Değerli Basın Emekçileri,
AKP’nin “sağlıkta devrim” diye pazarlamaya çalıştığı “Sağlıkta Dönüşüm Programı” hem sağlığımızı, hem cebimizi, hem de sağlık emekçilerini vurmaya devam ediyor. “Sağlıkta Dönüşüm” denen uygulamaların neo liberal politikaların sağlık alanına uygulanması dışında hiçbir yeni yanının olmadığı gün geçtikçe daha da netleşiyor.
Gerek Konfederasyonumuz ve gerekse de başta sendikamız SES olmak üzere tüm örgütümüz program gündeme girdiği andan itibaren gerekli uyarıları yapmış, yaşanacaklara dikkat çekmiş, eylem ve etkinliklerle sesimizi duyurmaya çalışmıştı.
Ancak AKP’nin dayatmacı ve algı operasyonlarıyla içeriği çarpıtan politikalarıyla program adım adım hayata geçirilmiş, sağlığımız şirketlerin kar hırsına ve insafına terk edilmiştir.
Çalışanların en çok vergi ödediği ülkelerin başında gelmemize rağmen, muayene, tahlil, ilaç, tıbbi malzeme vb. her aşamada cebimizden yeni kesintiler yapılmaktadır.
- Vergiye ek olarak ikinci vergi anlamına gelen Genel Sağlık Sigortası (GSS) primi ödüyoruz, yetmiyor!
- Katkı-katılım farkları her geçen gün yükseliyor, yetmiyor!
- Fark ücreti, ilave ücret adına cepten ödemeler yapıyoruz, yetmiyor!
- Teminat paketi, yani yararlanacağımız sağlık hizmetleri her geçen gün azalıyor, yetmiyor.
- Tamamlayıcı sigortaya (özel sigorta) geçmemiz isteniyor. Özel sigorta yaşımıza, cinsiyetimize ve hastalığa sahip olmamıza bakıyor, ona göre primleri yükseltiyor, yetmiyor, yüksek primi versek dahi her hizmeti alamıyoruz!
Değerli Basın Emekçileri,
Koruyucu sağlık hizmetinden eser kalmadı. Kar getirmediği için koruyucu sağlık hizmeti yerine hastalıklar ve tedavi işlemleri egemen hale gelmiştir. 2002 yılından itibaren hızlandırılan Sağlıkta Dönüşüm Programı ile 1. Basamak Sağlık Hizmeti veren Sağlık Ocakları tasfiye edilmiş, Aile Hekimliği sistemine geçilmiştir. Aile Hekimliği Sistemi yürürlüğe girdiğinden beri bu sistemin Türkiye gerçekleri ile uyumlu olmadığını, koruyucu sağlık hizmetlerinin verilmesi yerine, giderek poliklinik ağırlıklı sistem getirildiğini, dolayısıyla koruyucu sağlık hizmetlerinin yeterince yerine getirilemediğini ifade ettik. Aile Sağlığı Merkezleri’ne nöbet sistemi getirilerek sistem amacından koparılmakta, Aile Hekimleri ve personeline nerede ihtiyaç varsa orada çalıştırma dayatılmakta, özel bir çalışma alanı olmaktan çıkarılmaktadır.
Yine sağlıkta AR-GE çalışmaları neredeyse tarihe karışmak üzeredir. Bütçeden sağlıkta AR-GE çalışmalarına ayrılan paya bakıldığında bu gerçek rahatlıkla görülecektir.
Çünkü hastayı müşteri olarak gören piyasalaşmış sağlık sisteminin daha fazla kar elde etmek dışında bir amacı yoktur. Bu nedenledir ki, hastanelerde odalar beş yıldızlı otel fiyatlarına ulaştı. Kar getirmeyeceği düşünülen yaşlı hastalara odalar verilmez, riskli ameliyatlar ilaçlarla savuşturulur olmuştur. Çünkü sağlık bir gelir-gider kalemi haline dönüştürülmüştür.
“Sağlıkta dönüşüm programı” sadece hastaları değil sağlık emekçilerini de vurmuş, çalışma ortamı dayanılmaz bir hal almıştır. Güvencesizlik, esnek-kuralsız çalışma, performans ve atanma baskısı, birbirleriyle rekabet ile antidemokratik çalışma ortamı geliştiriliyor, iş ve işyeri güvencesi gün geçtikçe azalıyor, ortadan kalkıyor. Angarya ve taşeron çalışma temel kural haline getirilmiş durumdadır. Sağlık emekçilerinin ekonomik açıdan da her geçen gün kayıpları artmaktadır.
Öte yandan sağlık kurumları liyakatsiz ve torpilli kişiler tarafından yönetilmektedir. Üniversitelerde eğitimin kalitesi düşmüş, sağlık meslekleri tanımsızlaşmış durumdadır.
Sağlık çalışanlarının en az 40 yıldan bu yana dile getirdiği fiili hizmet zammı (yıpranma payı) konusundaki taleplerinin arkasındaki temel gerekçelerden en başta geleni, sağlık hizmeti verilen mekânların, çalışma koşulları ne denli uygun olursa olsun, insan sağlığı yönünden bizatihi az ya da çok tehlikeler barındırıyor olmasındandır. Buna sağlık hizmetinin kendisinden kaynaklı tehlikeler ve sayısız mesleki riskler eklendiğinde, sağlık çalışanlarının yıllardır fiili hizmet zammından mahrum bırakılarak haksızlığa uğradıkları açıklıkla ortaya çıkmaktadır.
24 saat süreyle üretilmek zorunda olan sağlık hizmetinin, gündüz mesaisi dışında da sürdürülmek zorunda olması nedeniyle, çalışanların fizyolojik, ruhsal ve sosyal yaşamlarının tehdit altındadır.
Bu düzensizliğe bir de hizmeti yönetenlerden kaynaklanan sorunlar eklendiğinde durum daha da içinden çıkılmaz hale gelmektedir.
Çalışma koşulları nedeniyle enfeksiyon hastalıklarından kansere, trafik kazalarından şiddete, ortopedik sorunlardan ruhsal sorunlara kadar sağlık emekçilerini bekleyen pek çok sağlık sorunu var.
Değerli Basın Emekçileri,
Vatandaşlarımız da birebir yaşadıklarından geldiğimiz noktanın farkındalar. Bu nedenle uzun uzadıya sorunları sıralamak istemiyoruz. Sağlıkta yaşananlara dair iktidara defalarca uyarıda ve çözüm için önerilerde bulunmamıza rağmen iktidar üç maymunu oynamaya devam ediyor. Şirketler dışında hastasından sağlık çalışanına kadar sistem her kesimi mağdur ediyor.
Yaşananlara dur demek için başta sendikamız SES olmak üzere bir süredir çeşitli eylem ve etkinliklerle sesimizi duyurmaya çalışıyoruz.
Bu kapsamda;
Sermayenin daha fazla kar elde etmesi uzun nöbetler ve angarya çalışmaya zorlanan, İş, ücret ve gelecek güvenceleri yok edilen ve itibarsızlaştırma politikaları ile şiddete maruz kalan sağlık ve sosyal hizmet emekçileri;
İnsanca yaşamaya yetecek ve emekliliğe yansıyacak temel ücret,
Fiili hizmet zammı,
Çalışma koşullarının düzeltilmesi,
Nitelikli, bilimsel, anadilinde ve parasız sağlık eğitimi,
Ve herkese eşit, nitelikli, ulaşılabilir, anadilinde ve parasız sağlık hakkı için sendikamız SES ve sağlık alanında örgütlü sendika, oda ve dernekleri 13 MART’TA HİZMET ÜRETMEYECEKLER.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu olarak bağlı sendikalarımızla birlikte, sağlık alanında örgütlü sendika, oda ve derneklerin almış olduğu kararı destekliyor, her tür katkıyı sunacağımızı belirtiyoruz. Kararın arkasında olduğumuz gibi 13 Mart’ta acil olmadığı sürece hastanelere gitmeyeceğimizi sizler aracılığınızla ifade ediyoruz.
Yine “Herkese Sağlık Güvenli Gelecek” için 13 Mart’ta tüm yurtta sağlık ve sosyal hizmet emekçileriyle birlikte meydanlarda olacağız.
“Kâr, Daha Fazla Kâr”a dayanan bu sistemden canı yanan tüm vatandaşlarımızı da eylemi desteklemeye davet ediyoruz.