BASINA VE KAMUOYUNA
Emek ve Demokrasi güçleri olarak Ülkemizin karanlığa hapsedilmesini asla izin vermeyeceğimizi ve KESK’ li tutukluların onurumuz olduğunu bir kez daha ilan etmek üzere alanlardayız.
AKP kendisi gibi düşünülmesini, yaşanılmasını ve biat edilmesini istiyor. İtiraz edilmesine, karşı çıkılmasına ve mücadele edilmesine tahammül edemiyor. Soruşturma, kovuşturma gibi cezalarla yetinmeyen iktidar yıpratma ve sindirme operasyonlarını, sendikalarımızı basmaya, üye ve yöneticilerimizi gözaltına alıp tutuklamaya kadar vardırmıştır. Bu durum en son 12 Eylül 1980 askeri darbesi koşullarında yaşanmıştır. AKP`nin kurucu parti misyonunu üstlendiği bu yeni düzen, sınırsız bir sermaye egemenliğiyle, işsizliği, güvencesiz ve düşük ücretli çalışmayı, neredeyse nefes aldığımız oksijenin dahi paralı hale getirilmesini, doğanın ve yaşamın talan edilmesini esas alıyor. Yani bugün ülkemiz, piyasanın vahşi döngüsüne daha fazla mahkûm edilirken, sosyal devlet de piyasanın çarkları arasında yok edilmiştir.
Hak ve özgürlükler, hukuk ve adalet yok sayılarak, muhalif siyasi çevrelerden gazetecilere, aydınlardan öğretim üyelerine, çevre örgütlerinden öğrencilere ve sendikacılara kadar uzanan geniş bir yelpazede baskı ve gözaltılarla süren operasyonlarla toplumun sindirilmesine hız verilmiştir. Toplumun farklı kesimlerince ifade edilen özgürlük ve eşitlik idealleri AKP tarafından elinin tersiyle itilerek, 12 Eylül Anayasası yine bir 12 Eylül referandumuyla yeniden güçlendirildi.
Siyasi iktidarın uygulamaya koyduğu politikalar kısa sürede gösterdi ki AKP özgürlüklere dayanan katılımcı bir demokrasiyi değil, tek parti/tek adam egemenliğine dayanan bir tür “totaliter” rejim biçimini hedeflemektedir. Diğer taraftan AKP, tüm zorbalıklarıyla birlikte toplumu ve gündelik hayatı yukarıdan aşağıya dini muhafazakârlıkla baskı altına almaktadır. Özgürlük alanlarını kısıtlayan bir gericilik hâkim kılınmaya çalışılıyor. On yıldır devam eden AKP iktidarının Türkiye’yi getirdiği yer kısaca budur.
Öte yandan 3.yargı paketi de meyvelerini vermeye başladı. Özel yetkili mahkemelerin kaldırılacağı iddiaları gölgesinde, olağanüstü yargılama rejimini pekiştiren düzenlemeler bir bir hayata geçirildi. Her yargı reformunda olduğu gibi bu reformdan da devlet güdümlü katliamcılar yararlandırıldı. Söz konusu katillerin reformlardan ilk yararlananlar olduğu gözetildiğinde demokrasi adına değişen pek bir şey olmadığı görülmektedir. Daha önce Hizbullahçıların serbest bırakılmasını sağlayan yargı reformu, bu defa Bahçelievler’de 7 TİP’liyi öldüren katillerin serbest bırakılmasını sağladı. Ancak bu reformlar, siyasi soruşturmalarla tutuklanan binlerce insanı hukuksuz ve keyfi kararlarla cezaevinde tutmaya devam etmektedir. Sendikamız üye ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu tutuklu KESK’liler için de benzer bir yöntem izlenmiş ve Ankara 12.Ağır Ceza Mahkemesi’nin yasaya aykırı şekilde gerekçesiz kararıyla tutukluluklarının devam etmesi sağlanmıştır. Adaletin tamamen ortadan kalkmasının yanı sıra adalet talep etmenin dahi suç olduğu bir dönemde KESK üye ve yöneticilerimize sorulan sorular, AKP’nin asıl olarak kimler için yargıda reform yapmak istediğinin bir kanıtıdır.
Sendikalara ve sendikal mücadeleye yönelik bu hukuksuz, keyfi gözaltılar ve akla ziyan suçlamalar, yargının ve emniyetin genel olarak topluma ve toplumun örgütlü, muhalif güçlerine tamamen iktidarın gözü ile baktığını göstermesi açısından önemlidir. Tamamen keyfi ve siyasi operasyonlarla yürütülen bu sürecin derhal sonlandırılmasını istiyoruz. Katillerin değil; hukuksuz, delilsiz, siyasi operasyonlarla tutukladığınız herkesin özgürlüğüne kavuştuğu bir Türkiye istiyoruz. Yok edilen adalet duygusunun, yeniden filizlenmesinin buradan geçtiğini tekrar kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.
KESK Dönem Yürütmesi Adına
Gül GENCAN