otel’de gerçekleştirdi.
Divan seçimiyle başlayan kongrede söz alan Şube Eş Başkanımız Özgür Baştürk şöyle konuştu: “Sayın divan, sevgili delege ve üye yoldaşlarım, değerli sendika başkan ve temsilcisi arkadaşlarım, demokratik kitle örgütü temsilcisi dostlar, saygıdeğer konuklar, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Sivas Şubesi 10. Genel Kurul toplantısını katılımlarınızla onurlandırdığınız için sizleri sendikam ve yönetim kurulum adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum, hepiniz hoş geldiniz! Son günlerde yaşanan Elazığ ve çevresindeki depremde, Van Bahçesaray da yaşanan çığ da, sınırlarımızda yaşanan şiddet olaylarında ve İstanbul’da yaşanan uçak kazasında hayatını kaybeden yurttaşlarımızın yakınlarına başsağlığı, yaralılarımıza acil şifa diliyorum. Ülkemizde ve dünya da, yıllardan beri; insan hakları, barış, özgürlükler demokrasi ve emek mücadelesi sürdürülmektedir. Takdir edersiniz ki bu mücadeleler kendi zaman diliminde ve o dönemin koşullarına göre değerlendirilmelidir. Kamu alanında sendikalarımızın kuruluş yıllarında da var olan baskıcı koşullar ile şimdilerde yani 2020 Türkiye’sinde yaşadığımız baskıcı ve antidemokratik koşullarla aynı değildir. Ülkemizde, Cumhuriyetin kuruluş dönemlerinden itibaren çağdaşlaşma, aydınlanma, demokrasi, insan hakları ve buna benzer birçok devrim ve reformların gerçekleştirilmesi hiç de kolay olmamıştır. Yaşadığımız coğrafyanın özelliğinden kaynaklı bizler, sadece ülkemizde yaşanan sorunlarla değil, hemen yanı başımız da süregelen ancak, bizleri ve tüm halkları ilgilendiren savaşlar ve neticesinde yerinden yurdundan edilen insanların sorunlarıyla da doğrudan ilgiliyiz. Bu konuda yaşamdan ve barıştan yana tavır alan bir mücadele sürdürmekteyiz. Biliyoruz ki sağlıklı olmak sadece fiziksel olarak hasta olmamak veya fiziksel olarak iyi olmak değildir. Sağlık hem fiziksel, hem de ruhsal olarak iyi olma halidir. Ülkemizde ve dünyada hakim olan şiddet dili ve şiddet politikaları toplumu sağlıksızlaştırmıştır. Dünyamızın ve ülkemizin geleceğinden kaygı duyan bizler, aslında iyi değiliz, yakın bir gelecekte de iyi olmayacağız. Bu durum elbette ki kalıcı olmayacaktır. Yaşadığımız karanlık günleri aydınlatmak elimizde, örgütlü gücümüzdedir. Karanlıkları aydınlatmaya tamda buradan başlamalıyız, Sivas’tan. 2 Temmuz 1993’te hemen yanı başımızda Madımak Oteli’nde canlarımız yakılarak katledildi. Zaman aşımına uğrayan dava sonucunun hayırlı olmasını temenni edenler, bugün elinde suç aletiyle fotoğrafları bulunan sözüm ona bir dede(!)nin cezasını affedebilmektedirler. Buradan yinelemekte fayda görüyoruz ne yaparsanız yapın, biz bu katilleri affetmeyeceğiz ve canlarımızın anısına gölge düşürecek her türlü eylemin ve planın karşısında olacağımızı buradan deklere ediyoruz. Yine insanlığa karşı yapılan katliamların biride 10 Ekim 2015’te Ankara’da gerçekleştirildi. Konfederasyonumuzun da içinde bulunduğu Emek, Barış, Demokrasi Mitingi için Ankara gar kavşağında toplanan kalabalık hedef alındı. Orada hepimiz yok edilmek istendik, insanlık öldürüldü, barış ve demokrasi katledildi. Bu davada Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir sanık “insanlığa karşı suç” tanımı ile hakim karşısında. 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden Davanın bir sonraki duruşması 13 Şubat 2020 tarihine yapılacak. Bütün bu katliamların, her türlü adaletsizliğin, ahlaksızlığın, sağlıksızlaştırmanın, baskının, tacizin, tecavüzün ve liyakatsızlığın genel kural ve kabul haline geldiği ülkemiz de, usta şair Ataol Behramoğlu’nun dizelerinde olduğu gibi, ”Yaşamak görevdir bu yangın yerinde, yaşamak, insan kalarak” diyebilmeliyiz bir sağlık emekçisi ve bir insan olarak, yaşamak ve yaşatmak için, her şeye rağmen hayata tutunmalıyız. Sendikal mücadelemiz, ülkemizde yaşanan faşizan politikalar, KHK’ler vasıtasıyla ihraçlar, sürgünler ve buna benzer olumsuz koşullar nedeniyle gerileme yaşamaktadır. Hem ulusal, hem de yerel düzeyde üye kayıpları yaşadığımız bir dönemden geçiyoruz. Ancak bu süreçte ileriye doğru bir adım atamıyor olsak bile görünür olmak, varım demek ve haksızlıklara karşı durabilmek için mevzilenmeli ve dayanışma içerisinde olmalıyız. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi 2019 yılına ait iş cinayetleri (İSİG) raporuna göre 2019’da en az 1736 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Yaşanan ekonomik kriz sonucunda, son zamanlarda, İnsanlar ödeyemediği faturalar yüzünden, evini geçindiremediğinden, ya ailecek intihar etti, ya kendisini yaktı, ya da başka bir yolla kendine zarar verdi. Sendikal mücadeleyi toplumsal olaylardan ayrı göremeyiz. Örgütlerimiz ne kadar güçlü ve dirençli olursa toplumsal travmalarımızı ve baskıları o ölçüde çok daha kolay atlatabiliriz. Yaşadığımız olumsuz koşullar bize, sendikalarımızın örgütlenmesine de alternatif modeller çıkaracağımız, yeni yollar arayacağımız bir dönemden geçtiğimizi göstermektedir. Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek yerine, başka bir çıkış yolunu onurlu ve ilkeli sınıf mücadelemizden ödün vermeden birlikte üretmeliyiz. Mücadele enerjimizi, siyasal düşünce, ideolojik gruplaşma, kimlikler, mezhepler ve şekilcilik üzerinde harcayarak değil, somut ve nitelikli çalışmalarda değerlendirmeliyiz. Ötekileştirme politikalarına karşı halkların kardeşliği ve eşitliği temelinde yanı başımızdaki çalışma arkadaşımızı sınıfın bir üyesi olarak görmeliyiz. O nedenledir ki; Sendikamız SES; ırk, etnik köken, dil, din ve mezhep, dinsel inanç ve inanç, renk, cinsiyet, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği, siyasi ve felsefi görüş, engellilik gibi nedenlerle ayrım gözetmeksizin bütün üyelerin birliğini amaçları doğrultusunda sağlamaya çalışır ilkesini benimsemiştir. Şimdilerde gördüğümüz ve yakın gelecekte sayılarının artması beklenen Suriye başta olmak üzere yabancı uyruklu doktorlar, hemşireler ve diğer sağlık personelleriyle birlikte çalışıyor olacağız. Burada bizlere düşen tavır ötekileştirme değil, sınıf bilinci temelinde sermayeye karşı birlikte örgütlü mücadeleyi sağlamak olacaktır. Sağlıkta yaşadığımız en önemli sorunlardan en başta geleni de, şiddet dili ve doğrudan sağlıkçıya şiddettir. Şiddetsiz bir sağlık ortamında emeğimizin karşılığını alarak çalışmak istiyoruz. Bu kapsamda 15 Mart 2020’de Ankara’da Beyaz Miting, 17 Nisan 2020’de ise sağlıkta şiddete karşı tüm iş yerlerinde iş bırakıyoruz. Ayrıca Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2020 yılı Hemşire Yılı ilan edilmiştir. Sendikamız 8 Mart’tan başlayarak kadın emeği ve kadın mücadelesi eksenli eylem ve etkinlikler planlamaktadır. Ayrıca sendikamız SES Ocak ayının sonunda Cinsel Tacize Karşı Politika Belgesi yayınlayarak, bu konuda önümüzdeki günlerde da çalışma yürütüleceğini bildirmiştir. Sağlıkta yaşanılan sorunların tek tek burada anlatılmakla bitmeyecek kadar fazla olduğunun bilincindeyiz. Çalışan sağlığından ve toplum sağlığından sorumlu bir emek örgütü olarak; adaletin, liyakatın, haklının ve halkın yanında olmaya devam edeceğiz. Yaşadığımız sorunlar tek tek bireyleri değil, içinde yaşadığımız toplumun genelini ilgilendiriyor. Bu nedenle çözümü de toplumsal olmak zorundadır. Çünkü bu düzenden ve düzenin yarattığı sorunlardan, acılardan, çelişkilerden birey olarak bir kurtuluş yolu bulmak mümkün değildir. Eğer çocuklarımız için daha güzel bir gelecek düşlüyorsak, onlara mücadele etmeyi, haklarını aramayı, bunun için de örgütlü olmayı öğretelim, bu bilinci miras bırakalım. Sınıfını bilen, doğru safta yer alan nesiller yetiştirelim. Çocuklarımıza mücadele deneyimlerimizi aktararak onların da geleceğe emin adımlarla yürümesini sağlayalım. Dayanışma TV’de yer alan bir videoda emeklilik hakkı için mücadele eden bir EYT’li şöyle diyor: “Bu derneği çocuğuma miras bırakacağım, gözüm arkada gitmeyeceğim.” Çocuklarımızı ve geleceğimizi düşünüyorsak saçımızı süpürge etmeyi değil, mücadelenin haklı ve onurlu yollarında, onlarla birlikte yürümeyi amaçlamalıyız. Mücadele örgütlerimizi güçlendirmeliyiz. Çocuklarımıza bırakacağımız en büyük miras bu olacaktır. Bugün burada her konuyu konuşabilir, tartışabiliriz, ancak buradan çıktığımızda karamsar olmayacağız. Sendikamızı Cumhuriyetimizin 100.yılına taşıyacak kadroları seçeceğimiz ve önümüzdeki üç yıllık dönemi planlayacağımız genel kurul toplantımız sonrasında, umudumuzu ve direncimizi daha da güçlü kılacak düşüncelerle bu salondan ayrılacak ve mücadelemizi tüm cesaretimizle kaldığımız yerden devam ettireceğiz. Konuşmamı burada sonlandırırken, sizlere burada söyleyeceğimiz son sözümüz de şu olsun; güzel günler bize gelmeyecek, biz o güzel günlere gitmedikçe. Yaşasın SES, yaşasın KESK, yaşasın örgütlü ve onurlu mücadelemiz.”
Kongreye; KESK’e bağlı sendikaların şube yöneticileri, demokratik kitle örgütü temsilcileri ile CHP, EMEP, Halkevleri ve ÇYDD yöneticileri katıldı.
Yapılan seçimlerde, Özgür Baştürk, Hanife Değer, Gülten Ekşi, Mehtap Sulakçı, Arif Yıldız, Özer Güngördü ve Ufuk Yücel Sivas Şubemizin yönetim kuruluna seçildi.