Tarihin tanık olduğu en barbar, en katliamcı örgütlerinden biri olan IŞİD bir kez daha çirkin yüzünü gösterdi. Bu kez hedef Gaziantep Şahinbey ilçesine bağlı Akdere mahallesinde bir Kürt düğünüydü. Canlı bomba saldırısı sonucunda içinde çocuk, kadın, yaşlı, genç onlarca sivil yurttaş katledildi, durumu ağır olan yüzlerce vatandaş da hastanelere kaldırılmış durumda. Daha en başta belirtmek isteriz ki demokratik kurumların, gazetecilerin uyarılarını dikkate almayanlar ve Gaziantep’te cirit atan bu canilere dokunmayanlar, dolayısıyla insanlıktan nasibini almamış çetelerin palazlanmasını sağlayanlar ve savaş politikalarında ısrarcı olanlar da bu katliamdan sorumludur!
Suruç katliamı ile başlayan ve en son Antep katliamı ile doruğa çıkan katliamdan çıkarılması gereken sonuç, imza IŞİD görünse de asıl siyasi ve hukuki sorumluluğu olan Türkiye’yi temsil eden siyasi iktidardır yani AKP’dir. Bu kadar katliam yaşanmasına rağmen hiçbir mülki amir görevden alınmadığı gibi kolluk amiri ile görevlileri aleyhine idari bir soruşturma açılmamıştır. Bütün bu ölümlere, yıkımlara neden olan Kürt ve Kürdistan’ın ret ve inkarı olup 100 yıldır devam eden ve sorunları şiddetle bastırma siyasetidir. Suruç, Diyarbakır, 10 Ekim Ankara gar katliamlarının yapılacağı bilgisinin çok önceden bilinmesine ve istihbarat kaynaklarında yer aldığı ancak hiçbir önlem alınmadığı haberlerinin gün yüzüne çıktığı bir ülkede, toplumun hiç de azımsanmayacak bir kesiminin sistematik biçimde katliamların hedefi olması çığırtkanlıkla demokrasinin getirilemeyeceğini de göstermektedir! 10 Ekim Ankara katliamının İddianamesinde Kürtlerin düğününe tam da Gaziantep’te IŞİD tarafından saldırı yapılacağı iddiası yer almasına ve daha bir yıl önceden bunun istihbarat kaynaklarına geçmesine rağmen hiçbir önlemin alınmaması bu alçak saldırının deyim yerindeyse göz göre göre gerçekleştiğini göstermektedir. Yine söylüyoruz Gaziantep sokaklarında ellerinde IŞİD bayraklarıyla adeta gövde gösterisi şeklinde konvoy yapanlara göz yumanlar ve hiçbir hukuki yaptırım yapmayanlar bu katliamda en az IŞİD kadar sorumludurlar. Türkiye’nin özellikle Suriye’de izlediği öngörüsüz dış politika başta Kürtler olmak üzere demokratik kesimleri bu saldırıların hedefi haline getirmiştir ve bu politikalar sonucunda hem içte hem de dışta insanlık ağır bedeller ödemiştir. Rojava devrimine düşmanca yaklaşım ve bu devrimi boğma adına IŞİD vahşetine, basına yansıyan belgeler kadarıyla da bazen açık bazen gizli olarak destek vermesi veya göz yumması bu sonuçlarında doğmasında doğrudan etkili olmuştur. Bu vesileyle bir kez daha Türkiye’nin Rojava Devrimi düşmanlığını bırakmaya çağırıyoruz.
10 Ekim Ankara katliamında olduğu gibi tam da KCK‘nin Demokratik çözüm yaptığı gün böyle bir saldırının olması asla tesadüf değildir. Barış ve demokratik çözüm çağrılarının yükseldiği bir dönemde meydana gelen bu olaylar Devletin iç ve dış politikasından bağımsız olmayıp Kürt sorununa yaklaşımını göstermektedir.
Türkiye kendi sınırları içindeki Kürt sorununu çözme zihniyeti ve politikasına sahip olmadığından bu olayların daha fazla yaşanacağı bir sır değildir. Bu vesileyle Türkiye’nin Kürt düşmanlığını bırakarak Kürt sorununun çözümünde hemen adım atmaya ve Rojava Devrimi düşmanlığını da bırakmaya çağırıyoruz. Unutulmamalıdır ki gerçek bir demokrasi, farklılıklarımızla birlikte, ancak eşitçe ve özgürce yaşayabilmemizi garanti altına almalıdır! Gerçek bir demokrasi, savaşı değil barışı kendisine kılavuz edinmelidir. Gerçek bir demokrasi, çoğunlukçu değil çoğulcu olmalıdır! Gerçek bir demokraside hükümet siyasi sorumluluğunun bilincinde olmalıdır!
Bir daha bu tür alçakça saldırıların olmaması ve son bulması dileğiyle yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
BATMAN EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMU