Türkiye ve tüm Dünya kamuoyu tarafından bilindiği gibi AKP iktidarı 7 Haziran yenilgisi sonrasında tüm muhalif kesimlere karşı amansız bir savaş başlatmıştır. Bu savaş dahilinde gerici faşist iktidarını korumak adına her türlü hukuksuz uygulamaları hayata geçirmekten imtina etmemektedir. iktidara yönelik her türlü eleştiri ve muhalif söylem baskıyla zorla susturulmaya çalışılmaktadır. 7 Haziran yenilgisiyle beraber Barış Sürecinin kendi çıkarlarına uymadığını anlayan AKP 90’lı yılları aşan savaş konseptini devreye sokmuştur. Doğudaki şehirler yakılıp yakılmakta vahşet bodrumlarında insanlık katledilmektedir. Kürt illerinde bunca hukuksuzluklar devam ederken Ankara, İstanbul, Bursa gibi batıdaki büyük şehirlerde bombalar patlatılmakta, Cumhuriyet tarihinin en büyük katliamları yaşanmaktadır. İnsanlar sokağa çıkmaktan korkar duruma gelmiştir.
AKP hükümetlerine yakınlığıyla bilinen Ensar Vakfında yaşanan onlarca çocuk tecavüzlerine ” bir kerecikten bir şey olmaz” denilerek basite indirgenmektedir. Çocuk doğurmayan ve çalışan kadınlar “yarım kadın” olarak tanımlanmaktadır.
Mevcut iktidar tarafından ” öfkeli gençler” olarak tanımlanan Işid canileri Kilis ilimizi bombalamakta, onlarca vatandaşımız yaşamını yitirmekte, bunca ölüme rağmen iktidar temsilcilerinin akıldışı açıklamaları duruma gayrı ciddi yaklaştıklarının göstergesidir. Ayrıca AKP’nin parti malı gibi faaliyet yürüten TRT ekranlarında “ Namaz kılmayanlar hayvandır” ifadesi kullanılarak resmen Işid propagandası yapılmaktadır.
Yaşanan bunca haksız-hukuksuz uygulamalara karşı mücadele yürüten Sivil Toplum Örgütlerinin şiddet içermeyen demokratik etkinlikleri yüzlerce polis tarafından kuşatılmakta tomalarla, biber gazlarıyla, coplarla engellenmektedir. AKP iktidarının bir dediğini iki etmeyen memur sendikaları faaliyetçileri sınırsız ödüllendirmelere kayırmalara tabi tutulurken KESK üyeleri sürekli mobbing uygulamalarına maruz kalmakta, haklarından soruşturmalar açılmakta ve ağır cezalandırmalara maruz kalmaktadır.
Bunun son örneğini ilimiz Adana Halk Sağlığı Müdürlüğünde yaşadık. Seyhan TSM’de görevli üyemiz Ali Rıdvanoğulları’nın Suruç Katliamı sonrası sosyal medyada eleştiri amaçlı paylaşımları Cumhurbaşkanına hakaret, teröre övgü ve devletin kolluk kuvvetlerini aşağılamak olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlama karşısında 11 ay hapis cezası verilen üyemiz ayrıca görevden uzaklaştırılmış ve son olarak Bayburt iline sürgün edilmiştir. Ali arkadaşımızın hedef gösterildiği ve bunun için Adana Halk Sağlığı müdürlüğü yöneticilerinin görevlendirildiği ortadadır.
En küçük eleştirilere bile gözünü kulağını kapatan AKP bürokratları ülkeyi nereye götürdüklerinin bilincinde midir. Dürüst bürokratlar bir siyasi partinin çıkarları ile halkın çıkarları arasında tercih yapmak durumunda kaldığında halkın çıkarları doğrultusunda karar almak zorundadır. Aksi halde ülkenin uçuruma sürüklenmesine hizmet edecekleri ortadadır. Mizah dergilerinde yayımlanması suç teşkil etmeyen karikatürleri memur paylaşınca ağır cezalara maruz kalmaktadır. Bu durum Hukuğun kişilere göre uygulandığının göstergesidir.
Adana Halk Sağlığı yöneticilerine ve Sağlık Bakanlığına çağrımız mobbing uygulamalarının bir an önce vazgeçmesi, Ali Rıdvanoğulları’nın mağduriyetini ortadan kaldırması yönündedir. Aksi halde adalet organlarınca mahkum edileceğiniz ortadadır.
Mustafa BUCAK
Şube Eş Başkanı