EYÜP ERGEN        ( 1987-   … )

(27 Ağustos 2015 tarihinde Öldürüldü)

1987 yılı ocak ayında Şırnak merkeze bağlı Dağkonak (Nerex) köyünde 7 çocuklu ailenin 6. ferdi olarak dünyaya gelir. Annesi Asiye ve babası Şeyhmus daha Eyüp şimdi ki büyük çocuğunun yaşlarında yani 2.5-3 yaşında iken köydeki evlerinin içinde öldürüldü. Her ne kadar devlet kayıtlarına buna benzer bir sürü olay gibi faili meçhul olarak geçmiş olsa da devlet arşivlerine, sadece köy halkı değil, bizler bunların failinin kimler olduğunu çok iyi biliyoruz. Artık altı kardeşi ile birlikte annesiz babasız büyümeye alışacaktı. Köy hayatlarını devam ettirip dedeleri Süleyman ve nineleri Xeyic ile birlikte yaşamlarını sürdüreceklerdi.

1221

(—Doğduğu ve daha sonra köy yakmalarında yakılan evlerinin son hali.)

 Tabii izin verseler, rahat bıraksalar… Çünkü anasız babasız kalışlarının iki yılı doğru düzgün dolmadan bu sefer köy yakmalar başlayacaktı. Güneydoğunun bir çok ilinde olduğu gibi Şırnak’ta da bütün köyler yakılmaya başlanmıştı.  Dağkonak köyünde de evler yerle bir edilmiş, mezarlıklar bile hedef alınmıştı. Mecbur köylülerin hepsi önlerine hangi yol çıktıysa o yola koyulup köylerini terk etmek zorunda kalmışlardır. Ninesi, dedesi, Eyüp ve 5 kardeşi de Cizrenin yolunu tutmuşlar. Şırnak’ın 7-8 km uzağındaki Cudi’nin eteklerinden gelip Cizre’de Cudi mahallesindeki bir eve yerleşirler. Bölgede artan baskı ve zulümlere dayanamayan yaşamak için abisi, ablası ve amcası 1993 senesinde Irak’a gitme kararı alırlar. Tıpkı göçe mecbur edilen diğer insanlar gibi…

Artık aile de nine ve dede ile beraber 4 torunun yasamaya baslayacağı yıl aynı zamanda Eyüp’ün okula baslayacagı yıla denk geliyor. 1993 yılında Cudi mahallesinde bulunan ve evlerine yakın mesafedeki İsmail Ebuliz İlköğretim okulunda okul hayatı başlar. Eyüp’ün mesaisi sınıftaki diğer arkadaşlarından farklıydı. O bir çocuğun kaldırabileceğinden fazlasını omuzlarında taşıyordu. Sabah okula gider, okuldan çıktıktan sonra karanlık çökene kadar  boyacılık, seyyar satıcılık, amelelik, hasılı eline o yaşta ne iş geçerse onu yapmaya çalışarak evin geçimine katkıda bulunuyordu.  Tıpkı abisi Sinan ve kardeşi Ayhan gibi… Bütün bu sorumlulukların  ev-iş yükü arasında dahi okul sorumluluklarını aksatmamış ve okuldaki eğitim-öğretiminde başarılı bir öğrenci olmuştur. Bunu 1993-2001 yılları arasındaki okul arkadaşları ve öğretmenlerinin ağzından duymak mümkün. Yaşadığı sıkıntılar zorluklara rağmen lise eğitimine başlar.  2001 yılında Cizre Lisesi 9-L, 10-Fen/A ve 11 Fen/A sınıflarında lise hayatına ilk ve orta okuldaki gibi hatta yaşın ilerlemesiyle gelen artan sorumluluklarla devam eder.

     İnsanlara verdiği saygı ve değerden ötürü kendi zorlukları arasında bir de sınıfın verdiği başkanlık görevini de fazlasıyla yerine getirmiştir. Sınıfın güzel abisi diye anılır ve herkese güzel, insani yaklaşımı ile bilinirdi. En çok aklımızda kalan Fizik Hocasının ‘’Ne güçlü kolların var ‘’ cümlesine ‘’Hocam kendimi bildim bileli okul dışında ne iş olursa olsun yapmışım ve bu yüzdendir ki bu yaşta bu kollar.’’ diyemeyişi…

2004 yılı mayıs ayında karne ve lise hayatına veda dönemi başlar. Hatıra olsun diye gezilerde, dışarıda günlerce çekilen fotoğrafların birkaçı dışında Eyüp’ün fotoğrafını bulamazsınız. Çünkü bir an önce abisi ve kardeşine yetişmesi gerektiğini onlara yardım etmesi gerektiğini, kısmet olmaz sınav iyi geçmez ise bir sonraki senenin dersane parasını biriktirmeye bir an önce başlaması gerektiğini söylemişti. Ki dediği gibi de yaptı. Çünkü aldığı kararlara ve verdiği sözlere sadık bir insandı. Kendine belirlediği bir hedef doğrultusunda elinden geleninin en iyisini yapmaya çalışırdı.

Bunların en güzelini 2006 yılında kendine belirlediği sağlıkçı olma hedefini yerine getirmenin ilk adımını atarak yaptı. O yıl Gaziantep Üniveritesi Hemşirelik bölümünü kazanır ve kayıt yaptırır. Destek olsa da abisinin ve kardesinin zor durumda kalacagının bilinciyle hareket etmeye calısır. Bunların büyük desteği ve yardımıyla 4 yıl eğitim 1 yıl mesleki görevinin geçeceği Gaziantep’e yerleşir.

(–üniversite yıllarından fotoğraflar)

      Üniversitedeki eğitim hayatı boyunca mesleki eğitiminin yanında yapmayı en çok sevdiği şey, şimdiki evinin dolabında rafları dolduran kitapları okumak olmuştur. ‘’ Zalime karşı bundan ala silah mı var ? ’’ cümlesi ile beraber o kitapları zamanı olduğu müddetçe okumaya çalışırdı. ‘’Peki sence ne gelecek? ‘’ diye soranlara ‘’Yaşasın halkların birbirine olan sevgisi!’’ şeklinde cevaplardı hep. Aynı evi üç sene paylaştığı arkadaşı Ramazan Zırığ giden yoldaşının arkasından “Ben Eyüp’ü hep 2007’de ki seçim çalışmasında yaptığımız iş sadece anket uygulaması olmasına rağmen saldıran ırkçı-faşist grubun elinden kurtarmak için kendisini siper etmesi ve öğrenci derneği adına katıldığımız ilk toplantıdan sonraki kulağıma küpe olacak yerinde nasihatları ile hatırlayacağım’’ diyor.

Gaziantep Üniversitesi Sağlık Meslek Yüksekokulundaki eğitimi bittikten sonra da Eyüp 1 sene orda staj yaptığı hastanede çalışmaya devam eder. Sebebini sorduğumuzda:  ‘’Mecburi hizmette deneyim kazanıp özel durumundan dolayı tayini çıkan sağlıkçı arkadaşlardan ziyade ben sürekli Cizre!de yaşayacağıma göre kendime göre deneyimimi tamamlayıp öyle gelirsem daha yararlı olurum.’’ cevabı ile yine ne kadar düşünceli olduğunu bize gösteriyordu.

2011 yılının sonuna doğru Gaziantep’teki üniversite-iş yaşamını sonlandırıp tayin ile Cizre Devlet Hastanesine çok sevdiği çocuklar için Çocuk Servisi bölümünde işine kaldığı yerden devam eder. Bu aynı zamanda ayrı kaldığı abisi kardeşi ve diğer sevdiklerine-sevenlerine kavuşması demekti. İşinde veya dışarıda insanları seven ve bu sevgisinin karşılığını alan bir şahsiyet ile tanıştığı her insan ile kendinden bir iz bırakırdı.

O GÜZEL İNSANLAR O GÜZEL ATLARA BİNİP GİTTİLER…….

51

(Cizre devlet hastanesi eyüp ve çocuk servisindeki arkadaşları )

    Çocuk servisinde işine olan sadakati ve hastalarına olan ilgi ve sevgisinden ‘’Çocukların abisi’’ olarak çağrılmaya başlanan Eyüp için artık aile kurma vakti gelmiş, bununla beraber 2012 yılı ekim ayında severek ve sevdiklerinin rızasını da alarak akrabası Helin Kılınç ile evlenir, mutlu bir evlilik sürdürür. Güzel ve mutlu evliliğinin içinde 2013 yılında Mizgin ve 2015 yılında Aram Ferzan isminde iki çocuğu olur.

 

61

(–Kızı Mizgin ve oğlu Aram Ferzan ile birlikte.)

 

                                  Saraylar saltanatlar çöker

                                                     Kan susar bir gün

                                                                    Zulüm biter.

                                          Menekşeler de açılır üstümüzde

                                                                         Leylaklar da güller.

                                                                                   Bugünlerden geriye,

                                                                                       Bir yarına gidenler kalır

                                                                                           Bir de yarın için direnenler….

Sesli bir şekilde okuduğuna şahit olduğum son şiiriydi bu. Şiddet karşıtı ve bir o kadar da insan yaşamı ve onuruna değer veren, bunlara sahip çıkmaya çalışan bir birey olarak yaşam sürdürmeyi hedefliyordu hep. Sokakta oyuncak silah ile oynayan çocukları azarladığına defalarca şahit olduk. Kızdığı ve onlarla ters düştüğü tek konuydu herhalde. Annesiz babasız büyümüşlüğün verdiği duygunun ağırlığı olsa gerek ki kimse onun yaşadığı bu duyguların ve zorlukların aynısını yaşamasın diye çaba gösterirdi. Ama o silahın gerçeğinin 27 ağustos 2015’te hem de çok sevdiği çocuk hastaları ile ertesi gün tekrar buluşmak üzere vedalasmasının, yani hem de nöbet çıkışının devamında görevi aslında onu korumak olan devlet birimlerinin eliyle bir daha ne Aram Ferzan ve Mizgine ne de cizre’deki çocuk hastalarına can olması can vermesini engelleyeceğini hiç kimse aklının ucundan bile geçirmezdi. 27 ağustos, beyaz peugeot, tepe market önü, keskin nişancı bu ifadelerin hepsi Eyüp’ün sevenlerinin hafızasında ağır bir iz bırakacak, buna eminim. Son birkaç sabah kızı Mizgin uyanıp babasını soruyor. Her soruşunda ‘’hastanede nöbette’’ demenin zorluğunu o ana sahit olanlar bilir. Aslında 1989’da bitti dediğimiz Şeyhmus Ergen-Eyüp Ergen hikayesi, 2015’te Eyüp Ergen-Aram Ferzan Ergen olarak devam edecek.

Renas

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]

×