Bugün (25 Mayıs) Konfederasyonumuz Genel Merkezinde yapılan basın toplantısı ile 23 Mayıs Grev’ini değerlendiren Yürütme Kurulumuz, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu ile devam edecek sürece ilişkin tutumumuzu kamuoyu ile paylaştı.
Basın açıklaması metnini Genel Başkanımız Lami Özgen okudu.
Basın Açıklaması Metni Aşağıdadır:
Kamu emekçilerinin en temel ekonomik, sosyal ve demokratik talepleri karşısında üç maymunu oynayan, taleplerimizi görmezden gelen AKP hükümetine karşı gerçekleştirdiğimiz 23 Mayıs grevi, Türkiye’nin dört bir yanında geniş bir katılımla ve başarıyla gerçekleştirilmiştir.
Öncelikle grevimize büyük bir hoşgörüyle sahip çıkan halkımıza, haklı mücadelemizde yanımızda olan tüm sendika, meslek örgütü ve odalara, siyasi partilere, demokratik kitle örgütlerine ve taleplerimizi halka duyurmak için yoğun bir mesai yaşayan siz basın emekçilerine teşekkür ediyoruz. 23 Mayıs grevine katılan, taleplerine, hak ve özgürlüklerine sahip çıkan tüm kamu emekçilerini kutluyoruz.
Başbakan’ın ve bakanların “Memurun grev hakkı yok” açıklamasına ve üstü örtülü tehditlerine rağmen, 23 Mayıs greviyle 1,5 milyon kamu emekçisi hem grev hakkımızın olmadığını iddia edenleri, hem de grevsiz toplusözleşme düzenlemesini içeren 4688 sayılı yasayı mahkûm ederek son sözü söylemiştir.
KESK olarak, kamu emekçilerinin ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak olan 4688 sayılı yasada sadece tadilat öngören düzenlemeye karşı verdiğimiz mücadele tüm kamuoyunca bilinmektedir. 2011 yılı Ağustos ayında başlayan yasa çıkarma süreci boyunca tüm ülke genelinde sürdürdüğümüz bu yoğun mücadelede, grev hakkımızı yasal güvence altına almadığı gibi yasak ve sınırlamaları daha da artıran bir yasaya dayanılarak kurulacak olan toplu sözleşme masasının ayaklarının yere basmayacağını defalarca vurguladık. Bunun için KESK, 21 Aralık grevini ve 28- 29 Mart direnişlerini örgütleyerek GREV’ li TİS yasası mücadelesi vermiştir. Kamu emekçilerinin iradesini dışlayan bir yaklaşımı asla kabul etmeyeceğimizi ifade ederek tüm kamu emekçilerini ve konfederasyonları 23 Mayıs’ta grev yapmaya davet ettik. Çağrımıza olumlu cevap veren Türkiye Kamu Sen’ de aynı tarihte iş bırakacağını ilan etmiştir.
23 Mayıs’ta KESK ve diğer konfederasyonlara üye olan kamu emekçilerinin yanı sıra sendikasız kamu emekçileri de ortak çıkarlar etrafında birleşerek greve katılmıştır. Kimi illerdeki polisin gerginlik çıkarmayı hedefleyen müdahalelerine rağmen alanlara akan kamu emekçileri insanca bir yaşam talebine sahip çıkmakta kararlı olduklarını göstermişlerdir. Diğer taraftan 23 Mayıs grevi kamu emekçilerini tehdit eden hükümete olduğu kadar hükümetin gölgesinde sendikacılık yapmaya çalışanlara da gerekli dersi vermiştir. Birçok olumsuz düzenleme getiren yasanın hazırlanış sürecinde hükümete adeta koltuk değnekliği yapan konfederasyon kendisini sürecin dışında tutamamıştır.
Hep söylediğimiz gibi marifet yasaların, hükümetin arkasına saklanarak yetkilicilik oynamak değil, kamu emekçilerinin iradesini her koşulda savunabilecek kararlılığa sahip olabilmektir. Önce “21 Mayıs’tan sonra yapılacak eylemlerin anlamı olmadığı” gibi anlaşılamayan açıklamalar yapanlar grevi manipüle etmeye çalışsa da, üyelerinin yükselen tepkisi ve öfkesi karşısında çaresiz kalmıştır. Bu çaresizlikten dolayı sadece eğitim iş kolunda greve katılma kararı almak zorunda kalmalarına rağmen, yöneticilerinin neredeyse grevin örgütleyicisi gibi açıklama yapmaları traji komik bir durumdur. Kamu emekçilerinin bu süreçte yaşananları unutmayarak işyerlerinde gereken cevabı vereceğinden eminiz.
Grev hakkımızı kullanma noktasında bizim açımızdan hukuken bir tartışma olmamasına rağmen, 23 Mayıs grevi bu konuda dışımızda yürütülen tartışmalara son noktayı koymuştur. Grev hakkının ancak grev yapılarak kazanılabileceği bir kez daha somut bir şekilde görülmüştür.
Geldiğimiz noktada kimsenin kamu emekçilerinin 23 Mayıs grevi ile ortaya koyduğu iradeyi görmezden gelmesi mümkün değildir. 23 Mayıs grevindeki talepleri görmeden alınacak kararlar artık meşru ve hukuki değildir. Kamu emekçilerinin grevi ile daha ilk uygulama girişiminde hukuken de fiilin de hiçbir dayanağı kalmayan grevsiz toplusözleşme düzeni kadük hale gelmiştir.
Kamu emekçilerinin net biçimde verdiği bu mesaj AKP hükümeti tarafından görülmek zorundadır. 23 Mayıs grevi ile temel taleplerini bir kez ortaya koyan, ülke genelinde kamu emekçilerinin %90’ından fazlasının katılım sağladığı bir grevi görmezden gelinirse ortaya çıkacak tepki ve eylemlerin sorumluluğu da AKP hükümetine aittir.
Hükümet derhal kamu emekçilerinin 23 Mayıs’ta bir kez daha üretimden gelen gücünü kullanarak haykırdığı “Grevsiz toplu sözleşme, toplu sözleşmesiz sendika olmaz” sloganımıza uygun, uluslararası sendikal normların gereklerini yerine getiren bir yasanın çıkarılması için görevini yerine getirmelidir.
AKP hükümetini Kamu Görevlileri Hakem Kurulu ile devam edecek süreci baskılamaya dönük girişimlerine son vermesi konusunda uyarıyoruz.
Özellikle Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan kanal kanal gezerek, “kaynak yok, ilave zam verirsek bütçeye 25 milyarlık TL’lik ek bir yük getirir bu durumda da vergileri artırmak zorundayız” diyerek gerçekleri çarpıtmaktadır.
Oysa bu ülkede yaşayan herkes vergi yükünün büyük bölümünün işçi ve emekçilerin sırtında olduğunu bilmektedir. AKP hükümetinin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana kesintisiz bir biçimde yaptığı “kopyala-yapıştır” bütçelerde gelir beklentisinin büyük bölümünü çalışanların ödediği gelir vergisi ve dolaylı vergilere dayanmaktadır. Bu tablo 2012 yılı bütçesinde de değişmemiştir. Bu durumu vergi kalemlerindeki büyüklüklere bakarak görebilmek mümkündür.
Gelir Vergisi |
53,8 milyar TL |
Kurumlar Vergisi |
27,2 milyar TL |
Dâhilde Alınan KDV |
33,6 milyar TL |
İthalde Alınan KDV |
53,9 milyar TL |
Özel Tüketim Vergisi |
70,6 milyar TL |
Motorlu Taşıtlar Vergisi |
6,7 milyar TL |
BSMV |
4,5 milyar TL |
2012 yılı bütçesinde de gelir vergisi ve dolaylı vergiler toplam vergi gelirleri içinde aslan payını oluştururken, Özel Tüketim Vergisi 70,6 milyar TL tutarı ile en büyük kalemi oluşturmaktadır. Ayrıca, faiz harcamalarının bütçe içindeki payına koşut olarak, kamu hizmetlerine ayrılan kaynaklar sadece görüntüde artmakta, kamu yatırımları açısından bakıldığında ise sürekli olarak küçüldüğü görülmektedir.
Diğer taraftan hükümet, istihdama kaynak ayırarak, asgari ücreti vergi dışı bırakarak, temel tüketim malları üzerindeki KDV’yi sıfırlayarak, çalışanların temel ihtiyaçlarını karşılamasına elverecek ücret politikaları uygulayarak sosyal devlet niteliğini geliştirebilecek iken, tam tersi yönde adımlar atarak halkın değil, sermaye çevrelerinin çıkarlarının koruduğunu göstermektedir.
Hükümetin sermayeye “bonkör emekçiye cimri bu tutumu” toplu sözleşme görüşmelerinde bir kez daha net olarak ortaya çıkmıştır. Sadece 2009 Temmuz’undan bugüne kadar sermaye kesimine tam 11.382 adet teşvik belgesi ile 157 milyar dolarlık kaynak aktarmayı öngörürken, son olarak geçtiğimiz Nisan ayında sermayeye 3 milyarı aşan teşvik verirken kaynak bulmakta zorlanmayan hükümetin kamu emekçilerine gelince “kaynak yok” demesi asla kabul edilemez.
Buradan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na da bir çağrıda bulunuyoruz:
23 Mayıs’ta ortaya çıkan iradeyi görmezden gelmeye sizin de hakkınız yok. Kamu emekçilerinin taleplerinden ve ülke gerçekliklerinden kopuk olarak yapacağınız her değerlendirme zaten tartışmalı olan “bağımsızlığınızı” daha da sorgulanır hale getirecektir. Ülkenin tüm kamu emekçileri ve emeklileri sizden hükümetin “ noterliğini” yapmanızı değil, kamu emekçilerinin 23 Mayıs’ta bir kez daha ortaya koyduğu iradesini temel almanızı bekliyor.
KESK, bundan sonra atacağı adımları yetkili kurullarında süreci her boyutuyla değerlendirerek kamu emekçilerinin iradesi ve beklentilerine uygun biçimde şekillendirecektir. İnsanca bir yaşam için kamu emekçilerinin sesi ve taleplerinin takipçisi olmayı kararlılıkla sürdürecektir. Tüm kamu emekçilerini bu süreçte bir kez daha tüm çıplaklığıyla ortaya çıkan yandaş sendikacılık anlayışını iş yerlerinde mahkûm ederek, 23 Mayıs’ta ortaya koydukları iradeye sahip çıkmaya çağırıyoruz.
YÜRÜTME KURULU