Türksat üzerinden yayın yapan, aralarında Hayatın Sesi, TV 10, Van TV, Jiyan TV, Azadi TV ve hatta çizgi film kanalı olan Zarog TV’nin de bulunduğu 12 televizyon kanalının yayını, Başbakanlık kararıyla ve kanallara herhangi bir tebligat yapılmaksızın sadece RTÜK üzerinden TÜRKSAT’a tebliğ edilerek durdurulmuştur. Bu karar düşünce ve ifade özgürlüğünün, iletişim ve halkın haber alma özgürlüğünün açıkça çiğnenmesi anlamına gelir. Bu karar açık bir ihlaldir ve ‘OHAL sokağı etkilemeyecek’ diyenlerin gerçek niyetlerini ortaya koymuştur.
Anayasanın 26. maddesine göre, herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 19. maddesine göre her ferdin fikirlerini açıklama özgürlüğü vardır. Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 10.maddesine göre herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü de kapsar.
Olağanüstü hal sürecinde yayımlanan Kanun Hükmünde Kararname kapsamında 28 Eylül 2016 tarihinde 12 kanalın yayınının durdurulmasıyla AKP Hükümetinin, OHAL rejimini Türkiye’de iktidara muhalif olan herkese karşı fırsatçı ve çıkarcı bir şekilde kullanma konusundaki niyeti bir kez daha açığa çıkmıştır. 12 televizyon kanalının yayınının kesilmesinin ardından, Mersin’de bulunan Radyo Ses’in yayını kesilerek kapısına mühür vurulmuş ve Adana’da yerel yayın yapan Radyo Dünya’ya ise polis baskın yapmıştır.
OHAL ilan edilmeden önce de RTÜK çok sayıda kanalı kapatmış, basın yayın enformasyon müdürlüğü 34 tane gazetecinin basın kartlarını iptal ettiğini duyurmuş ve Leman isimli mizah dergisi matbaadan toplatılmıştı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında çok sayıda gazetecinin gözaltına alınmış, tutuklanmış ve son olarak Özgür Gündem Gazetesi de geçici olarak kapatılmıştı. Şimdi OHAL ile birlikte başta ifade özgürlüğü olmak üzere çok sayıda temel hak ve özgürlük daha doğrudan ve daha açık biçimde ihlal edilmektedir.
Basın ve ifade özgürlüğünün OHAL uygulamalarında bile korunabilmesi özellikle emekçiler, kadınlar, çocuklar başta olmak üzere tüm ezilenler açısından son derece önemlidir. Basın yayın kurumlarına yönelik saldırılar öncelikle ezilenlerin haklarına yönelik saldırılardır. Haber alma ve gerçek bilgiye sahip olma, hak ve özgürlüklerle uyuşmayan gelişmeleri protesto etme hakkının temelidir. Protesto etme hakkı başta sendikal ve sosyal haklar olmak üzere tüm hakların temelidir. Tamamen iktidarın kontrolüne girmiş medya araçları üzerinden yaratılan algı operasyonları ile öncelikle hakikat hakkımız ihlal edilmekte, tüm haklarımız sakatlanmaktadır.
Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak, gerçekleri çarpıtmaktan başka bir işlevi olmayan yandaş kanallara mahkum edilmeyi asla kabul etmiyoruz. Emekçilerin, kadınların, çocukların ve tüm ezilenlerin sesi olan muhalif basın yayın kuruluşlarının susturulması ezilenlere yönelik ciddi bir saldırıdır. Başta Hayatın Sesi TV olmak üzere, sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak taleplerimizi, itirazlarımızı, sorunlarımızı ve eylemliliklerimizi gündemleştiren, sesimize ses veren, maruz kaldığımız ihlal ve saldırıları, düşüncelerimizi ve önerilerimizi kamuoyuna ulaştıran basın ve yayın kuruluşlarının daima yanında olacağız, gerçeği öğrenme ve yayma hakkımızdan asla vazgeçmeyeceğiz.
SES MYK üyeleri olarak Hayatın Sesi TV’ye dayanışma ziyaretinde bulunduk: