AKP hükümetinin, toplumun geniş kesiminin bütün itirazlarına rağmen yasalaştırarak yürürlüğe koyduğu 4+4+4 kademeli eğitim uygulaması, tüm sorunları ve geleceğimizi hedef alan tehditleri ile başlamaktadır.
Başbakan’ın önce “dindar nesil yetiştirmek istiyoruz” açık beyanı ile somutlaşan AKP’nin yeni nesil oluşturma projesi, kendi siyasal ve ideolojik amaçlarına uygun bir şekilde biçimlendirdiği 4+4+4 kademeli eğitim uygulaması eşliğinde bugün hızla hayata geçirilmektedir. Hatırlanacağı üzere, AKP hükümeti kendi grup başkanvekillerinin imzasıyla apar topar Meclis’e sunduğu 4+4+4 düzenlemesinin daha teklif aşamasında, konunun asıl muhatapları olan sendikaları, eğitim alanında faaliyet yürüten kurum ve dernekleri, üniversiteleri ve diğer bilim çevrelerini sürecin dışına itmiş, kanun teklifini adeta “tekme tokat” meclisten geçirmiştir. Muhalefet partisi milletvekilleri, eğitimciler, çocuk psikiyatrisi uzmanları, pedagoglar, meslek odaları ve sağlık ve sosyal hizmet sendikaları olarak en başından itibaren bu yasaya karşı çıktık ve aşağıda kısaca özetlenecek sakıncaları defalarca dile getirdik:
• 5 yaş çocuğu (60-71 aylar arası) zihinsel, fiziksel, sosyal ve psikolojik olarak okula başlamaya henüz hazır değildir. Çocuğun okul eğitimine katılabilmesi için gerekli sosyal, duygusal, bilişsel, dil ve motor becerilerinin gelişimi 6 yaştan (72 ay) önce tamamlanmaz. Bu bilimsel ortalama dışında kalan çok az çocuk vardır. Çocukların bu gelişimleri tamamlanmadan ilkokul 1. sınıfa başlatılmaları ruh sağlığını pek çok yönden olumsuz olarak etkileyecektir;
• Eğitimci ve ebeveynlerin iyi bildiği gibi, okula yeni başlamış 6 yaş çocuklarında bile önemli sorun olabilen “ayrılık kaygısı”, 72 ayını doldurmamış çocuklarda çok daha yoğun olarak ortaya çıkacaktır.
• Dürtü kontrolü 5 yaşındaki bir çocukta tam gelişmediğinden davranışlarının kontrolünü sağlamakta zorlanacak, sınıfta sırasında oturarak dersi takip edemeyecek ve ilkokulda uyması gereken kurallara uymakta güçlük çekecektir.
• Beş yaşından önce el-göz koordinasyonunun, ince motor becerilerin, işlemsel düşüncenin tam gelişmemiş olması, soyut düşüncenin yetersizliği ve dikkati sürdürmedeki güçlükler nedeniyle bu yaştaki çocuklar öğrenme becerilerinde zorlanacaklardır. Bunun sonucunda gelişimsel açıdan normal olmalarına karşın okul programları kapsamında beklenen kazanımları karşılayamamaları nedeniyle, başarısızlık olarak yorumlanacak ve gereksiz olarak ‘zeka geriliği’, ‘öğrenme güçlüğü’ veya ‘dikkat eksikliği’ gibi yanlış tanımlara neden olabilecektir.
• Ayrıca bu çocukların 6 yaş grubu (72-83 aylar) ile aynı sınıflarda eğitime alınacağı açıklanmıştır. Bu demektir ki aynı sınıfta 60-83 aylar arasında, yani aralarında yaklaşık 2 yıl fark olabilen çocuklar olacaktır. Bu durumda gelişimsel özellikler açısından 72-83 aylık çocuklar doğal olarak 60-66 ay arasındakilere göre çok önde olacak, onlardan daha hızlı öğrenecek, beklenenleri daha kolay yerine getirecektir. 60-66 aylık olanlar ise bu durumda zorunlu olarak sınıfın daha başarısız grubunu oluşturacaklardır. Yani bu grup daha okula başlarken başarısızlık duygusuna mahkum edilecektir. Erken dönemde kazanılan başarısızlık duygusunun çocukların daha sonraları da kendilerine güven duymalarını engellediği bilimsel olarak gösterilmiştir. Erken dönemde başarısızlık duygusu edinen çocukların okuldan soğudukları ve okul yaşamını kısa sürede bıraktıkları yapılan araştırmaların çok net olarak ortaya koyduğu bir gerçektir. Dolayısıyla eğitime başlama yaşını aşağıya indirmenin önemli bir sonucu kendini başarısız görerek büyüyen ve dolayısıyla kendine güvensiz ve başarılı olabileceğine inancı kalmamış nesiller yetiştirmek olacaktır. Ayrıca 5 yaş uygulaması 1983-1985 yıllarında zaten ülkemizde denenmiş ve olumsuz sonuçlarından dolayı vazgeçilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı nasıl bir sorumluluk aldığının farkına varmak zorundadır.
Başta milyonlarca öğrenci olmak üzere, toplumun tüm kesimlerini yakından ilgilendiren 4+4+4 kademeli eğitim düzenlemesinin yasalaşması, başta eğitim sisteminin ticarileştirilmesi ve eğitimin dinselleştirilmesine ilişkin süreçlerin de en büyük adımları olarak bugün karşımızdadır. Bir yanı ile kamusal eğitimin tamamen tasfiye edilmesiyle eğitimin her kademesinin paralı hale getirilmesine neden olacak bu sistem, sermayenin bugünkü ihtiyaçları doğrultusunda çocuk emeği üzerindeki sömürüyü de kesintisiz hale getirmekte, daha küçük yaşlardan ucuz işgücüne taze kanlar katmayı hedeflemektedir. Diğer yandan ise 12 Eylül faşist darbesinin ürünü olan zorunlu din derslerini “seçmeli ders” kılıfı ile dayatarak ve eğitimin her kademesini imam hatipleştirerek, bu sömürüye karşı sessiz kalacak “dindar nesle” giden yolu da kolaylaştırmayı amaçlamaktadır.
Artık mızrak çuvala sığmamaktadır. AKP hükümetini bir kez daha uyarıyoruz, ailelerden, bilim insanlarından, sendikalardan ve toplumun diğer kesimlerinden yükselen tepkilere, eleştirilere ve önerilere artık kulaklarını tıkamasınlar. Aksi halde hükümet neden olduğu bu kaosun sorumluluğundan kurtulamayacaktır. Ve şunu unutmasınlar ki, bizler eğitimde 4+4+4 dayatmasına karşı, nasıl ki yasanın çıkış sürecinde mücadele ettiysek, bugün de geleceğimizi ipotek altına alan bu sistemi durdurmak için sonuna kadar mücadele edeceğiz.
Bu mücadelede tüm anneleri, babaları, sadece eğitim alanında değil toplumsal yaşamın her alanında yaşanan gelişmelerden kaygı duyan herkesi, 4+4+4 eğitim sistemini durdurmaya;
Eğitim Sen’in 11 Eylül’de yurdun dört bir yanından yürüyüş kollarıyla başlayan, 15 Eylül’de kitlesel bir mitinge dönüşecek eyleminde, 4+4+4 sisteminin gerici ve piyasacı dayatmalarına karşı kamusal, parasız, bilimsel, laik ve demokratik eğitim mücadelesinde sesimizi birlikte yükseltmeye davet ediyoruz.
Bizler bu zorbalık ve dayatmaları ancak sokakları doldurarak ve sesimizi birleştirerek durdurabileceğimize inanıyor, mücadelemizin bu eylemden sonra da devam edeceğinin bilinmesini istiyoruz. Çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğine sahip çıkmak isteyen herkesi bu eylemde bizlerle birlikte alanlarda olmaya çağırıyoruz!
İSTANBUL TABİP ODASI SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİLERİ SENDİKASI (SES)
AKSARAY ŞUBESİ
DEV-SAĞLIK İŞ