İşvereni kollayan ancak yoksulları dışlayan bir sosyal güvenlik sistemi anlayışını REDDEDİYORUZ!

Facebook
Twitter
WhatsApp

64.Hükümet programına ilişkin kamuoyuna yaptığımız açıklamada kamu hizmetinin gerçekleşmesinde fiili olarak gerçekleştirilen ya da yönetmelik ve genelgelerle uygulaması başlatılmış olan piyasalaştırma pratiklerinin yasal bir zemine oturtulmasının amaçlandığını ve tüm bu değişimlerin yürütmenin gücünün dengesiz biçimde arttırılarak gerçekleştirileceğini belirtmiştik. Bunun yanı sıra Hükümetin yıllık planının, bir bütün olarak çalışma yaşamının güvencesizleştirilmesi ve aile hayatının ve toplumsal yeniden üretimin de bu esnek ve güvencesiz çalışma biçimi uyarınca yeniden düzenlenmesini içerdiğini vurgulamıştık.

Bu plana ilişkin açıklamamızda “Sosyal güvenlik sisteminin dönüşümünden sonra çok sayıda insan prim borçlusu durumuna düşmüştür.  Bunun temel nedeni AKP tarafından toplumsal sorunları görmezden gelen piyasacı bir sosyal güvenlik sistemi oluşturulmasıdır. Prim borçlarının tahsili ve takibi açısından çok daha acımasız bir sürecin işletileceği ortadadır” diyerek piyasacı bir sosyal güvenlik anlayışının çok sayıda mağdur yaratarak yürütüldüğünün altını çizmiş ve sosyal güvenliğin toplumsal boyutunun bireysel sigortacılık anlayışı ile törpülenmesinin derinleşeceğini belirtmiştik.

Zorunlu bireysel emeklilik kesintileri ve tamamlayıcı sağlık sigortası ile sosyal güvenlik alanı ticarileştiriliyor!

65.Hükümet programı ile AKP hükümeti, sağlığın finansmanı için acımasız yöntemlere başvurulacağını ilan etmiştir. Bunun yanısıra sağlık ve sosyal güvenlik alanında özel sektörün karlılığının korunması adına önemli yasal değişiklikler gündemdedir. AKP, bireysel emeklilik ve sağlık sigortacılığı piyasasını genişletme yönünde adımlar atmaktadır. Bireysel emeklilik sistemine zorunlu katılımla 45 yaş altı tüm emekçilerin maaşlarından 100 TL prim kesilmesi ve tüm reklamlarda tamamlayıcı sağlık sigortasının vurgulanması bu yöndeki adımlar olarak okunmalıdır.

Türkiye’de bireysel emeklilik sistemi 2013 yılında devreye giren % 25 devlet katkısıyla büyütülmektedir. Bir yandan milyonlarca yoksulun sağlıktan dışlanmasına ilişkin planlar yapılırken diğer yandan devletin mali kaynakları özel sigortacılık sisteminin büyümesi adına harcanmaktadır. Gelinen noktada bireysel emeklilik fonlarının büyüklüğü 1 milyar 848 milyon liraya ulaşmıştır. AKP Hükümeti’nin emeklilik yaşını 65’e çıkarması ile başlayan süreç bireysel emeklilik sistemlerinin devlet eliyle yaygınlaştırılması, özel sektör teşvik edilirken kamu hizmetinin ve hakların daraltılması, kadınların ve yoksulların daha fazla bu haklardan dışlanması ile devam etmektedir.

AKP Hükümeti yürüttüğü çalışma ile 45 yaş altı toplam 12 milyon emekçinin maaşlarından aylık 100 TL prim keserek bireysel emeklilik sistemini topluma dayatma kararı almıştır. Çalışmaya göre 6 ay kimse sistemden çıkamayacaktır. Öne çıkartılması gereken önemli noktalardan biri ise bu primlerde işveren katkısı olmayacaktır. Asgari ücrete yapmak zorunda kaldığı zammı türlü ayak oyunlarıyla geri almaya çalışan AKP, şimdi de açlık ve yoksulluğa ittiği milyonlarca kişinin sağlık hakkını gasp etmektedir. Prim borcu olan milyonlarca vatandaş, 30 Haziran 2016 tarihinden itibaren kamu kurumlarından sağlık hizmeti alamayacaktır.

Milyonlarca kayıt dışı çalışanın, işsizin, yoksulun ve dışlanmış insanın olduğu bir toplumda, bireysel sağlık ve emeklilik paketlerine sıkıştırılmış, sosyalliğinden arındırılmış bir “sosyal” güvenlik anlayışının, büyük sosyal sorunlara gebe olduğu gerçeği görmezden gelinemez. Bireysel emeklilik sistemleri ve bireysel sigortalarla sosyal bir güvenliğin tesis edilmesi mümkün değildir.

İşvereni kollayan ancak yoksulları dışlayan bir sosyal güvenlik sistemini REDDEDİYORUZ:

Türkiye genelinde, 25 yaş üstü işsiz ve herhangi bir geliri olmayan kişi sayısı 5 milyon 113 bindir. Bu kişilerin sadece 556 bini, primlerini ödeyerek sağlık hizmetlerinden yararlanmakta, 4 milyon 556 bin 397 kişi ise primlerini ödeyememektedir. Prim borcu olan Bağ-Kurlular da eklendiğinde prim borçlusu kişi sayısı 5 milyona ulaşmaktadır.

1 Ekim ve 17 Aralık 2015 tarihinde yayımlanan Bakanlar Kurulu kararları ile prim borçlusu bu kişilerin 30 Haziran 2016 tarihine dek sağlık hizmetlerinden yararlanabilecekleri öngörülmüştür. 15 gün sonra, borcunu ödeyemeyecek  milyonlarca kişinin artık sağlık hizmeti alamayacak olması, sağlık ve sosyal güvenliğin ticarileşmesinin geldiği noktayı ortaya koymaktadır.

Sayıştay’ın, Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) ilişkin denetim raporu ile, usulsüzlük yapan işverenlere idari para cezaları uygulanmadığı, özel hastaneler sağlık uygulama tebliğine (SUT) aykırı işlem yaptığı halde bunlardan kesinti yapılmadığı ortaya çıkmıştır. Kuruma prim borcu olan milyonlar vatandaş şu ya da bu ölçüde sağlık hizmetlerinden dışlanırken, işverenlere yönelik prim borçlarının affedilmesi, usulsüz işlemlerin görmezden gelinmesi, bu işlemlere ceza kesilmemesi SGK’nın kime çalıştığını net biçimde ortaya koymaktadır.

İstihdam, sağlık, sosyal güvenlik ve kadına ilişkin politikalarda güvencesizlik AKP eliyle adım adım örgütlenirken, yoksullara ve kadınlara yönelik dışlama mekanizmaları derinleştirilmektedir. Sosyal güvenlik sisteminin hiç bir biçimde yama tutmamasının temel sebebi güvencesiz istihdamın yaygınlaştırılması ve sermayenin yerine getirmediği sorumlulukların devlet tarafından üstlenilmesidir. Sosyal güvenlik sistemindeki bu çarpık yaklaşımın derhal terk edilmeli ve sermayenin kârlılığının devamı adına yoksulların harcanması politikasına son verilmelidir.

Sağlık ve sosyal güvenlik hakkımızın gasp edilmesine karşı mücadelemize devam edeceğiz!

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]