AKP’nin 7 Haziran seçim sonuçlarını hazmedememesinin ve Ortadoğu’ya yönelik sığ politikalarının sonucu olarak tırmandırılan savaş nedeniyle sağlık emekçilerinin can güvenliği kalmamıştır. Yüzlerce insan gibi sağlık emekçileri de öldürülmeye devam ediyor.
Bu savaşta, mesleki ve etik değerlerimize sahip çıkarak savaşın değil barışın yanında olduğumuzu defalarca ilan etmiştik. Ancak AKP kirli savaş politikalarına devam etmekte ısrarcıdır. Bu ısrar ve anti demokratik tutum seçim sandıklarının köylerden kaldırılması ile devam etmektedir. Daha önce Cizre ve Yüksekova’da olduğu gibi Beytüşşebap’ta da siviller ve sağlık emekçileri hedef alınmıştır. AKP ve onun kirli savaş politikaları yüzünden bugün de bir aile ve taranan ambulansın içinde yer alan ambulans görevlisi olan üyemiz Şeyhmus Dursun tam da özel harekat polislerinin kontrol noktasında öldürülmüştür.
Sivil halkın hedef alınarak katledilmesi ne yasalarla ne de etik herhangi bir ilke ile asla uyuşmamaktadır. Havan topu ile saldırılan evdeki yaralılara, kaymakamın izni ile ulaşmaya çalışan bir ambulansın polis noktasında neden tarandığı açıklanmak zorundadır. Sivil halkın evine havan topları ile saldırılması, evdeki yaralılara giden ambulansın taranması başlı başına insanlık suçudur. Bu bağlamda sağlık emekçilerinin can güvenliği konusunda bugüne dek herhangi bir çaba içinde olmayan Sağlık Bakanı tüm bu yaşananların sorumlusudur. Sağlık emekçileri olarak, özel güvenlik bölgesi adı altında devam ettirilen hukuksuz uygulamaların ve savaş ortamının kurbanı olmaya devam etmeyeceğiz. Sağlık Bakanlığı bu konuda derhal yeterli düzeyde önlem almak ve hesap vermek zorundadır.
Savaş koşulları sağlık emekçilerinin doğrudan canına kast etmekte, hasta ve yaralı sivillerin hayatını kaybetmesine sebep olarak önemli ölçüde insan hakları ihlallerine sebep olmaktadır.
Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak bu nedenle 10 Ekim’de hep birlikte barış için meydanları doldurmamız ve barış çağrımızı çok daha inatçı bir biçimde dile getirmemiz son derece önemli bir gündemdir.