Son günlerde kamu alanında örgütlü bir sendikanın genel başkanı ve yöneticilerinin hali hazırda zaten oldukça yüksek olan maaşlarını fahiş oranlarda artırdıkları yönünde kimi haberlerin kamuoyuna yansıdığı bilinmektedir.
Kamu alanında ‘yetkili’ bir sendikanın yöneticilerinin isimlerinin geçtiği, basına yansıyan söz konusu haberler haklı olarak başta 2020 yılı için %4+%4, 2021 yılı için %3+%3 gibi sefalet zamları dayatılan 5 milyonu aşkın kamu emekçisi ve emeklisi olmak üzere tüm toplumda tepki ile karşılanmıştır.
Öte yandan söz konusu haberler Türkiye’de profesyonel olarak sendikacılık görevi yapanların aldıkları maaşlara, bu kişilere ‘huzur hakkı’, ‘görev tazminatı’, ‘ikramiye’ gibi adlar altında bir çeşit çift maaş ödenmesine ilişkin tartışmayı bir kez daha gündeme taşımıştır.
Başta kamu emekçileri ve işçiler olmak üzere kamuoyu tüm konfederasyonlara ve sendikalara profesyonel olarak görev yapan yöneticilerinin maaşlarını açıklama yönünde çağrılar yapmaya devam etmektedir.
Öncelikle Türkiye’de ‘sendikacı’, sendika başkanı, yöneticisi’ denince yüksek maaşlar alıp, lüks otomobiller kullanan, bu ayrıcalıklardan vazgeçmemek için adeta koltuğa yapışan kişilerin geldiği bir gerçeklikle karşı karşıya olduğumuz açıktır.
Ne yazık ki Türkiye toplumu yöneticiliğini kişisel ikbal ve gelir kapısı haline getiren, toplu sözleşme görüşmelerinde temsil ettiği kesimlerin değil kendisinin ve çevresinin çıkarlarını temel alan, dolayısıyla temsilcisi oldukları emekçilerin aksine rahat bir yaşam süren ‘sendikacı’ tipine yabancı değildir. Bugüne kadar yaşanan sayısız olumsuz örnek profesyonel sendika yöneticiliğinin adeta yüksek maaşı ve kimi ayrıcalıkları beraberinde getiren bir meslek gibi algılanmasını kolaylaştırmaya hizmet etmiş, sendikacılığın itibarını zedelemiştir.
Konfederasyonumuz KESK, kurulduğu günden bugüne, sendikacılığın başta çalışanlar olmak üzere tüm toplum nezdinde itibarını sıfırlayan bu anlayışa karşı mücadelesini sürdürmektedir.
Sadece siyasi iktidarların değil, bugün kendini “sendika” olarak nitelendiren kimi yapıların bile ‘memurun da sendikası mı olur?’ dediği bir dönemde ağır bedeller ödeme pahasına yürüttüğü fiili ve meşru mücadelesi ile Türkiye’de kamu emekçileri sendikal hareketinin kuruculuğu gibi önemli bir görevi yerine getiren konfederasyonumuz KESK sendikacılığı hiçbir zaman bir meslek gibi görmemiştir. Bizim için sendikacılık yüksek maaş karşılığında yapılan bir meslek değil, emek ve demokrasi mücadelesinin neferliğidir.
Dolayısıyla sadece konfederasyon Merkez Yürütme Kurulu üyelerimizin değil, üye sendikalarımızın Merkez Yürütme Kurulu üyelerimizin de görevleri süresince alacakları maaşın kamuda aynı görevi yürütmeleri durumunda alacakları maaştan ne bir kuruş fazla ne bir kuruş eksik olmaması bizim için vazgeçilemez temel ilkelerden biri olmuştur, olmaya da devam etmektedir.
Buna göre, örneğin, KESK veya bağlı bir sendikasına yönetici olarak seçilmeden önce öğretmen olarak görev yapan arkadaşımıza profesyonel yönetici seçildiğinde görevi süresince aynı kadro ve derecede olduğu bir öğretmene verilen maaş ödenmekte, aynı sosyal haklardan yararlandırılmaktadır.
Ayrıca aşağıda yer alan yedi MYK üyemize ait bordrolardan da görüleceği üzere ne KESK’te ne de bağlı sendikalarımızda Merkez Yürütme Kurulu Üyelerine, özellikle son yıllarda gittikçe yaygınlaştığına tanık olduğumuz, ‘huzur hakkı’, ‘tazminat’,’ ikramiye’ gibi adlar altında bir ödeme yapılmamaktadır.
Bizim için en başından beri vazgeçilmez olan bu temel ilkemiz konfederasyon tüzüğümüzde ifadesini aşağıdaki şekilde bulmuştur.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) TüzüğüMADDE 27
Yürütme Kuruluna Seçilenlerin Güvencesi Konfederasyon Yürütme Kuruluna seçilenlerden mali, sosyal ve özlük hakları işverence ödenmeyenlerin, bu görevleri süresince alacakları mali, sosyal ve özlük hakları, çalıştığı işyerlerinden çalışırken aldığı mali ve sosyal hakları geçemez. Sendikacılık meslek olmadığı için kimseye avantaj ya da dezavantaj sağlamaz. |
Üstelik mevcut durumda KESK ve bağlı sendikalarında bahsettiğimiz turtalarda maaş karşılığı yöneticilik görevi yapan arkadaşlarımızın sayısı oldukça sınırlıdır
Buna göre sadece KESK, EĞİTİM SEN, TÜM BEL SEN, SES ve BES’İN Merkez Yürütme Kurulu üyelerini söz konusu maaşlar karşılığında profesyonel sendikacılık görevini yürütmektedir. ESM, TARIM ORKAM-SEN, HABER-SEN, BTS, KÜLTÜR SANAT-SEN ve DİVES sendikalarımızda sadece Genel Başkanlık görevini yürüten arkadaşlarımıza maaş ödenmektedir. Bu sendikalarımızda Genel Başkanlık görevini yürütmekte olanların dışında kalan MYK üyelerimiz ve YAPI YOL-SEN sendikamızda ise genel başkanlık görevini yürüten arkadaşımız dahil tüm MYK üyelerimiz kamudaki görevlerine devam etmekte, sendikadaki görevlerini herhangi bir maaş ya da maaş benzeri ödeme almadan sürdürmektedir. Ayrıca en başından beri bağlı sendikalarımızın tüm şubelerinde başkanlar da dahil olmak üzere tüm yöneticilerimiz hiçbir parasal karşılık olmadan, tamamen gönüllük esasına dayalı fedakarca bir sendikal çalışma yürütmeye devam etmektedir.
Tüm bunlara ek olarak hem KESK ve bağlı sendikalarında sendikal demokrasiyi ve katılımı güçlendirme hedefi ile yöneticilerin görev sürelerine de sınırlama getirilmiştir. İki dönem adı verdiğimiz ilkeye göre KESK’te ve bağlı sendikalarımızda yöneticilik en fazla üst üste iki dönem ile yani tüzüğümüze göre altı yıllık bir süre ile sınırlanmıştır.
Tüm kamuoyuna saygı ile duyururken KESK olarak; üyelerimiz başta olmak üzere temsil ettiğimiz kamu emekçilerinden maddi hiç ayrım gözetmeyen, paraya pula değil emek ve demokrasi mücadelesine inançla bağlı sendikal çizgimizden asla taviz vermeyeceğimizin altını bir kez daha çiziyoruz.
KESK YÜRÜTME KURULU
MYK Üyelerimizin Eylül 2019 Maaş Bordroları