KESK Antalya Şubeler Platformu 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun da yapılmak istenen değişikliğe ilişkin bir basın toplantısı düzenledi. Eğitim-Sen Şube binasın da yapılan toplandı basın açıklamasını KESK MYK Üyesi Baki Çınar okudu.
İş ve Ücret Güvencemizin Adım Adım Ortadan Kaldırılmasına Sessiz Kalmayacağız!
Değerli Basın Emekçileri,
Kamu emekçilerinin çözüm bekleyen birçok sorunu ortada dururken, AKP iktidarı geçtiğimiz çarşamba günü TBMM’ye yeni bir Torba Yasa tasarısı göndererek 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve KHK’leri değiştirmeyi, böylece iki buçuk milyon kamu emekçisinin geleceklerini karartmayı hedefleyen bir girişimi başlatmıştır.
Torba yasa tasarısında; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile aylardır yapılan toplantılarda üzerinde uzlaşılan hiçbir konuya yer verilmediği gibi 2012-2013 toplu sözleşme görüşmelerinde tarafların üzerinde anlaşamadığı ve Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantılarında görüşülmesine karar verilen 161 konunun hiç birisine ilişkin tek bir düzenleme bile yer almamaktadır. En başta kadro bekleyen yüz binlerce sözleşmeli ve geçici personelin beklentisi boşa çıkartılmıştır. Sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi, 2005 yılından sonra göreve başlayan kamu emekçilerine bir derece verilmesi, disiplin cezalarının affı, yardımcı hizmetler sınıfına dâhil personele ek gösterge verilmesi, 399 sayılı KHK’ye tabi sözleşmeli personelin, memurlara tanınan izin haklarından aynı şekilde yararlanması, kadın memurlara hamileliğin başlangıcından itibaren ve analık izninin bitiminden itibaren bir yıl süreyle gece nöbeti ve gece vardiyası görevi verilmemesi gibi sorunların çözümü için kanun taslağı hazırlanmasına rağmen bugüne kadar en küçük bir adım dahi atılmamıştır. Tüm bunların yerine Çalışma Bakanlığı ile sendikalar-konfederasyonlar olarak yapılan toplantılarda KESK olarak karşı çıktığımız konular yine bir torbanın içerisine konularak yasalaştırılmaya çalışılmaktadır.
Değerli Basın Emekçileri;
Peki, ne var bu torbada? Kamuda üst düzey yönetici olarak atanabilmek için gerekli koşulların alt-üst edilmesi, kariyer ve liyakat ilkesinin tamamen ortadan kaldırılması vardır. Otoriter başkanlık sistemine giden yolun taşları döşenmesi için bugüne kadar başta 12 Eylül referandumu olmak üzere yapılan düzenlemelerle AKP’nin devletleşmesi sürecinin hızlandırılması vardır. “Hükümet memuru” yaratarak zaten doruğa çıkan siyasi kadrolaşmanın önündeki son kalelerin de işgali vardır. Kamu Hastaneleri Birlikleri düzenlemeleri ile hastanelerin yönetimine özel sektörden yüksek maaşla sağlıkçı olmayan CEO’ların atanmasına benzer bir uygulamanın tüm kamu alanında genelleştirilmesi vardır. AKP’nin bu son torbasında işe göre personel değil, yandaşa göre iş-mevki yaratma vardır.
Diğer taraftan tasarıyla kamu emekçilerinin disiplin cezalarının affı beklentisi de boşa çıkarılmaktadır. Başından beri yüz kızartıcı suçlar dışında kalan tüm disiplin cezalarının affedileceği beklentisi yaratılan kamu emekçilerine 28 Şubat şoku yaşatılmıştır. 11 yıldır iktidarda olmasına rağmen mağdur edebiyatı yapmaktan vazgeçmeyen AKP iktidarına göre, disiplin suçları nedeniyle 28 Şubat sürecinde memuriyetten çıkarılanlardan başka mağdur olan kamu emekçisi bulunmamaktadır.
Bilindiği gibi Anayasa Mahkemesi bu yılın başında 666 sayılı KHK’nın bazı maddelerinin iptaline ilişkin başvuruyu değerlendirerek, kamu kurumlarının büyük bölümünde fazla mesai ücretini ortadan kaldıran 15. Maddesindeki değişikliği iptal etmiştir. Ancak bu torba tasarıyla Anaysa Mahkemesinin kamu emekçileri lehine verdiği bu karar ortadan kaldırılmak istenmektedir.
Değerli Basın Emekçileri,
Tasarının genel değerlendirmesinden sonra esası AKP’nin inşa ettiği yeni rejimin kamuda tamamlanmasına yönelik hükümler içeren tasarının başlıca maddelerini şöyle ifade edebiliriz:
- Kamuda, Müdür, İl Müdürü, Daire Başkanı ve daha üst ünvanlı kadrolara yapılacak atamalarda aranan 8, 10 ve 12 yıllık hizmet süresi 5 yıla indirilecek. Böylece AKP zorunlu bekleme süresini azaltarak yönetim kadrolarını yandaşlarıyla doldurabilecek.
- 6400 ek göstergeli Genel Müdür ve üstü kadrolara atanmada yine 5 yıl hizmet yeterli olacak. 5 yılın hesabında özel sektördeki süreler de değerlendirilecek. Üstelik bu kadrolara daha önce hiç memuriyeti olmayanlar da atanabilecek. Halkı müşteri, kamu hizmetini kar alanı olarak gören CEO’lar kurumların yönetim kadrolarına oturtulacak.
- Müdür ve üstü kadrolara atanmada belirli süre o kurumda çalışmış olma, belirli bölümleri bitirmiş olma gibi şartlar aranmayacak. Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı gibi kurumlardaki üst düzey kadrolara meslek mensubu olmayanlar da atanabilecek. Örneğin Adalet Bakanlığında yönetici olabilmek için gereken hukuk fakültesi mezunu olma, hâkim, savcı ya da avukat olma şartları ve ayrıca belli süre kamuda hizmet yılı gerekirken bu şartlar kaldırılacak. Birçok uygulamada olduğu gibi imam hatip mezunları kamunun yönetim kadrolarına doldurulacak.
- Böylesine önemli görevlere atanmada tek kriter sadece ve sadece AKP yandaşlığı olacak. Kamuda yıllarca hizmet eden gerekli şart ve nitelikleri taşıyanları nitelikli kamu çalışanlarını yönetmek için AKP’nin Yandaş-CEO-Tüccar takımı amir olarak atanacak.
Bunun adı AKP iktidarına biatta kusur etmeyecek “hükümet memur” yaratma değil de nedir? Zaten kamu alanında ciddi mesafe kaydedilen siyasi kadrolaşmanın tamamlanması değil de nedir? Bunun adı, kamu hizmetinin sürekliliğinin yok edilmesi, kamu personel alımında uyulması gereken kuralların yok sayılması değil de nedir?
Değerli Basın Emekçileri,
Burada özellikle bir konunun altını çizmek istiyoruz. Ne yazık ki bu tasarıda AKP iktidarının “ölümü gösterip sıtmaya razı etme mantığı” bir kez daha yüzünü göstermiştir. Yandaş medyaya, hemen her gün “memura müjde” manşetleri attıran AKP iktidarının yarattığı sis perdesinin ve ne yazık ki bazı sendika ve konfederasyonların desteğiyle tasarının yasalaşması durumunda ortaya çıkacak tablonun açıkça görülmesi engellenmeye çalışılmaktadır. Sürgün-Rotasyonla, bireysel performansa dayalı ücretlendirmeyle, kamuda güvencesizliği artıracak istihdam biçimlerinin yaygınlaştırılması tehdidi altında tutulan milyonlarca kamu emekçisinın “Korktuğumuz gibi değilmiş. Neyse torba yasa tasarıda bunlar yok” denmesi hedeflenmektedir.
Bu tasarıdan beklentisi olan, hatta KPDK toplantılarında bugün bu torba yasa tasarısıyla birebir örtüşen önerilerde bulunan, yandaşlığı tescilli malum konfederasyon yönetimini bir yana bırakırsak bu tasarı tüm kamu emekçilerinin yaşamını alt üst edecektir. Nasıl mı?
Öncelikle iş güvencesinin sadece kadrodan ibaret olmadığını hatırlatmak isteriz. Çalışma yaşamında belirsizlik yaratan, yarınını görmeyi engelleyen her gelişme güvencesizliği derinleştirmektedir. Bugüne kadar kamu alanında güvencesizliği gittikçe artıran, istihdamı onlarca parçaya ayıran bir süreç yaşanmıştır. Esnek, performansa dayalı, kuralsız, güvencesiz çalışma biçimleri İş ve Ücret güvencemizle doğrudan bağı olmadığı yanılsaması yaratılan onlarca düzenleme, fiili uygulama hayata geçirilmiştir. Tüm kamu personeli günümüzün çağdaş köleliği dediğimiz 4/C’li istihdama doğru hızla sürüklenmektedir.
Değerli Basın Emekçileri,
Sizin vasıtanızla hala bu torba yasa tasarısının iş güvencesi ile ilişkisi olmadığını savunanlara buradan sormak istiyoruz. Ehliyetsiz, vasıfsız ama sadece yandaş olduğu için üst düzey yöneticiliğe atanan amirlerin, müdürlerin, genel müdürlerin, müsteşarların olduğu bir kamu istihdamında kamu emekçilerinin zaten sınırlı hale getirilen iş güvencesi derin bir darbe daha almayacak mıdır? İş ve ücret güvencesinin tamamen ortadan kaldırılması için ayrı ayrı yasalar, düzenlemeler mi bekleyeceğiz? Sürgün niteliğindeki rotasyon, bireysel performansa dayalı ücretlendirme, disiplin cezalarından uyarma ve kınama basamaklarının çıkarılarak performansa bağlı olarak aylıktan kesme cezalarının getirilmesini mi bekleyeceğiz? Yoksa yarın çok geç olmadan bunlara karşı sesimizi, mücadelemizi mi yükselteceğiz? Sorun da çözüm de işte tam bu noktadadır.
Diğer taraftan bugüne kadar TBMM’ye gelen yasa tarsılarının, tekliflerinin getirildikleri haliyle kalmadığını hepimiz defalarca yaşayarak öğrendik. Konusuyla en alakasız yasa tasarılarının, tekliflerin bile verilen önergelerle nasıl tanınmaz hale getirildiğine, sendikal hak ve özgürlüklerimizi yok ettiğine defalarca şahit olduk. Hemen her gün kabineden bir bakanın “657’ye sırtını dayayan memurlar yan gelip yatıyor” beyanatları, kamu emekçileri ile toplumun diğer kesimlerini karşı karşıya getirmeyi hedefleyen kışkırtıcı açıklamaları hafızalarımızdaki tazeliğini koruyor.
Biz, vicdanlarında kamu emekçilerinin sorunlarına yer vermeyenlerin torba yasa tasarılarından da medet umulmayacağı gerçeğini defalarca yaşayarak öğrendik. Aynı tehlike bugün de kapımızda. Eğer biz iş güvencemize sahip çıkmazsak, bugüne kadar emek karşıtı onlarca yasayı hayata geçirenlerin fırsat buldukları ilk anda bugün bu torba yasa tasarısında yer almayan konuları gündeme getirmekten kaçınmayacaklarından kimsenin kuşkusu olmamalıdır.
Değerli Basın Emekçileri,
Bugün kamu emekçileri olarak bizim önümüzde iki yol var. Ya işimize, güvencemize göz koyanlara karşı geleceğimize sahip çıkmak için örgütlü mücadeleyi yükselteceğiz ya da AKP’ye biat eden hükümet memurluğu ile güvencesiz, esnek, kuralsız çalışmanın gönüllü kulları olacağız.
KESK olarak bu oyunu görüyoruz ve mücadeleyi yükseltme kararlılığımızı ifade ediyoruz. Bugün itibariyle başlattığımız il gezileriyle yurdun dört bir yanına dağılan yöneticilerimiz emek karşıtlarının yaratmak istediği sis perdesini dağıtacaktır.
Yalana karşı gerçeğin, haksız-hukuksuz olana karşı adil ve hakkaniyetli olanın açığa çıkarılması mücadelesinde, tüm kamu emekçilerini kendi tercihlerini, iradelerini ortaya koymanın bir aracı olarak 27-31 Mayıs 2013 tarihleri arasında yapacağımız REFERANDUMA katılmaya çağırıyoruz. Bize sormadan bizim hakkımızda karar alanlara haklarımıza ve geleceğimize sahip çıktığımızı göstermek için tüm yurtta, işyerlerinde, alanlarda kuracağımız sandıklarda oy kullanmaya, kendi referandumlarına katılmaya çağırıyoruz.
Sadece bugün TBMM de olan” hükümet memurluğu” yasa tasarısına karşı değil her an bu tasarıya eklenme ihtimali hiç de uzakta olmayan sürgün-rotasyon düzenlemesine, performansa dayalı ücretlendirmeye, uyanık tüccar hesabıyla disiplin cezalarının değiştirilmesine, iş ve ücret güvencemizin tamamen ortadan kaldırılmasına karşı; 5 Haziran 2013 Çarşamba günü yapacağımız GREV ile AKP iktidarını güçlü biçimde uyarmaya davet ediyoruz.
Biz de buradan bugün yurdun dört bir yanında dile getirdiğimiz bu çağrıyı, bu daveti yineliyor, hangi sendikaya üye olursa olsun tüm kamu emekçilerine sesleniyoruz: Bu mücadele vicdanlarında, torbalarında emek karşıtlığından başka bir şey taşımayanlara karşı umut ve insana dair ne varsa taşıyanların mücadelesidir. Tüm kamu emekçilerini yarın çok geç olmadan, bugün, iş ve ücret güvencesine, insanca yaşam güvenceli gelecek mücadelesine sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Baki ÇINAR / KESK Basın Yayın Sekreteri