8. Dönem 5. Merkez Temsilciler Kurulumuz 12-13 Kasım 2015 tarihlerinde 47 Şube/Temsilcilikten (ş/t) 83 katılımcı ile toplandı. 5. Merkez Temsilciler Kurulumuza 4 ş/t mazeretli olmak üzere 27 ş/t’den katılım olmamıştır, katılan temsilcilerden 36 kişi gündeme ilişkin görüşlerini bildirmişlerdir. Sonuç bildirgesi, bu görüş ve öneriler doğrultusunda hazırlanmıştır.

Merkez Temsilciler Kurulumuz barış isteyenlere yönelik saldırıların sürdüğü, önce Suruç’ta, ardından 10 Ekim’de Ankara’da yapılan katliamlarla yüzlerce barış-emek ve demokrasi elçisinin katledildiği, savaş politikaları ile emekçilere ve halkın nerdeyse tüm kesimlerine yönelik saldırıların sürdürüldüğü, kadın cinayetlerinin ve işçi cinayetlerinin her gün yaşandığı, kadın ve işçi katillerinin her türlü indirimden yararlandırılarak aklanmaya devam edildiği ve genel seçimlerin AKP’nin korku, şiddet, savaş ile birlikte istikrar ve kaos tehdidi ile tek başına hükümet kuracak seçim sonuçlarına ulaşması için yenilendiği bir dönemde gerçekleştirilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük katliamının üzerinden bir aydan fazla zaman geçti. 7 Haziran seçimlerinde sandıktan çıkan sonuçların beklentilerine yanıt vermemesi sonucunda tek başına iktidar hayalleri yıkılan saray ve AKP, ülkemizde gerilimi arttıran, kutuplaşmayı derinleştiren ve çatışmayı süreklileştiren bir politikayı hayata geçirmiştir. Bu tutuma karşı emek, barış ve demokrasi şiarıyla düzenlemek istediğimiz miting daha başlamadan kanlı bir saldırıyla engellenmiştir. Ankara’da on binlerin katılacağı bir mitingin başlama noktasında yapılan bombalı saldırı, 7 Haziran seçimine iki gün kala Diyarbakır’daki bombalı saldırının ve 20 Temmuz’da Suruç’ta yapılan canlı bomba saldırısının bir devamıdır ve katliamın siyasi sorumlusu elbette AKP iktidarıdır. Mitinge yönelik yapılacak saldırıdan bilgisi olan ve önlem almayanlar, patlamadan sonra miting alanına ambulans göndermeyenler, ambulansların geçişine izin vermeyenler, ambulanstan önce itfaiye aracı, TOMA ve çevik kuvveti yaralı arkadaşlarımızın üzerine salanlar, yaralılara ve onlara yardım etmeye çalışanların üzerine gaz attıranlar, hastanelerde kan ihtiyacı vardır çağrılarını “provokasyon” olarak niteleyenler de katliamdan sorumludurlar.

Aylardır AKP ve saray tarafından yürütülen savaş ve kutuplaştırma politikaları doğrultusunda ülkenin batısında Kürtlerin, Alevilerin, devrimci ve demokratların bulundukları mahallere düzenlenen linç yürüyüşleri ve linç girişimleri, ev ve dükkanların yakılıp yıkılması; onlarca il ve ilçe merkezinde uygulanan fiili sıkıyönetim uygulamaları, “terörle mücadele” adı altında yaşanan yargısız infazlar, çocuk, genç, kadın ayırt etmeden yapılan sivil katliamlar yaşandı, yaşanmaya da devam etmektedir. İHD’nin verilerine göre 7 Haziran’dan 9 Kasım tarihine dek 41’i çocuk 261 sivil, güvenlik güçlerinin ya da keskin nişancıların açtığı ateş sonucu hayatını kaybetmiştir. Son dönemde de bu sivil ve çocuk ölümlerine yenileri eklenmiştir. Sağlık emekçileri de, savaşın fiilen deneyimlendiği bu koşullarda baskı, tehdit, ölüm, yaralanma ve sürgünlerle karşı karşıyadır. Giderek tırmandırılan şiddet politikalarının yanı sıra artık bir cins kıyımına dönüşen kadın cinayetlerindeki artış oldukça dikkat çekicidir. Yine neredeyse her gün AKP ekonomisinin motoru olan inşaat sektörü başta olmak üzere belli sektörlerde işçi cinayetleri akıl almaz boyutlara ulaşmıştır.

Tüm bu ortam içerisinde sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin sorunları artarak sürmüş, ekonomik ve sosyal haklar hiçe sayılmış, hak arama mücadelelerinin bastırılması için baskı ve ihlaller arttırılmıştır. Bunların yanı sıra AKP-Memur-Sen ittifakı yeni bir “Satış Sözleşmesi”ne imza atmıştır ve yıllardır çözüm bekleyen temel sorunlar bu sözleşme ile derinleştirilmiş, sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin ve sendikamızın ifade ettiği acil sorunlar ve talepler gündeme bile alınmamıştır.

AKP iktidarı 1 Kasım’ın hemen ardından emekçiler için nasıl bir yaşam planladığını yeniden ortaya sermiştir. 657 sayılı yasada değişiklikle kamu emekçileri için iş güvencesinin tamamen ortadan kaldırılacağı bir düzenleme planlanmaktadır. Bir yandan da taşerona kadro verileceği vaadi ile kamuoyunda beklenti yaratılmıştır. AKP, taşeron çalışanlara kadro sağlamak bir tarafta dursun, emekçilerin son güvence kırıntılarına da göz dikerek emekçileri güvencesiz ve kötü çalışma koşullarında eşitlemeye çalışmaktadır.

Bu süreçte bize düşen ise AKP’nin halkları birbirine düşman eden, içeride ve dışarıda savaş politikalarını hız kesmeden sürdüren, demokratik haklarımızı gasp ederek emek ve demokrasi güçlerini zapturapt altına alan faşizan uygulamalarına karşı direnişi büyütmektir.

Bunun yanı sıra kamusal alanda uygulanan piyasalaştırma ve köleleştirme politikaları başta olmak üzere sağlıkta uygulanan dayatmacı politikalar ile sağlık alanını tahrip eden, sağlık emekçilerini köleleştiren, hastaları müşteri yapan piyasacı sağlık sistemine; sosyal hizmetleri iktidarın arka bahçesi olarak kullanan, sosyal hizmet emekçilerini insanca çalışacak ve yaşayacak koşullardan, sosyal hizmetlerden yararlananları da insan onuruna yaraşır destek hizmetlerini almaktan uzak tutanlara ve kadın düşmanlarına karşı bugün düne göre sesimizi daha gür çıkarmak, ortak talepler etrafında birleşerek birlikte mücadele etmek ve bugün dünden daha kararlı bir şekilde haklarımız için sokağı daha etkin kullanmak zorundayız.

Merkez temsilciler kurulumuz tarafından önümüzdeki dönem mücadelemiz için öne çıkartılan öneri ve kararlar:

  • 10 Ekim’de Ankara’da Emek, Demokrasi ve Barış mitingimize yönelik yapılan katliamda kaybettiğimiz arkadaşlarımız ve yaralanan arkadaşlarımızın bizlere emanet ettiği barış mücadelesini daha kararlı, ısrarlı ve daha yaygın biçimde sürdürmeyi merkez temsilciler kurulumuz bir görev olarak önüne koymuştur.
  • 10 Ekim katliamı karşısında, KESK olarak kaybettiğimiz tüm arkadaşlarımızın aileleri ve yakınları ile, katliamda yaralanan arkadaşlarımızın tamamı ile katliamın yaşandığı ilk günden itibaren kurulan dayanışmanın önemi temsilciler kurulumuz tarafından vurgulanmış; emekçileri en çok bu dayanışmanın iyileştireceği, güçlendireceği ve kurtaracağı bilinciyle bu dayanışmayı ilerleterek sürdürmenin önemi bir kez daha vurgulanmıştır.
  • 10 Ekim katliamının hesabının sorulması için bir yandan barış mücadelesini güçlendirirken bir yandan da bu katliamın tüm sorumlularının yargılanması için sürdürülen hukuk mücadelemizin güçlendirilmesi yönünde kararlılık dile getirilmiştir.
  • AKP’nin sürdürdüğü savaş politikaları sonucunda öldürülen üyelerimiz Eyüp Ergen ve Şehmus Dursun’un davalarının sendikamız tarafından da takip edilmesinin, sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin bu süreçlerle ilgili bilgilendirilmesinin ve müdahil olmalarının sağlanmasının önemi vurgulanmıştır.
  • AKP 1 Kasım sonrasında da savaş politikalarını sürdürmektedir. Son olarak Silvan’da 10. gününe giren sokağa çıkma yasağı ile halka yönelik saldırılar devam etmektedir. Sürdürülen savaş politikalarına karşı emekçilerin müdahalesini arttırmak ve AKPnin politikalarını engellemek için daha etkin bir çalışma sürdürmek zorundayız. Olağanüstü durumların yaşadığı bölgelere heyet ziyaretleri gerçekleştirilmesi, bölgelerde sağlık emekçilerinin durumunun ve yaşanan ihlallerin raporlaştırılarak kamuoyu ile paylaşılması, dayanışmanın yerel ayaklarının oluşturulması oldukça önemlidir.
  • 7 Haziran seçimlerinin ardından sürdürülen baskıcı uygulamalar sendikamıza ve üyelerimize de yönelmiş, sendikamız ve üyelerimizin mücadelesi karşısında hukuksuz ve baskıcı uygulamalar arttırılmıştır. Bunun son örneklerinden biri Ağrı’da yaşanmaktadır. Ağrı’da şube yöneticilerimizin de içinde bulunduğu KESK üyelerine karşı açığa almalar, soruşturmalar, gözaltılar, işten çıkartılma çabaları devam etmektedir. Ağrı’da şubemizi tasfiye etme ve etkisizleştirme girişimi olarak devam eden sürecin geriletilmesi için buradaki uygulamalara karşı daha etkin bir mücadele ve dayanışmanın sendika bütünlüğümüzde ilerletilmesi önemlidir.
  • Kamu emekçileri Ağustos ayında toplu sözleşme görüşmeleri gerçekleştirmiş, savaş hükümeti ve onun destekleyicisi sendikalar tarafından imzalanan satış sözleşmesi ile kamu emekçilerinin hakları ve talepleri yok sayılmıştır. İmzalanan satış sözleşmesinin ve gerçekleştirilen toplu sözleşme görüşme sürecinin tüm kamu emekçileri nezdinde geniş bir şekilde teşhiri için gerekli materyaller hazırlanarak kamu emekçileri aydınlatılmalıdır.
  • TİS görüşmelerinin gerçekleşme tarihinin değiştirilmesi yönündeki talebimiz sürmektedir. Bu yöndeki mücadelemiz toplu sözleşme tarihlerine bırakılmamalı ve girişimlerimiz sürdürülmelidir.
  • 1 Kasım seçimlerinin hemen ardından 2016 yılı sonuna kadar 657 sayılı kanunda değişiklik yapılarak kamu emekçilerinin iş güvencesinin ortadan kaldırılacağı açıklanmıştır. Kamu emekçileri içinde şimdiden başlayan bu tartışmanın bir mücadele alanı haline getirilmesi, herkese güvenceli iş talebimiz çerçevesinde bu yöndeki saldırılara karşı kamu emekçilerinin aydınlatılması ve ortak mücadelenin geliştirilmesi için gerekli hazırlıkların başlaması gereklidir.
  • AKP bir yandan emekçileri en kötü ve en güvencesiz çalışma koşullarında eşitleme konusunda ısrarını sürdürürken, bir seçim vaadi olarak ortaya attığı taşeronları kadroya alacağız vaatleri ile emekçileri kendi politikasına yedeklemeye çalışmaktadır. Taşeron çalışmayı ilerleten ve yaygınlaştıran AKP’dir. Emekçilerin son güvence kırıntılarına dahi göz diken AKP’nin taşerona kadro vermeyeceği açıktır. Taşeron çalışmanın yasaklanması ve tüm emekçilerin kadrolu istihdamının sağlanması yönünde yıllardır yürüttüğümüz mücadeleler hatırlatılmalı ve emekçilerle paylaşılmalıdır. Bu talebin hep birlikte sahiplenilmesi ve taşeronların tamamının kadroya alınması yönünde bugüne kadar biriktirdiğimiz çalışma ilerletilmelidir. Güvenceli çalışma talebi etrafında bir mücadelenin güçlendirilmesi bu dönemin temel mücadele konularından biridir.
  • “Hakkımız olanı istiyoruz” sloganı ile toplu sözleşme döneminden önce beş temel talebimiz için başlattığımız çalışmanın, 657nin değiştirilmesi ve taşeronlarla ilgili gündemleri de kapsayacak şekilde sürdürülmesi gereklidir.
  • Bu temel mücadele gündemlerini içerecek örgütlenme çalışmalarının sürdürülmesi için MYK’nın da dahil olacağı il örgütlenme programları çıkarılmalı, bu programlara şubelerin geniş ve aktif katılımı sağlanmalıdır.
  • Merkez Temsilciler Kurulu farklı illerde gerçekleştirilebilir.
  • AKP’nin asgari ücret üzerinden yürüttüğü tartışma ve manipülasyonlar da dikkate alınarak asgari ücret tartışmalarına emekçilerin aktif şekilde müdahil olması sağlanmalıdır.
  • Bütçe ile ilgili kapsamlı bir çalışma yürütülmesi için gerekli araçlar oluşturulmalı, yapılacak tüm çalışmalarda bütçenin savaş bütçesi olma niteliği vurgulanmalıdır.
  • Olağanüstü durumları göz önünde bulundurarak mitinglerde güvenlik ve ilk yardıma ilişkin özel önlemlerin alınmalıdır.
  • Şube genel kurullarının Şubat ayında gerçekleştirilmesinin yarattığı olumsuzluklar nedeniyle, genel kurul tarihlerinin değiştirilmesine yönelik öneriler KESK bütünselliğinde ayrıca SES MYK tarafından değerlendirilmelidir.
  • Üniversiteler bünyesinde yoğunlaşmış sorunlar kapsamında daha etkili bir mücadele yürütmek ve program ortaya çıkartabilmek üzere, 8. Dönem 4. MTK’da da kararlaştırdığımız ancak gerkeçleştiremediğimiz komisyon kurulmalı ve özel bir çalışma yapılmalıdır.
  • Örgütlenme çalışmalarını güçlendirmek ve öğrencilerle etkin bir iletişimi güçlendirmek üzere öğrenci komisyonu çalışmaları aktifleştirilmelidir.
  • Ebe ve hemşirelerin kendi alanlarına yönelik sorunları üzerine özel bir çalışma yürütülmeli ve materyaller hazırlanmalı, materyaller görsellerle desteklenmelidir.
  • Döner sermaye yönetmeliğinde yapılan değişikliklerin emekçilere yansımaları üzerinden bu konuda hukuksal girişimlerin dışında alanda fiili mücadeleyi geliştirecek araçlar oluşturulmalıdır.
  • Sosyal hizmeter alanınında yaşanan sorunların gündemleştirilmesi için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile gerçekleştirilemeyen görüşmenin yapılması için girişimlerde bulunulmalıdır. Sosyal hizmet çalıştayı yapılması için gerekli hazırlıklara başlanmalıdır.
  • Kılık kıyafet serbestisi ile ilgili gündeme gelen öneriler ışığında örgüt bilgilendirilmeli ve bu yönde bir çalışma yürütülmelidir.
  • Sağlıkta yaygınlaşarak devam eden şiddetle ilgili olarak illerden beyaz kod uygulaması ile ilgili bilgilerin toplanmalı ve kamuyou oluşturulmalıdır.
  • Birinci basamakta yaşanan nöbet sorunları ile ilgili gündeme gelecek sözleşme fesihleri karşısında aktif bir dayanışma ve eylemsellik sergilenmelidir.
  • 25 kasım kadına yönelik şiddetle mücadele günü ile ilgili merkezi ve yerel çalışmalar yaygın bir şekilde planlanmalı ve aktif bir çalışma yürütülmelidir.
  • Aynı zamanda toplu sözleşme taleplerimizden de olan 7/24 açık, ücretsiz, kamusal, nitelikli ve anadilinde kreşin yanı sıra işçi sağlığı ve güvenliği, fazla mesai, angarya çalışma, personel eksiği vb. konularındaki çalışmaların bir program çerçevesinde ve güçlü bir şekilde yürütülmesi için gerekli hazırlıklar yapılmalıdır.
  • Materyaller hazırlanırken görme engellilerin erişimini de dikkate alarak gerekli hazırlıkların yapılmalıdır.
  • 26-27 aralıkta gerçekleştirilecek kadın meclisi için işyeri kadın meclisleri oluşturularak hazırlıklar yürütülmelidir.
  • Merkez temsilciler kurulumuz, sendikal işleyişimizi ve eksiklerimizi de ayrıca değerlendirmiştir. Yapılan eleştiriler doğrultusunda eksikliklerimiz giderilmelidir. Emek-demokrasi mücadelesinin örgütsel bütünlüğümüz güçlendirilerek sürdürülmesi merkez temsilciler kurulumuza görev olarak belirlenmiştir.
  • Merkez temsilciler kurulumuz, önümüzdeki dönem emekçilerin mücadelesi ve dayanışmanın önemini göz önünde bulundurarak, örgütsel bütünlüğümüzün, ortak dilin ve tüm örgütsel organlarımızın güçlendirilmesinin önemine vurgu yapmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]