Biz sağlık emekçileri olarak yıllardır binbir zorluklarla ve fedakârlıklarla mesleğimizi yaparken, bir kamu hizmeti olması gereken sağlığında herkese eşit, nitelikli, ulaşılabilir ve parasız olması için uğraştık. Sağlık hakkımız için mücadele ederken sağlığı ticaret haneye dönüştüren ve’ paran kadar sağlık ‘diyen zihniyete karşıda inadına’ insanca yaşam ve iş güvenceli çalışma’ ortamı dedik ve bunun için birleşik mücadeleyi ördük. Bizim bu haklı mücadelemiz ve emekçilerin örgütlü gücünden korkanlar yine bilinen yöntemleri hayata geçirmeye uğraşıyorlar. Ülkemizi dünya ülkeleri sıralamasında sendikal hak ve özgürlükler açısından kara listeye mahkum eden zihniyet her geçen günde emek düşmanı politikalarda ısrar ederek, bizlerin en demokratik haklarımızı kullanmamızı engelleyerek ileri demokraside sınır tanımamaktadır.
Bir ileri demokrasi örneğini de 23 Mayıs Grevimiz sabahı Celal Bayar Üniversitesi Hastanesinde yaşandık. Biz Sağlık emekçilerinin yoksulluk ve sefalet ücretlerine mahkum edilmesi yetmiyormuş gibi her geçen gün sağlıktaki yıkım yasalarının sonucu artan şiddet ortamında çalışmak zorunda bırakılan bizlerin iş güvencemiz ve geleceğimizi karartan yasalar çıkarılırken susmamız ve haklarımızı aramamamız bekleniyor. Bizlerden kapıkulu olmamızı bekleyen bu zihniyet yasal haklarımızı kullanmamıza keyfi uygulamalarla engel olurken, çalışanlardan yana ve yasaları uygulaması gereken olan idareciler, yetkilerini açıkça ve bilerek kötüye kullanarak, baskıcı, anti demokratik uygulamalarla haklarını arayan bizleri engellemeye çalışarak açıkça suç işliyorlar.
Tarihinde ilk kez Ocak zammı olmadan, emeğinin karşılığını alamadan çalıştırılan biz kamu emekçileri Dünya emekçilerinin 50 yıl önce aldığı toplu sözleşme ve grev hakkı için bu güne kadar hükümetler tarafından oyalandık.
Kamu emekçilerinin hakkı olan toplu sözleşme grev hakkının yasal teminat altına alınma talebini yok sayanlar 12 Eylül referandumunda toplu sözleşme vereceğiz diye yandaş sendikalar ‘evet’ dedirterek yapıyormuş gibi yapmayı tercih ederek halkı birkez daha yanılmışlardır. Aylardır bir beklenti yaratarak kamu emekçilerini oyalayan hükümet dağın fare doğurması gibi tercihini emekçiden yapmamışlardır. Görüşmelerin son gününde sadaka teklifine birkaç kuruş daha ekleyen hükümet 2012 teklifini %3,5 + 4, 2013 teklifini de %3+3 olarak yenilemiştir. Günde ancak bir simit parasına denk gelen, maaşlarımızda aylık olarak ortalama 45-50 TL artış öngören teklifleriyle kamu emekçilerine, emeklilere verdikleri değeri bir kez daha göstermişlerdir. Milyonlarca insanla dalga geçen teklifini “bütçe olanakları bu kadar, mali disiplini bozamayız” diyerek savunan hükümetin ileri sürdüğü hiçbir gerekçe kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır.
Biz yıllardır emekçilerin, işçilerin talepleri karşısında “hepimiz aynı gemideyiz. Sizin taleplerinizi karşılarsak halk mağdur olur, gemi batar” masallarını duymaktan bıkan KESK gemide birileri özel kamaralarda lüks bir hayat sürerken, emekçilerin kazan dairesine kapatılmasını kabul etmeyerek 23 Mayıs ta tüm Türkiye de GREV kararı almıştır. Sendikamız SES te daha önceki grevlerde olduğu gibi haklı taleplerimizi tüm hastane bahçelerinde hazırladığımız el ilanlarıyla emekçi dostlarımızla ve halkımızla paylaştık. İş kolumuzda başta taşeron çalışanların kadroya alınması ve emekliğimize yansıyacak ek ödeme taleplerimizi de içeren 1 milyon imzayı hedefleyen toplu iş sözleşme taleplerimizi hastanelerde masalar kurarak çalışanlara imzaya açtık. Bu çalışmaları yürütürken hiçbir hastanemizde ve iş yerlerimizde bir olumsuzluk yaşamazken Özgürlüğün, bilimselliğin ve demokrasinin yuvası olması gereken üniversitede baskı ve engellemelerle karşılaştık.Celal Bayar Üniversitesinde 23 Mayıs sabahı GREV ini ve taleplerimizi hem hastalara hem de çalışanlara duyurmak ve bilgilendirmek amaçlı pankart asılmış, el ilanları dağıtılmak istenmiştir. Ancak hastanenin resmi ve özel güvenlik görevlileri Başhekim Ahmet VAR dan aldıkları emir gereği pankartın kapıya asılamayacağı, hastane içerisinde bildiri dağıtılamayacağı söylenip temsilcilerimiz ve şube yöneticimizin önü kesilmiş ve engellenmiştir.Yapılmaya çalışılan işin açıkça demokratik hakkımızın engellenmesi olduğu ve güvenliğin görev ve yetkilerini aştığı ifade edilse de ,engellenme devam etmiş , pankart güvenlik görevlilerinin ‘bahçeyse asın ‘söylemi üzerine bahçedeki panoya asılmıştır. Ancak sat 08.30 civarında 6-7 güvenlik görevlisi hastane Baş müdürü Beytullah Taş’dan emir aldıklarını söyleyerek pankartı indirmeye kalkışmışlardır. Yapılanın açıkça 4688 sayılı sendika yasasına aykırı olduğu, hastane güvenliği ve özel güvenliğin yetki dahilinde olmayan durumlarda sendikamızı da çalışanları da huzursuz eden bu uygulamanın suç işliyormuş gibi algılatarak mobbing uygulandığı, güvenlik tedbirleriyle engellemenin hukuksuz ve TCK nin 118 inci maddesi gereği suç olduğunu ifade edilmesine rağmen devamında ısrar edilmiştir. İşyeri temsilcimiz ve yöneticimizin engellemesine rağmen zor kullanılarak pankart yırtılıp, yerinden sökülmüştür.
Buda bize göstermiştir 12 Eylül le hesaplaşma ve ileri demokrasi nutuk’u atanların kendine demokratlığı bizlerin en demokratik hakkımız olan sendikal hak ve özgürlüklerin kullanılması söz konusu olduğunda işlememiş, görmezden gelinmiştir. Bülent Arınç’ın Manisa ziyaretinde yeni atanan Celal Bayar Üniversitesi rektörü Mehmet PAKDEMİRLİ bir öğrencinin Kubilay’ı anma etkinliğinde kamuoyuna yansıyan tehditlerinde yanlış anlaşıldığını ifade edip, sendikamızı da ziyaret ederek bu imajı düzeltmeye çalışmıştı. Geçen sürede yasakçı zihniyetinin ve baskıcı tutumunun değişmediğini gördüğümüz gibi, emekçilerin nezdinde saygın bir yeri olan sendikamızı idari yetkilerini kötüye kullanarak, görevi hastane güvenliğini sağlamak olan güvenlik görevlilerini de görev alanının dışında emir vererek sendikamızı baskılamaya ve GREV günü emekçilerin greve katılımını engellemeye çalışmıştır. Hastane başhekimi Ahmet VAR bir idareci olarak sendikal faaliyet ve örgütlenme özgürlüğü önündeki tüm engelleri kaldırma ve çalışanların sendikal faaliyetlere katılmalarını sağlamak için yasalarda açıkça tarif edilen iş ortamını sağlamak yerine, açıkça TCK nın 118 ilgili hükümlerinde suç olarak tarif edilen engellemeleri yapması, uluslar arası sözleşmelerde ve anayasamızın ilgili hükümlerinde açıkça ifade edilen GREV hakkımızı keyfi uygulamalarla gasp etmeye çalışmasına tahammül göstermemiz düşünülemez.
Bur da hem rektör hemde başhekim tercihlerini çalışanların hakları ve üniversitedeki demokratik ve özgürlük ortamından yana değil de hükümetin yasakçı ve anti demokratik ve emek düşmanı uygulamalarından yana yapmışlardır. Tabi ki burada ki temel sorun Sendikamız SES in yıllardır savunduğu gibi her iş yerinde çalışanlarının kendi idarecilerini kendi seçememesinden kaynaklıdır.
Demokrasi oyununda tercihlerini sağlık çalışanından yana değil de iş güvencesiz ve esnek çalışmadan yana koyanları bizler çok iyi tanıyoruz. Bülent ARINÇ ın hastanemizin açılışında bir öğrencini talebini dillendirmesi için konuşmak istemesine bile tahammül edemeyip yaka paça attırılırken, bu olayı izlemek isteyen basını bile tehdit edecek kadar sözde demokratlardır. Şimdi de kendine demokratlar canlarını teslim edecekleri sağlık emekçilerini tehdit etmektedirler. Sayın Rektör, bir daha kapımızı imajım zedelendi diye basına iyi gözükmek için çalmayın. Çünkü demokratlık sadece hükümetin görüşlerini alkışlamakla, 2padşahıom çok Yaşa’ demekle, baskıyla, sindirmeyle, yasakla polisiye tedbirler almakla olmaz, olamaz.
Güvenlik görevlilerini sağlık emekçilerinin üzerine salan, yapılan eylemin yasal olmadığını iddia eden başhekimliğe gelirsek aynı idareciler yasal olmayan bir yöntemle “taşeron şirket üzerinden sağlık emekçisi çalıştırmaya devam ediyorlar. Bunun suç olduğunu defalarca sendika olarak iletmemize rağmen bu kölelik çalışma koşulunu değiştirmedikleri gibi temizlik şirketleri üzerinden sağlık çalışanlarına güvencesiz, esnek ve asgari ücret çalışmasını dayatıyorlar. Sayın başhekim açıkça bu yüzyılda kölelik yasalarını aratmayan yöntemlerle insan çalıştırmak suç olmuyor da sağlıkta 200 bini aşmış taşeronların kamu çalışanı olsun, tek bir istihdam istiyoruz oda iş güvenceli çalışmak diyen biz SES in bu talepleriyle çalışanlarla ortak eylem yapması mı suçlu oluyor.
Ama yok artık mızrak çuvala sığmıyor ve açıkça herkesin vicdanın sızlatan bu hukuksuz duruma dur deme zamanı geldi .Onun için GREV dedik, iş ortamımız değişinceye kadar yine haklarımız diyeceğiz.
Biz 23 Mayıs günü yaşanan olayla ilgili olarak yapılan saldırıları TCK nın 118 sayılı maddesi gereğince sendikal faaliyetlere engel olunduğu gerekçesiyle, 4688 sayılı yasanında ihlali ile ilgili hukuki girişimlerimizi yapıp savcılığa suç duyurusunda bulunacağız. Ayrıca buradan suç işlemekte ve yasaları çiğnemekte ısrarı sebebiyle hastane idaresini ve Rektörlüğü de taşeron firma aracılığıyla temizlik işçisi gibi gösterilerek, sağlık çalışanı olarak çalıştırdığı için kamuoyunda bu açıklamamızın suç duyurusu kabul edilmesini ve ilgililerin bu kişiler hakkında gereken yasal işlemi başlatmasını talep ediyoruz.
Geçmişte olduğu gibi bugünde bizler işimiz ekmeğimiz ve özgürlüğümüz için mücadelemizi sürdüreceğiz. Baskı ve şiddetin bizi yolumuzda döndüreceğini sananlar hep yanıldılar.
Bizlerin mücadelesi işyerlerimiz özgürleşinceye, haklarımızı alıncaya, Ülkemizin aydın özgür ve barış içinde yaşayacağı günleri yaratıncaya kadar devam edecektir. Bizim gücümüzden korkanlara 19-20 Nisanları 21 Aralığı, şimdi 23 Mayıs Grevini yaratarak cevap verdik. Biz biliyoruz ki örgütlü mücadelenin önünde de hiçbir güç duramaz ve baskılar bizi yıldıramaz.
YAŞASIN EMEKÇİLERİN BİRLEŞİK MÜCADELESİ!
YAŞASIN GREVLİ TOPLUSÖZLEŞME MÜCADELEMİZ!
YAŞASIN İNSANCA BİR YAŞAM MÜCADELEMİZ!
Serpil DENİZ
SES Manisa şube Başkanı