4 Ağustos 2015 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla Resmi Gazete’de yürürlüğe giren “Muhtemel Patlayıcı Ortamda Kullanılan Teçhizat ve Koruyucu Sistemler ile İlgili Yönetmelik”te belirtilen 1.Grup Teçhizat kategorisine uygun olarak sertifikalandırılmamış olan maden ocaklarının teçhizatlarının yenilenmesi 31.12.2019 tarihine ertelenmiştir.

Son 15 yıla bakıldığında Karaman/Ermenek’te başlayan Kastamonu/Küre, Bursa, Balıkesir, Zonguldak, K.Maraş/Elbistan ile devam eden kitlesel madenci cinayetleri durmamış; Manisa/Soma’da yüzyılın en büyük madenci katliamı yaşanmıştır. Daha bunun toplumsal alanda yarattığı travma atlatılmadan Ermenek’te yine bir madencilik felaketi yaşanmıştır.

Madenlerdeki çok ölümlü iş cinayetlerinin büyük bir çoğunluğu grizu patlaması veya ocak yangınları sonucu meydana gelmiştir. Bu iş cinayetlerinin teknik nedeni de uygun olmayan koruyucu ekipman ve donanım kullanılmamasıdır.

Yapılması gereken, uluslararası normlara uygun sertifika olan ATEX standartlarına uygun teçhizatların bir an önce kullanılması iken, sermaye lobilerinin talepleri doğrultusunda 5 yıl erteleme kararı iş cinayetlerinin devamı anlamına gelecektir. Bu eksiklikler nedeniyle kapatılan yeraltı kömür ocakları da bu düzenleme ile önlem alınmadan çalışma hakkına sahip olacaktır. Halen devam eden Soma davası sonuçlanmadan bu kararın alınması ayrıca değerlendirilmesi gereken bir konudur.

Madencilik sektöründe faaliyet yürüten pek çok işletme açısından, mesleki eğitim ve birikim önemli olmadığı gibi, işçi sağlığı ve iş güvenliği uygulamaları da tamamen maliyet kalemi olarak görülmektedir.  Maksimum karı elde etmek için en hızlı, en acımasız üretim süreçlerini yaşama geçirme konusunda hiç tereddüt etmemektedirler. Devlet ise çalışanı korumak yerine lobilerin öncelikleri doğrultusunda kararlar almaktadır.

Hükümet olma vasfı ortadan kalkmış AKP hükümetinin,  madencilik sektöründe yarattığı taşeron ve güvencesizlik rejimi, geldiği nokta itibariyle yeterli görülmemiş ki,  kanlı birikimin ölü bedenler üzerinden sürdürülmesinde yeni düzenlemeler yapmaktadır.

DDK, İş Teftiş Kurulu raporları ortada dururken ve gereği yapılmazken, patlamaya dayanıklı teçhizatı ve koruyucu sistemleri bu kadar kitlesel ölümlerden sonra hızla yaşama geçirmesi beklenirken, madencilerin daha fazla cinayete kurban gitmesine neden olabilecek bu düzenlemenin yapılması AKP’nin ve üzerinde yükseldiği sermaye yapısının cüretini ve acımasızlığını açıkça göstermektedir.

Türkiye’de işçi sağlığı ve iş güvenliği sistemi göçük altındadır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası bu çökmüş sistemi kurtarabilecek bir yasa değildir. Taşeron üretim ve güvencesiz çalışmanın sermaye açısından temel birikim olarak ele alındığı, kayıtdışı ekonominin etkin olarak üretim sürecinde varlığını sürdürdüğü düşünüldüğünde mevcut yasanın uygulama, denetim ve yaptırım süreçlerinin etkisi kağıt üzerinde kalmaya mahkum olacaktır.

Diğer yandan, bu fiili süreçlerin yanında, yasanın çıktığı 2012 Haziranından bugüne, iki yılda sürekli piyasa lehine yapılan değişiklikler yasanın inandırıcılığını ortadan kaldırmıştır.

Hükümetin ve yargının işverenleri kollayan tavrı yanına, yasanın etkisizliğini de eklediğimizde yukarda kabul edilemez aymazlığın yaşanması çok olağan karşılanmalıdır. Taşeronlaşma ve güvencesiz çalışma ilişkileri devlet ve sermaye ilişkisiyle temel birikim politikası olmuştur.

Uyarıyoruz: Kitlesel madenci ölümlerine yol açabilecek bu düzenlemeden vazgeçin.  Ölümleri engelleyecek ve toplumsal travmaları ortadan kaldıracak düzenlemeleri hızla yaşama geçirin.

DİSK- KESK- TMMOB- TTB

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]

×