Adana KESK Şubeler Platformu, 29 Ekim 2016 tarihinde çıkarılan ve 10 bin 131 kamu emekçisinin ihraç edildiği 675 sayılı KHK’nin üçüncü yılı nedeniyle basın toplantısı düzenledi.

Ortak açıklamayı yapan KESK Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Adana Şube Eş Başkanımız Muzaffer Yüksel, şöyle konuştu: “Bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı.  Emperyalist işgale karşı Türkiye’de yaşayan farklı kimlik, kültür ve inançlara sahip halkların omuz omuza verdikleri mücadelenin zaferle sonuçlanması sonrası kurulan Cumhuriyet’in üzerinden 96 yıl geçti. 29 Ekim 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edilenlerin üçüncü yılını geride bıraktık. 15 Temmuz darbe girişimi bahane edilerek ilan edilen OHAL ismen kalkmış olsa da uygulamaları kalıcılaştırılarak bir yönetim biçimi haline getirilmiştir. OHAL’den bu yana, boyun eğmeyen, zulüm karşısında diz çökmeyen üyelerimizden 4769’u haksız hukuksuz bir şekilde işlerinden atılmıştır. 20 Temmuz 2016’da darbeye karşı OHAL ilan edildi. İlan edilen OHAL ve darbe süreci Cumhurbaşkanı tarafından Allah’ın bir lütfu olarak kamuoyuyla paylaşıldı. Haklıydı, çünkü hayal bile edilemeyecek yetkiler OHAL ile birlikte hükümetin eline geçmiş oluyordu. Bu yetkiyi sonuna kadar kullanan hükümet darbelerin kaynağı olan anti demokratik uygulamalara yöneldi, hukuk rafa kaldırıldı ve ülke KHK’lerle yönetilmeye başlandı. AKP iktidarı kendisine muhalif olan her kesimi KHK’lerle dizayn etmeye başladı. Muhalif basın susturuldu, dernekler kapatıldı, halkın iradesi olan siyasetçiler cezaevlerine atıldı, demokrasilerin görünen yüzü olan belediyeler gasp edilerek kayyım atandı. Ve her alanda bir kıyım yaşandı. Kamuda yüz binlerce insan ihraç edildi. Barış akademisyenleri üniversitelerinden atılarak haklarında davalar açılmış, kimisi tutuklanmış, 3 yıldan sonra “pardon” denilerek açılan davalar beraatle sonuçlandırılmaya başlanmıştır. Barış savunucuları, basın emekçileri, avukatlar, muhalif siyasetçiler, öğrenciler, kadınlar, belediye başkanları, kısacası on binlerce muhalif düşüncelerinden, demokratik haklarını kullandıklarından dolayı cezaevlerine konulmuştur. Seçme ve seçilme hakkı defalarca gasp edilmiştir. Ülke gerçek anlamda yarı açık cezaevi haline getirilmiştir. Halk 1980 darbesini katbekat aşan bir süreçle karşı karşıya kaldı. Özellikle tarihi boyunca darbelerle mücadele eden KESK, DİSK, TMMOB, TTB hedefe konularak binlerce üyesi ihraç edildi. Bu durum aslında darbenin asıl amacını ortaya koyuyordu. Amaç muhalifleri susturmak yeni rejimi dizayn etmekti, çünkü var olan sistem artık demokrasi güçlerinin yönetime katılımını engelleyemiyordu. Vesayet sistemini korumak için yeni bir sürece ihtiyaç vardı. Yaşanan darbe süreci de ortamı hazırlamıştı. Kamuda binlerce kişi ihraç edilirken hukuken hak arama yolları da bir bir kapatılmıştır. Hukuk siyasallaştırılıp iktidarın güdümüne girdiği için halkın hukuka olan güveni zedelenmiştir. Bu süreçte AKP içerde dizayn yaparken, dışarıda da uluslararası güçleri darbeyle mücadele ettiğine inandırmaya çalışmıştır. Toplumu kutuplaştıran yöntemlerden vazgeçin. Telafisi imkansız uygulamalardan bir an önce uzaklaşın. İktidarınızın beka sorununu ülkenin beka sorunuymuş gibi yansıtmayın. İçini boşalttığınız hukuk, rafa kaldırdığınız demokrasiye en çok ta sizin ihtiyacınız olacaktır. Tarihi yazacak olanlar direnenlerdir. Sizler bu uygulamalarınızla sizden öncekiler gibi tarihin tozlu sayfaları arasında yok olacaksınız, bizler önce olduğu gibi bugünde yarında var olacağız. Hakkında hiç soruşturma açılmayanlar, mahkemelerden veya savcılıktan takipsizlik veya beraat alan bütün KHK’liler işlerine hemen iade edilmelidir. Mağdur olan yurttaşlara maddi ve manevi hak iadesi yapılmalıdır. OHAL Komisyonu hukuki bir değerlendirme yapmaktan ziyade ihlalleri araştıran bir kurum durumundadır. Bu sebeple bir an önce Mecliste uzlaşı ile bir çözüm geliştirilmeli ve OHAL Komisyonu’nun yoğunluğu azaltılmalı, hatta komisyon tamamen kaldırılmalıdır. Hakkında hiç soruşturma açılmayan, takipsizlik veya beraat alan KHK’lilere OHAL Komisyonu tarafından ret cevabı verilmektedir. OHAL Komisyonu mahkemelerin verdiği kararların üstünde hukuki bir merci konumuna gelmiştir. Komisyon kriterlerinin hukuki değil, keyfi olduğu algısı bulunmaktadır. Ne yazık ki birçok cevapta başka kişilerin bilgilerinin cevap olarak gönderilmekte olduğu ve sıklıkla kararlarda karışıklık yapıldığı görülmektedir. Binlerce dernek ve vakıf KHK ile kapatılmıştır. Ülkedeki demokrasinin temel taşlarından olan sivil toplum kuruluşlarına insanlar artık üye olmaktan kaçınılır hale gelmişlerdir. Sivil toplumu güçlendirecek ve kapatılmalarını zorlaştıracak yasa çalışmaları yapılmalıdır. Devletin resmi sendikasına üye olanlar, yıllarca Bakanlar Kurulu tarafından vergi muafiyeti getirilen derneklere para yatıranlar ve içeriğine bile bakılmadan iletişim için telefonuna uygulama indirenler işlerinden edilmiştir. Bu kişilerin suç olmayan eylemlerinden dolayı oluşan bütün yaptırımlar sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmalıdır. İhraç doktorlar ve sağlık emekçileri özel sektörde çalışma imkanı bulabiliyorken, KHK’li hukukçulara avukatlık stajı yaptırılmamakta ve avukatlık ruhsatları verilmemektedir. Pek çok değerli akademisyenin makaleleri bilimsel dergilerden çıkartılmaktadır. Bilime büyük bir darbe vuran bu uygulamanın kaldırılması gerekmektedir. OHAL döneminde ve sonrasında güvenlik soruşturmaları yeni bir cezalandırma yöntemine dönüşmüştür. Mağdur edilen tıp öğrencileri, TUS kazananlar, öğretmenler, belediye çalışanları, vb. bütün memuriyet alımları bu süreçten etkilenmiştir. Kişilerin adli sicil kayıtları tertemiz olmasına rağmen kimin dediği belli olmayan şeffaflıktan uzak değerlendirmeler ile yurttaşlar genç yaşta mağdur edilmektedir. KHK’liler hak ettikleri halde emekli olamamakta veya emekli olsalar da emeklilik ikramiyelerini alamamaktadırlar. 3568 Sayılı Kanuna aykırı şekilde Maliye’den ihraç olanlar Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Sınavına ve Yeminli Mali Müşavirler Sınavına alınmamaktadır. Yapı Denetim Genel Müdürlüğü ihraç edilen mühendislere özel sektördeki inşaatlarda yapı denetim firmalarında kontrol elemanı ya da denetçi belgesi vermemektedir. Cumhuriyetin 96. yılında AKP ve tek adamın politikalarıyla gittikçe anti-demokratikleşen ülkemizin, Cumhuriyetin demokratikleşmesi daha da yakıcı bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bunun için görüntüyü kurtarmaya, imaj tazelemeye yönelik “yargı reformu paketleri” değil; tek adam rejimine son veren, eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik, laik yeni bir Anayasa derhal gündeme alınmalıdır. Emek mücadelesi ile demokrasi mücadelesi arasındaki kopmaz bağları gören, gücünü fiili ve meşru mücadeleden alan kamu emekçilerinin örgütü KESK, gerçek anlamda demokratik bir Cumhuriyetin ancak emekçilerin mücadelesiyle kurulacağının bilinciyle üzerinde oluşturulan tüm baskılara rağmen başta bu ülkenin kamu emekçileri olmak üzere tüm halkın hak ettiği, özlemini duyduğu bir ülkeye ve dünyaya kavuşacakları günü yakınlaştırma mücadelesinden asla taviz vermeyecektir. Halkların, emekçilerin, işçilerin kendi haklarındaki kararların öznesi olacağı bir Cumhuriyet idealini savunmaya devam edecektir. KESK, başta emeğin hakkı, sendikal özgürlükler olmak üzere ülkemizin tam bağımsızlıkçı, eşitlikçi, özgürlükçü, halkçı, laik, barıştan yana, hukuku üstün tutan demokratik bir Cumhuriyette yaşamak için mücadeleyi kararlılıkla sürdürecektir.”

 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]