AKP Hükümeti 7 Haziran seçimleri sonrası daha da belirginleşen otoriter yönetim anlayışını, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında toplumsal alanın tümüne dayatmaktadır. Siyasal iktidarı paylaşım kavgasının sonucu olarak ortaya çıkan kanlı darbe girişimine yaslanarak adeta sivil darbe ortamı yaratılmıştır. OHAL ilanı ve OHAL sınırlarını aşan sıkıyönetim uygulamalarıyla muhalif tüm kesimlere yönelik cadı avı yürütülmektedir.
Kitlesel gözaltılar, tutuklamalar ve işten çıkarmalarla demokratik alan daraltılmış, iş güvencesinin ortadan kaldırılması adına peş peşe düzenlemeler yapılmış, ayrımcı, cinsiyetçi, mezhepçi dayatmalar ve laiklik karşıtı politikalarla toplumsal kutuplaşma derinleştirilmiş, cezasızlık politikası genişlemiş, işkence ve kötü muamele adeta kural haline getirilmiş, ekolojik talanın önündeki son engeller de kaldırılmış ve iş cinayetleri tırmanmıştır.
Kamu hizmetinden, açığa alınanların, günlerce gözaltında tutulanların neden cezalandırıldığına ilişkin somut gerekçeler kamuoyu ile açık biçimde paylaşılmamıştır. Bunun yanı sıra adil yargılanma hakkı tümüyle ihlal edilmektedir. Darbe girişiminin siyasi ve askeri sorumluları derhal açığa çıkartılmalı, OHAL kaldırılarak demokratik haklar ve özgürlükler daha fazla ihlal edilmemelidir.
İşten atılan, geleceği karartılan, gözaltına alınan ve tutuklanan üyelerimiz üzerinden bizleri sindirmeye çalışanlar, yeni KHK’larla bu baskı dalgasının yaygınlaşacağı söylemiyle kamusal alanı tümüyle ipotek altına almaya çalışmaktadırlar. Son günlerde hükümet üyelerinin yapmış olduğu açıklamalar, başta sağlık emekçileri olmak üzere kamu emekçilerinin Fethullahçı cemaat yapılanmasından sonra şimdi de PKK ile ilişkilendirilerek herhangi bir soruşturma süreci işletilmeden ihraç edilmek istendiğini ortaya koymaktadır. Yöneticilerin keyfi tutumunun, isimsiz ihbarların ve darbe girişiminden bihaber mit vb. kuruluşların sözde istihbarata dayanan bilgileri bu hukuksuzluklara dayanak yapılacaktır.
Defalarca her türlü savaş koşullarında bile sağlık tesislerine ve sağlık emekçilerine dokunulmaması gerektiğini dile getirdik. Maalesef 15 Temmuz darbe girişimi sonrası üyelerimize yönelik anti demokratik ve hukuksuz uygulamalar artarak devam etmektedir. Son süreçte ilimizde ve bölgemizde ana akım medya ve güvenlik güçlerinin işbirliğiyle sağlık emekçileri itibarsızlaştırılmakta gerçeği yansıtmayan iddialarla gözaltı süreçleri başlatılmaktadır. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaşı Tıp Merkezinde yaşanan patlamalarda yaralanan güvenlik güçlerine müdahale etmek isteyen sağlık emekçileri güvenlik güçleri tarafından engellenmekte hiçbir gerekçe gösterilmeden gözaltına alınmakta ve günlerce OHAL bahane edilerek savcılığa çıkarılmaktadır. Bu durum karşısında Rektörlük ve kurum amirleri hiçbir şey yapmamakta hatta gözaltına alınan üyelerimiz ile ilgili hızlı bir şekilde açığa alma ve soruşturma süreçleri başlatılmıştır.
Üyelerimizden Neriman KESKİN acil serviste patlamada gelen yaralı güvenlik güçlerine müdahale ederken görevini yapması güvenlik güçleri tarafından engellenmiş gerçeği yansıtmayan iddialarla hastaneden gözaltına alınıp savcılığa çıkarılarak tutuklanmıştır. Son süreçte asılsız ihbarla üyemiz Ümit ÇAPA hastanede gözaltına alınmış, şubemiz sağlık öğrenci kolu üyesi Tıp son sınıf öğrencisi Vedat KAPLAN halı sahada gözaltına alınmış 9 gün geçmesine rağmen hala savcılığa çıkarılmamıştır. Sağlık emekçilerine yönelik bu keyfi uygulamalara derhal son verilmelidir. Bilinmelidir ki bu baskı ve sindirme politikaları karşısında emek ve demokrasi mücadelemizi daha da büyüterek sürdüreceğimizi hukuksuz ve keyfi uygulamaların sonuna kadar takipçisi olacağımızı siz değerli basın emekçileri aracılığıyla tüm kamuoyuna duyuruyoruz.
Yaşasın KESK
Yaşasın SES
Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz.
Cengiz PAYCU
Şube Eş Başkanı