OHAL Sıkıyönetime Dönüştürülerek Kalıcılaştırılıyor!
Temel hak ve özgürlükler ve genel olarak da demokrasi konusunda AKP’nin baştan itibaren temel felsefesi “mış gibi yapmak”tır! Şimdi de OHAL’i kaldır”mış” gibi yapıyorlar. Hakikatleri çarpıtma ve tersine algı yaratma konusunda dünyada eşine az rastlanır bir uzmanlık yarattıkları kesin.
OHAL ilan edildiğinde 45 gün içerisinde kaldırılabileceğini söyledikleri nasıl büyük bir kandırmaca idiyse şimdi de OHAL’i kaldırdıklarını söylemeleri bir o kadar aldatmacadır, yanıltmadır.
Mecliste görüşmeleri devam eden torba yasa “OHAL kalsa da olurdu” dedirtecek türden bir düzenleme getiriyor.
16 Temmuz’da meclise sevk edilen, 23 maddeden oluşan yasa teklifi kabul edilirse OHAL düzeni 3 yıl boyunca yürürlükte olacaktır.
Her zaman olduğu gibi gerekçesinde “terörle mücadele”nin yer verildiği teklifin yasalaşması halinde:
- Valiler kamu düzenini veya güvenliğini bozacağını düşündüğü kişiler hakkında “ciddi belirtilerin bulunduğu” hallerde 15 günü geçmemek üzere ildeki belirli yerlere giriş ve çıkışı sınırlayabilecek. Belli yerlerde veya saatlerde kişilerin dolaşmalarını toplanmalarını araçların seyirlerini düzenleyebilecek veya kısıtlayabilecek.
Sıkıyönetim dönemlerinde bile çok nadiren kullanılan bir uygulama olup Valilere olağanüstü bir yetki tanınmaktadır. Bu durum seyahat hakkı gibi en temel anayasal haklardan birinin ihlali anlamına gelmektedir.
- Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda gece yapılacak gösteri ve yürüyüşlere ilişkin düzenleme ile saat 24.00’e kadar yapılacak toplantı ve gösteri yürüyüşlerine “vatandaşların günlük yaşamını aşırı ve katlanılmaz derecede zorlaştırmayacak” ibaresi eklenmektedir.
Gece yapılacak gösteri ve yürüyüşlere izin vermek tamamen valinin keyfiyetine bırakılıyor. Bu durum anayasaya, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına açıkça aykırıdır. “Vatandaşların günlük yaşamını aşırı ve katlanılmaz derecede zorlaştırmayacak” ibaresi keyfiyetlerini gizlemeye yönelik olmanın ötesinde bir anlam taşımamaktadır. Nitekim OHAL kalkmış ve yeni tasarı Meclis’ten henüz geçmemiş olmasına rağmen son birkaç günde başta Suruç anması olmak üzere eylem ve etkinliklere yönelik engellemeler, saldırılar, gözaltılar devam etmektedir. Tasarının yasallaşması durumunda OHAL’i bile aratacak yasakların en az üç yıl süreceği anlaşılmaktadır. Darbe girişimi bahanesi ile toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkı toplamda beş yıl boyunca sınırlandırılmış, engellenmiş, kullanılamaz hale getirilmiş olacaktır.
- Sulh ceza hakimi kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde askeri birlik komutanı veya askeri kurum amirinin ya da birim amirinin yazılı emri üzerine kişilerin üstleri, araçları, özel kağıtları veya eşyası aranabilecek. Ayrıca hâkim veya birlik komutanının yazılı emri ile jandarma hizmet binaları ve eklentilerinde, askerlik yapan erbaş ve erlerin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranabilecek.
- Gözaltı sürelerine ilişkin yapılan düzenlemede, kişinin yakalandığı yerden en yakın hâkim veya mahkemeye götürüldüğü süre dışında gözaltı süresi 2 gün olarak belirlendi. Toplu olarak işlenen suçlarda bu süre 4 günü geçemeyecek. Ancak “Delil toplanmasındaki güçlük ve dosyanın kapsamlı olması” gibi gerekçelerle gözaltı süresi en fazla iki kere uzatılabilecek. Yani toplu olarak işlendiği iddia edilen suçlarda zanlılar toplamda 12 gün gözaltında tutulabilecek.
Yakın tarihimizden ve son yıllarda yaşanan vakalardan da biliyoruz ki, gözaltı süresi uzadıkça gözaltında işkenceye daha sık rastlanmakta, zamanla da sistematik bir hal almaktadır. Nitekim OHAL sürecinde işkence ve kötü muamele vakalarında ciddi artışlar yaşanmıştır. Güvenlik güçlerine tanınan geniş yetkiler ve yargı zırhı nedeniyle etkili soruşturmalar yürütülmemiştir.
- Yasa teklifi ile OHAL kapsamında çıkarılan KHK’ler ile yapılan ihraçlar konusunda da bir düzenleme yapılmıştır. Düzenlemeye göre tüm kamu kurumları “terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen” personel hakkında 3 yıl süreyle ihraç kararı verebilecektir. Buna göre 657’e tabi kurumlarda genel olarak en üst yöneticinin başkanlığında bir kurul oluşturulacak, söz konusu kurul personel hakkındaki dosyaları değerlendirecek ve “terör örgütüyle ilişkili bulunan” personel ilgili bakanın onayıyla ihraç edilecektir. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı personeli İçişleri Bakanının onayıyla, TSK personeli ise Milli Savunma Bakanının onayıyla, Akademisyenler YÖK Başkanının teklifi ve Yükseköğretim Kurulunun kararıyla, Belediye personeli ise valinin başkanlığında toplanan ve vali tarafından belirlenen bir komisyonun teklifi üzerine İçişleri Bakanlığınca ihraç edilebilecektir.
OHAL’de KHK’lar Bakanlar Kurulu kararıyla alınırken, şimdi tek bir Bakanın onayı ile ihraca olanak tanınıyor.
- 16 Temmuz’da TBMM’ye sevk edilen yasa teklifine göre: 657 sayılı DMK’nın 139. Maddesi ile düzenlenen “Görevinden uzaklaştırılan Devlet memurları hakkında görevden uzaklaştırmayı izleyen 10 iş günü içinde soruşturmaya başlanması şarttır.” hükmü 3 yıl boyunca uygulanmayacaktır. 657 sayılı DMK’nın 145. Maddesi ile düzenlenen “Görevden uzaklaştırma; bir disiplin kovuşturması icabından olduğu takdirde en çok 3 ay devam edebilir. Bu süre sonunda hakkında bir karar verilmediği takdirde memur görevine başlatılır.” Hükmü 1 yıl olarak uygulanacaktır. İlgisine göre bu süre 1 yıl daha uzatılabilecektir. Eğer savcılık veya mahkemelerde devam etmekte olan bir suçtan dolayı açığa alınma işlemi uygulanmış ise 1 veya 2 yıl süreleri de uygulanmayacaktır. Daha önce açığa alınmış olan personelin durumu 3 ay içinde yeniden değerlendirilecektir. Kurumlar karar verinceye kadar daha önce alınmış olana çığa alınma tedbirinin uygulanmasına devam edilecektir.
Soruşturmalar yargı süreci devre dışı bırakılarak açığa alma tamamen keyfi bir hale getirilmektedir. Hala uygulanmakta olan kurum kanaati denen yargıdan, belgeden, delilden yoksun, ihbarcılığa dayalı sistem olduğu gibi devam ettirilmektedir.
- İhraç edilen kamu emekçilerinin ve ailelerinin de pasaportlarına üç yıl süreyle sınırlama getirildiği gibi hakkında soruşturma açılan kişilerin, eşlerinin ve çocuklarının da telefonlarının dinlenmesine olanak tanınıyor.
Düzenleme suçun şahsiliği ilkesine, insan haklarına ve temel hukuk normlarına aykırıdır. Bu durum Roma hukukunun bile gerisine düşen bir uygulamadır.
Tasarının yasallaşması durumunda OHAL, sıkıyönetim uygulamalarıyla da güçlendirilerek kalıcı hale getirilecektir. Temel hak ve özgürlükler geçici olarak değil tümüyle rafa kaldırılmış olacaktır.
Tasarı mevcut haliyle anayasa ve ülkemizin de imzaladığı uluslararası sözleşmelere aykırıdır.
Tasarı ile amaçlanan tek adam rejiminin muhalefetsiz ve en az itirazla kurumsallaştırılmasını sağlamaktır. AKP yıllardır hayata geçiremediği kamu emekçilerinin iş güvencesini OHAL ve şimdi de yasal hale getirdiği OHAL/Sıkıyönetim uygulamalarıyla ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Nitekim Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle ülke bir şirket haline getirilmiş, şirket gibi de yönetilmektedir. Kamu emekçileri bu şirketin istenildiğinde işten atılabilecek elemanı haline getirilmektedir.
Tasarının görüşmeleri derhal durdurulmalı ve geri çekilmelidir. Bu gibi düzenlemeler yerine OHAL sonucu yaşanan mağduriyetleri giderecek düzenlemeler hayata geçirilmelidir.
KESK YÜRÜTME KURULU