04.09.2015 tarihinde Dersim’de yaşanan çatışma ortamında yaralanan sivil bir yurttaşa sağlık hizmeti vermek üzere ulaşan 112 ambulansının güvenlik güçlerinin hedefi olduğu ve sonrasında da Dersim Devlet Hastanesi Acil Servisi’nde bir hekimin darp edilmesi iddiaları üzerine; yaşananları yerimde gözlemlemek ve belgelemek üzere sendikamız tarafından bir heyet oluşturulmuş ve 05 Eylül 2015 tarihinde Dersim ziyaret edilmiştir.
Bu ziyaretin amacı, Dersîm’de yaşanan çatışma sonrası saldırıya uğrayan sağlık emekçilerine destek olmak, geçmiş olsun dileklerimizi iletmek ve yaşananları birinci elden belgelemek olarak özetlenebilir.
Oluşturulan İnceleme Gözlem Heyetinde:
- Birsen Seyhan / SES Genel Sekreteri
- Belkıs Yurtsever / SES Merkez Kadın Sekreteri
- Ramazan Kaval / SES Diyarbakır Şube Eş Başkanı
- Ali Erdem / SES Elazığ Şube Eş Başkanı
- Sadık Çayan / SES Sağlık Politikaları Komisyon Üyesi
- Halis Yerlikaya / SES Diyarbakır Üyesi
Görüşme gerçekleştirilen yer ve kişiler:
SES Dersim Şube üye ve yöneticileri
- Dersim 112 komuta kontrol merkezi, çatışma günü kurşunlanan ambulans ve çatışmanın olduğu gün çatışma bölgesinde yaralıları taşıyan 112 çalışanları
- Hastanede darp edilen hekim
- Dersim Belediye Eş Başkanı Nurhayat Altun
Bu çerçevede Dersîm’deki çatışma sırasında 112 ambulansı ve hastanede görev yapan sağlıkçılarla yaptığımız görüşmede;
1) Hastanede darp edilen doktorun anlatımı:
Çatışma sonrası çalıştığı devlet hastanesinde özel tim tarafından darp edilen doktor daha önce de benzer bir olay yaşadığını dile getirerek 2015 Haziran ayında geçici bir süre ile Nazmiye ilçesinde görevlendirildiğini, orada tek hekim olarak 7/24 gelen tüm hastalara baktığını ve bu dönemde hafta sonu icap nöbetinde gelen ve acil endikasyonu olmayan bir polisle yeterince ilgilenmediği gerekçesi ile savcılık kararı çıkartılıp özel harekat polislerince de uzun namlulu silahlarla hastanenin basıldığını anlattı.
Doktor yaşanan durumla ilgili tutanak tutulduğunu ve aynı olayla ilgili olarak ilçenin idari amiri kaymakamın hakarete varan sözlü saldırılarına maruz kaldığını ve hakkında soruşturma açıldığını ifade etti.
Olay günü görevde olan doktor/hemşire arkadaşlarını ve 112 ekibinin daha ağır sorunların hedefi olarak hayati tehlike atlattığını ve bu sebeple yaşadığı darp olayının ön plana çıkmasını istemediğini ifade etti.
Aynı zamanda çatışmada polis kurşunuyla yaralandıktan sonra hastanede hayatını kaybeden sivil yaralı Ayten Günhan’ın tanıdığı olduğunu belirten doktor, darp olayına ilişkin olarak da yaralının kurşunların hedefi olan 112 ekibince çatışma alanından alınıp hastaneye getirildikten sonra ameliyata alındığı sırada sivil yaralısını beklediğini belirtmesine ve 112 kimliğini göstermesine rağmen ameliyathane önündeki polisin ‘sen bi gel kimliğine bakalım’ denilerek şivesinin polise göre kötü olması, doğum yerinin Diyarbakır/Lice olması nedeniyle ‘Leş senin akraban mı? Sen 112 forması giymiş teröristsin’ denilerek tartaklayıp karga tulumba gözaltı arabasına alındığını söyledi. Araba içinde ön koltuğa fırlatıldığını ve kar maskeli özel harekat polislerince ‘öldürelim bu teröristi’ denildiğini kaydeden doktor yumruk atılıp dövüldüğünü, o sırada öldürülme korkusu yaşadığını, halkın müdahalesi olmaması durumunda gerçekten de öldürülebileceğini ifade etti.
Darp raporu aldığını, ancak adalete güveni olmaması nedeniyle suç duyurusunda bulunmayacağını belirten doktor sonuçsuz kalacağını bildiği bir angarya ile uğraşmak istemediğini dile getirdi. Doktor yaşadığı bu darp olayının 112 çalışanlarına güvenlik güçlerince gözdağı verilmesi amacıyla yapıldığına inandığını söyleyerek 112 ambulansının tarandığını, çalışanlara silah doğrultulduğunu şikayetçi olunması durumunda davanın takipsizlikle sonuçlanacağına inandığını, güvenlik güçlerince baskı, taciz ve tehdidin bu nedenle devam edeceğine inandığını ifade etti.
2) Çatışmanın olduğu gün çatışma bölgesinde yaralıları taşıyan 112 çalışanlarının anlatımı:
112 ambulansı çalışanları olayların başlamasından sonra iki ambulansın olay yerine hazır bekletilmesi talimatını aldıklarını, polislerin havaya sürekli ateş ettiğini, çatışma devam ederken ambulansın çatışmada yaralanan sivil Ayten Günhan’ı almaya giderken ön camın üstünden 3 kurşun aldığını ve ateşin polis tarafından açıldığını belirttiler.
Bu sırada ambulans içindeki bir arkadaşlarının oksijen haznesi camının parçalanması sonucu boynundan yaralandığını buna rağmen Ayten Günhan’a müdahale edip çatışma bölgesinden çıkarttıklarını ifade ettiler.
Ambulans ekibi, daha sonra 155’ten ‘güvenli’ diye haber geldiği sırada zaten yolda olduklarını, daha sonra olay yerine vardıklarında marketin önünde 50-60 kişiyi gördüklerini, yaralı nerede diye bakarken kar maskeli sivil harekatçının ‘gel lan gel’ diye bağırarak ağza alınmayacak küfürler ettiğini anlattılar.
Ekiptekiler başta yaralının polis olduğunu sandıklarını, ancak halk tarafından ‘oraya gidin, oraya gidin’ diye bağırılınca iki yaralının PKK’li olduğunu gördüklerini belirterek yaralılara yaklaşıp birinin nabzını kontrol ettiğinde yaşadığını anladıklarını, diğerinin de elinde bomba patlattığını ama ölmediğini kaydettiler.
Ambulansta görevli sağlıkçılar tam yaralılara müdahale ederken özel harekat polislerinin ‘müdahale etme, ellerini kaldır’ diye bağırdığını, küfrettiklerini, ‘ateş etmeyin’ demelerine rağmen ateş sesi gelince ambulansa kaçtıklarını ve arkasından da tarandıklarını, bu sebeple yaralıları alamadan geri döndüklerini ifade etti.
Yaklaşık 30-35 dakika sonra arkalarından başka bir ekibin olay yerine gittiğini söyleyen sağlıkçılar, bu ekipteki meslektaşlarının da ambulansın kapısını açıp sırt tahtasını aldıklarında polisin silahla Acil Tıp Teknisyeninin (ATT) bacağına vurmaya başladığını, saçından çekip engellemeye çalıştığını, fakat buna rağmen yaralıların yanına gittiklerini anlattı.
İkinci müdahale sırasında sağdaki yaralının artık hayatını kaybettiğini anladıklarını belirten ambulans ekibi diğer yaralıyı sırt tahtasına aldıklarını, bu sırada polisin ATT’nin saçını çekiştirip bağırarak ‘kahraman mı oldun, o leşi kurtardın da ne oldu?’ dediğini ifade ettiler. Sağlıkçılar yaralıyı hastaneye götürdüklerinde polisin küfürlerine maruz kaldıklarını ‘bırakın gebertecem onu’ şeklinde bağırıldığı, bu sırada polis şiddetine maruz kaldıklarını, savcılık kararıyla kamera görüntülerinin alındığını, bu olayların hepsinin de görüntülerde var olduğunu ve suç duyurusunda bulunacaklarını ifade ettiler.
Ambulansa ateş açıldığı için Sağlık Müdürlüğü’ne gittiklerini belirten ambulans çalışanları sağlık müdürüne de polisler tarafından olay günü silah çekildiğini öğrendiklerini, yine hastaneden çıkan ve üzerinde 112 kıyafeti bulunan bir doktor arkadaşlarının ‘yaralı terörist 112 kıyafeti ile kaçıyor’ şeklinde lanse edildiğini belirterek, yaralanan herkese eşit mesafede yaklaşım gösterdikleri için kolluk kuvvetinin şiddetine maruz kaldıklarını ifade ettiler.
Tüm bu yaşananlardan sonra benzer vaka çıktığında ne yapacaklarını bilemediklerini, kendilerini kimin koruyacağı kaygısı taşıdıklarını, asker ve polisin hedefi olmaktan korktuklarını dile getiren sağlıkçılar meslek etiği ve yaptıkları yemine bağlı olarak görev yapmak istediklerini ve bu olay nedeniyle yaşananların bir an önce soruşturulup maruz kaldıkları saldırıların cezalandırılmasını talep ettiklerini ifade ettiler.
3) SES Şube Yönetimi ile yapılan görüşme:
SES Dersîm Şube Yönetimi, sağlık çalışanlarının özveri ile işlerini yapmaya çalıştıklarını ancak yaşanan çatışmalı ortamdan kaygı duyduklarını ve görevlerini yapmaya çalışırken kolluğun şiddetine maruz kaldıklarını belirterek, tüm bu saldırıların Sağlık Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’nca etkin biçimde soruşturulması talepleri olduğunu ifade ettiler. Sendika yönetimi çatışmalı süreçten kaynaklı sağlık çalışanlarında ili terk etme, tayin isteme, mecburi hizmet bittikten hemen sonra istifa etme vb. eğilimler olduğunu gözlemlediklerini de eklediler.
4) Silahlı saldırıya uğrayan 112 ambulansı:
112 ambulansının sağ ön tarafından biri arka dikiz aynasının hemen üstünde olmak üzere 3 adet kurşun giriş deliği ile uyumlu delik ve ambulans içinde kurşunların meydana getirdiği parçalanma gözlemlendi.
SONUÇ
Bölgede seçimlerin ardından sinyalleri verilmeye başlanan ve Suruç Katliamı ertesinde 2 polisin öldürülmesini takiben hızla tırmandırılan şiddet olayları devam etmektedir.
Son olarak Cizre’deki abluka ve saldırılarda da açıkça görüldüğü üzere asayiş gerekçe gösterilerek siviller hedef alınmakta, keskin nişancılar eliyle çocuk, kadın, yaşlılara saldırılar düzenlenmekte, yaralıların ve yakınlarının en temel insan haklarından olan hastane ve sağlık kurumlarından yararlanma hakkı ihlal edilmektedir.
Aynı abluka sırasında onlarca diyaliz hastası da evden çıkma yasağı ve keskin nişancılar tarafından vurulma korkusuyla evlerine hapsedilerek diyaliz makinelerine bağlanmaları ve sağlık hizmeti almaları engellenmiş, bu konuda yapılan çağrılar ısrarla görmezden gelinmiştir.
Öte yandan sadece Cizre değil tüm bölgedeki çatışmalı ortamda yaralanan kişilerin saatlerce bekletilip ivedilikle tedavi edilmeleri engellenerek, ilk etapta hayati sorun teşkil etmeyen ve tedavisi yapılabilecek yaralanmaların sakatlanma veya can kaybıyla sonuçlandırılması da son zamanlarda açıktan uygulanan yeni bir yöntem olarak gözlemlenmektedir.
Tüm bunlara ek olarak mevcut çatışmalı ortamda mesleğinin gereklerini yerine getirmeye çalışan sağlıkçılar kolluk kuvvetlerinin hakaret, tehdit ve saldırılarına maruz kalmakta, sadece işini yapmaya çalıştığı için hedeflenmekte, dahası öldürülmektedirler. Cizre’de Devlet Hastanesi çalışanı hemşire Eyüp Ergen’in keskin nişancılar tarafından katledilmesi de buna örneklerden sadece biridir.
Yine Dersîm’de yaşanan ve yukarıda raporumuza yansıyan uygulamalar, sağlık çalışanlarının yaşamı koruma ve mesleklerini yapma çabalarını ne denli zor koşullar altında devam ettirmek zorunda bırakıldıklarını gözler önüne sermektedir.
Zira son aylarda çatışmalardan sonra eş zamanlı hastanelere saldırılmakta, hastaneler abluka altına alınmakta, yaralıların hastaneye taşınması engellenmektedir.
Oysa Cenevre Sözleşmesi gereği sağlıkçılar savaş ortamında dahi görevlerini yaparken koruma altındadır, engellenemez, hedeflenemezler.
Ortaya çıkan sonuç bölgede toplumun top yekün saldırı altında olduğu, beslenme, barınma gibi temel insan haklarının yanı sıra olası durumlarda sağlık hizmetlerinden dahi yararlanma hakkının dahi açıkça hiçe sayılarak empoze edilmeye çalışılan değersizlik ve yalnızlık duygusuyla moralman çökertilmeye, sindirilmeye çalışıldığıdır.
Bu bağlamda heyet olarak Dersîm’deki ziyaretimiz sırasındaki görüşmelerde sağlık çalışanlarına yönelen saldırıları yaşam ve sağlık hakkı ihlalleri olarak değerlendirdiğimiz, bu saldırılarla birlikte çatışmalı sürecin kendisinin toplumsal barış ve geleceğimiz için endişe uyandırdığını, ancak sağlıkçılar olarak görevimizi en iyi şekilde yapmaya çalıştığımız bu zor süreci dayanışma ile aşacağımız, yapılan saldırıları belgeleyeceğimiz ve gerek ulusal gerekse uluslarası alanda ilgili yetkililer nezdinde girişimlerde bulunacağımız ifade edildi.
Sağlık emekçilerine ve sağlık kurumlarına yönelen kolluk şiddeti savaş konseptinin yeni hali olduğu gerçeği, çatışmaların giderek tırmandırıldığı tüm bölgede olduğu gibi Dersim’de de açığa çıkmıştır.
Heyet olarak görüşme yapılan kişilere, sağlık emekçileri olarak barıştan yana tavır aldığımız ve ‘Savaşa Karşı Barışı, Ölüme Karşı Yaşamı Savunuyoruz’ şiarıyla sürdürdüğümüz barış eylemleri çerçevesinde Silvan, Lice ve Varto’da hastane bahçelerinde barış nöbetleri tuttuğumuzu belirtilerek, yaşanan çatışmalı ortamın bir an önce sona erdirilmesi için sağlıkçılar olarak çaba içerisinde olduğumuz ifade edilmiştir.