SİİRT’TE KADINLAR, ŞİDDETE, BASKIYA, EŞİTSİZLİĞE KARŞI ÇIKIYOR, SUSMUYOR, KADIN KATİLLERİNİ, TECAVÜZCÜLERİ KORUMAYA DEVAM EDEN ERKEK EGEMEN ZİHNİYETE BAŞ KALDIRIYOR.

Facebook
Twitter
WhatsApp

Bu gün 25
Kasım. Bundan yıllar önce Dominik cumhuriyetinde bir uçurumun dibinde 3 kadın
cesedi bulundu. Tecavüz edilerek katledilen bu kadınlar,  ülkelerindeki
diktatörlüğe karşı, özgürlük mücadelesi yürüten Mirabel Kardeşler di.

Bu
vahşetin üzerinden yarım yüz yıl geçti, çok şey değişti, gelişti. Fakat kadına
yönelik şiddet hiç bitmedi; kadınların haykırışları, çığlıkları hiç
dinmedi. 

Tam
aksine, erkek egemen zihniyet, kurduğu devletçi sistemle kadının emeğini,
bedenini, kimliğini sömürmeye devam ediyor. Baş kaldıran,  bu düzeni
reddeden kadınlar ise en insanlık dışı yöntemlerle susturulmaya, itaat etmeye
zorlanıyor.

Yıl 2011
Dünyanın başka bir köşesinde, Türkiye’de de ne yazık ki durum pek farklı değil.
 

Ülkeyi
9 yıldır “kadın erkek eşit değildir” diyen bir başka diktatör
yönetiyor.Ülkemizde kadına yönelik şiddet her yıl artarak devam ediyor. Her gün
ortalama 5 kadın en yakınındaki erkekler tarafından öldürülüyor.  9 yıldır
her gün kadınlar katlediliyor ve iktidar bu kırımı durdurmak bir yana, adeta
meşrulaştırıyor. 

Kadınlara
yönelik gerici-muhafazakâr söylemler, toplumdaki cinsiyet ayrımcı bakış açısını
pekiştirirken, şiddet uygulayan erkekleri de cesaretlendiriyor. Başbakanın,
Kadınlara “üç çocuk doğurun” diyerek evin yolunu gösterdiği bu ülkede, Sözüm
ona akademisyen olduğu iddia edilen bir başka kişi, dekolte giyen kadının
tecavüze davetiye çıkardığını söyleyebiliyor. 

Biz
kadınlar, bu dünyayı değiştirmek için sokaklarda mücadele ederken işimizden
atılıyoruz, , sürgün ediliyoruz, tehdit ediliyor ya da aşağılanıyoruz.
Emeğimizin sömürüldüğü, yoksullaştırıldığımız, iş güvencemizin tehdit altında
olduğu, sağlık, eğitim ve yaşam hakkımızın ellerimizden alındığı, giderek artan
pahalılığın şiddetine maruz kaldığımız bu ülkede, çıkarılan yasalarla
örgütlenme hakkımız da engellenmek isteniyor.

Yine aynı
ülkenin çalışma yasasında kadının adı bile yok. Bilakis, iş yasaları,
yönetmelikler kadını nasıl daha fazla sömürebiliriz hesabından ibaret. Büyük
oranda istihdam dışı bırakılan kadınlara iş sağlığından ve güvencesinden
yoksun, esnek ve kısmi süreli çalışma koşulları dayatılıyor. 

Erkek
şiddetiyle, ayrımcılık ve eşitsizlikle mücadele eden tüm kadınlar bugün “ileri
demokrasi” söylemini dilinden düşürmeyen AKP iktidarının hedefindeler.
Emekçisiyle, öğrencisiyle,  aktivistiyle, emek ve demokrasi için mücadele
veren tüm kadınlara cezaevinin kapıları işaret ediliyor. Gözaltı ve
tutuklamalarla, mücadele veren örgütlü kadınlar susturulmaya çalışılıyor. Bu
baskı ve engellemeler de, günümüzdeki kadın kırımının bir başka boyutuna işaret
ediyor. 

Yaşamın
her alanında şiddetin her türlüsüne  maruz kalan biz kadınlar, en ağır
şiddeti, en büyük acıları ve kayıpları, çatışmalı ortamlarda yaşıyoruz. Bizzat
uygarlığın kendisini savaşlarla inşa eden erkek aklı, kadına rağmen ama en
fazla da kadını ezerek  bu savaşları sürdürdü. Bugün de ülkemizde 30 yılı
aşkın bir zamandır, kirli bir savaş yaşanıyor. Tüm insanları, halkları derinden
etkileyen; ölümlere, acılara, feryatlara sebep olan bu savaşın dişini en çok
gösterdiği kesim kadınlar ve çocuklar. Savaş ortamında kadınlar en pervasız
şiddete maruz kalıyorlar; tacizler, tecavüzler, cinayetler en şiddetli halini
bu ortamlarda alıyor. Anadilleri yasaklanarak yaşamdan zaten koparılmış olan
kadınlar, savaşın şiddetiyle o hiç bilmedikleri yaşama fırlatılıyor göçe
zorlanıyorlar.  Yaşadığı topraklardan zorla koparılıyorlar. Gittikleri
şehirlerde yaşamın en ağır yükünü de yine kadınlar taşıyor. 

Toplumsal
cinsiyet rolleri ne şiddet, ne acı, ne de çatışma dinliyor! En son Van’da
yaşanan deprem gibi doğal afetlerde dahi kadınlardan kendilerine dayatılan
toplumsal rolleri yerine getirmeleri bekleniyor. Çocuk ve yaşlıların bakımı,
temizlik, yemek gibi ev işleri, kocaya hizmet en zor koşullarda dahi askıya
alınmıyor. Kadınlara adeta  “ne olursa olsun görevlerini unutma, ihmal
etme” deniyor. Bu da yetmezmiş gibi, AKP iktidarının Van’ı boşaltma girişimi
nedeniyle göç etmek zorunda kalan kadınlar gittikleri yeni yerlerde ciddi
ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarla karşı karşıya kalıyorlar.

Sevgili
kadınlar bu gün eril zihniyetin en çirkin yüzünü sergilediği Siirt’te olmanın
bizim için ayrı bir önemi var. Kadın kırımının en aşağılık biçimi olan
tecavüzlere, üstelikte geleceğimiz olan çocukları hedef alan tecavüzlere dur
demek için buradayız.

Biliyoruz
ki bu ülkede mevcut İktidarın denetiminde olan yargı, adaleti sağlamak bir
yana, aldığı kararlarla suçluları adeta cesaretlendiriyor. 

Son olarak
kamuoyunda utanç davası diye bilinen ve 7,5 sene Mardin Ağır Ceza Mahkemesinde
süren yargılama sonucunda verilen karar, bu ülkede hiç kimsenin hafızasından
silinmeyecek nitelikte bir karardır. Mardin’de13 yaşında bir kız çocuğu tam 1.5
sene boyunca asker, polis, esnaf, memur, bir protokol gibi dizilen onlarca
erkek tarafından tecavüze uğradı. Hem de sayısız kez. Ne oldu? Tecavüzcüler
korundu, en ciddi cezai indirimler yapıldı, tıpkı diğer tecavüz davalarında
olduğu gibi. Ve erkek yargı 13 yaşında bir çocuğun tecavüze rızası olduğuna
kanaat getirdi. 

Bu karar
tecavüzcülerin elini güçlendirdi,  cesaretlendi. Onun içindir ki Siirt’de
16 yaşında bir çocuğa tecavüzle yargılanan sanık bu gün tutuksuz yargılanıyor.
Yine N.Ç. ile aynı yaşlarda dört ilköğretim okulu öğrencisi çocuğumuzun
geleceğini karartan, okuldaki makam odasında dört sene boyunca çocuklara
tecavüz eden müdür yardımcısı hala kayıp! Soruşturma başladıktan sonra Siirt’i
ilini elini kolunu sallayarak terk ediyor, emeklilik işlemlerini yapıyor, her
ay devletten emekli maaşı alıyor, hastaneye gidiyor, noterde avukatına vekâlet
çıkartıyor ama nedense bir türlü yakalanamıyor! Devletin muhteşem istihbaratı
Siirt’te bazıları için tıkır tıkır işlerken bazıları için milim kıpırdamıyor.

Ama
biz kadınlar suçluyu tanıyoruz!

Suçlu
Erkek egemen zihniyet ve onun iktidar aygıtlarıdır!

Suçlu,
kadını koruyamayan adalet sistemi ve uygulayıcılarıdır!

Siirt’te
yaşanan davaları bu güne kadar takip ettik, sonuna kadar da takip
edeceğiz. 

Bilinmelidir
ki; her gün iradesi kırılmaya çalışılan, baskıya ve ayrımcılığa maruz kalan biz
kadınlar içimizde direniş ve özgürleşme isteğini her gün çığ gibi
büyütüyoruz! 

Şiddete,
baskıya, eşitsizliğe karşı çıkıyor, susmuyoruz. Eril zihniyete sesleniyoruz,
siz kadın katillerini, tecavüzcüleri korumaya devam edin bizde her fırsatta
teşhir etmeye devam edeceğiz.

Kadınız
biz, yaşamın yaratıcısı, diğer yarısıyız. Mücadelemiz bizim olanı geri alma
mücadelesidir. Beş bin yıldır diri diri gömüldük, cadı kazanlarında yakıldık,
giyotinlerde can verdik, recm edildik, tutsak edildik yılmadık. Tüm insanlık
için baskının ve sömürünün olmadığı bir dünya düşlüyoruz. Kuruncaya kadar da
yılmayacağız. Alanlarda onurlu barışı, demokrasiyi ve özgürlüğü haykırmaya
devam edeceğiz. 

Tarihten
miras aldığımız direnişi, mücadeleyi her gün daha fazla büyüterek sürdüreceğiz.
Yol uzun, sesimiz güçlü.


İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]