Kayseri Emek ve Demokrasi Güçleri, Eğitim-Sen önünde 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle basın açıklaması yaptı. Ortak açıklamayı yapan KESK Dönem Sözcüsü Kayseri Şube Eş Başkanımız Orhan Karakaya, eşitliğe, özgürlüğe, demokrasiye dair temel kazanımların her gün biraz daha yok edildiğine vurgu yaparak, “Emperyalist devletler ve işbirlikçileri kendilerine bağlı kukla yönetimleri ‘vekâlet savaşları’ adı altında maşa olarak kullanırken kardeşi kardeşe kırdırıyor, sınırları yeniden çiziyorlar. Hiç yüzleri kızarmadan binlerce sivilin yaşamına mal olan askeri operasyonlarına bile ‘Barış Harekâtı’ adı veriyorlar. Çünkü onların renk körü gözleri dünyayı saran kanın kırmızısını görmüyor. Çünkü onların gözleri her baktığı yerde sadece doların yeşilini, petrolün siyahını görüyor”diye konuştu.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de savaşların, darbelerin ve ekonomik krizlerin bedelini yoksul halkların ve emekçilerin ödemeye devam ettiğini belirten Karakaya, sözlerine şöyle devam etti: “Adına ‘yeni’ denilen, tek adamın ağzından çıkan her sözün ‘ferman’ sayıldığı yeni rejimimizde demokrasinin, hukukun, adaletin son kırıntıları tek tek rafa kaldırılıyor. Milliyetçi, şoven, ayrımcı, tekçi, cinsiyetçi, mezhepçi siyasetin hakim siyaset haline getirilmesi hem savaş ve şiddet ortamını sürekli canlı tutuyor; hem de binlerce insanımızın ölümüne, bizim emeğimizin ürünü olan kaynakların onlarca yıldır süren savaşlara ve savaş politikalarına aktarılmasına neden oluyor. Son olarak Tunceli de olduğu gibi doğamızın ve yaşam alanlarımızın yok edilmesine yol açıyor. Tüm bunlara rağmen ülkenin içine sürüklendiği kaos ve çatışma ortamı hükümet tarafından fırsata çevriliyor. Halkları ve emekçileri kutuplaştıran, halkımızı karşıya getiren politikalar, tüm yurttaşlarımızın can ve mal güvencesini, emekçilerin çalışma hakkını ve iş güvencesini yok sayan saldırılara her gün bir yenisinin eklenmesinin kapısını ardına kadar açıyor. Ülke kaynaklarından üretime, istihdama, yatırıma, kamu hizmetlerine ayrılan pay gittikçe kısılırken silahlanmaya, olağan hale getirilen OHAL’e ayrılan pay artırılıyor. Şuan OHAL in sadece adı kalktı. Uygulamaları, sorgusuz, sualsiz, haksız yere işten atmalar, görevden uzaklaştırmalar hala devam ediyor. Siyasi iktidarın kendinden olmayan tüm kesimlere yönelik baskı, şiddet politikası, toplu gözaltı ve tutuklama operasyonları devletin ‘rutin uygulamaları’ haline getiriliyor. AB ile müzakerelere tekrar başlayan hükümet ve yetkilileri daha iki gün önce 4 Bakan birlikte TV ler önünde “daha fazla demokrasi ve özgürlükler olacak” demesine rağmen 700 haftadır sessizce sürdürdükleri oturma eylemleri ile kaybedilen çocuklarının, yakınlarının akıbetini soran, faillerinin ve sorumluların bulunmasını ve hesap vermesini isteyen Cumartesi Annelerine yapılan insanlık dışı baskı ve müdahale hükümetin ve yetkililerinin samimi olmadığını ve gerçekleri konuşmadığını bizlere apaçık gösteriyor. Savaşın kazananı barışın ise kaybedeni olmadığı gerçeğinin unutturulmak istenmesine, savaşların, savaş politikalarının ve çatışmaların da etkisi ile ülkemizin adım adım sürüklendiği ekonomik krizin faturasının biz yoksul halka ve emekçilere yıkılmasına, savaş ve çatışma ortamının emekçilerin üzerindeki sömürünün artırılmasının fırsatı haline getirilmesine karşı, ülkemizin geleceğine sahip çıkmak, demokrasiyi, laikliği, bağımsızlığı, barışı, eşitliği, özgürlüğü, adaleti savunmak ve gerçek kılmak için 1 Eylül’de tüm yurtta alanlardayız, olmaya da devam edeceğiz. Nedeni olmadığımız ekonomik krizlerin faturasını emekçiler yoksullar olarak ödememek için açlık, yoksulluk ve ölüm demek olan emperyalist savaşlara hayır demek için tüm emekçiler, işçiler, yoksullar olarak birlikte mücadele etmeliyiz. İnadına barış, inadına kardeşlik demeliyiz.”