KÜRT SORUNUNA ÇÖZÜM
BULUNDU:

“EBEVEYNLER
CEZAEVİNE-ÇOCUKLAR SEVGİ EVLERİNE”

 Bir ülke, çocuklarına verdiği değerle gelişmişlik düzeyini
ortaya koymaktadır. Çocuğun korunması, haklarının savunulması ailelerin ve
toplumun görev ve sorumluluğundadır. Çocuk haklarının korunması amacıyla en kapsamlı sözleşme
Birleşmiş Milletler tarafından 1989 yılında kabul edilen Çocuk Haklarına Dair
Sözleşme’dir (ÇHS) Çocuğun insan hakları sözleşmesi olan ÇHS, çocukların sosyal
refah ve bunun devamında sosyal adalet kavramının hayata geçirilmesinin
teminatıdır. Türkiye’de ÇHS’nin uygulanmasından sorumla koordinatör kuruluş
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu idi. Bu kurum, ülkede yaşayan tüm
çocukların sözleşme kapsamında eşit haklara sahip olması, fırsat eşitliği ve
sosyal adaletin tüm çocuklara uygulanmasının sağlamaya çalışmakla yükümlü idi.
AKP Hükümeti 03.06.2011 tarihinde bir gecede çıkardığı 633 sayılı KHK ile
SHÇEK’i kapatmış, yerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde Çocuk
Hizmetleri Genel Müdürlüğü oluşturmuştur. Devamında ise Bakanlığın taşra
kuruluşları (yurt, yuvalar, sevgi evleri, huzur evleri, toplum merkezleri v.b.)
belirlenecek esaslar çerçevesinde il özel idarelerine (valiliklere) üç yıl
içinde devredilmesi planlanmıştır.

SHÇEK ile ilgili bu süreçte AKP’nin yaptıkları, Valinin
yapacaklarının teminatının somut bir örneğidir! Diyarbakır Valisi hukuk tanımaz
uygulamalarının cesaretini emir kulu olduğu AKP’den almaktadır.

Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak’ın basına verdiği demeçle,
cezaevlerindeki çocuk doluluğundan dolayı mahkemelerin çocukların tutuklayıp,
cezaevlerine gönderilemediğinden yakınarak yeni bir yöntem olarak da eylemlere
katılan çocukların ailelerinden alınmasını önermektedir. 5395 sayılı Çocuk
Koruma Kanununa istinaden eylemlere katılan çocukların ailelerinden
koparılacağı tehdidinde bulunmuştur.

Nasıl bir sosyal adalet, nasıl bir koruma anlayışı, nasıl
bir sevgi anlayışıdır ki toplumun en savunmasız gruplarından biri olan
çocukları da kendi kirli politikalarına alet etmekten çekinmemişlerdir.
Anlaşılan ebeveynleri cezaevine tıkayarak cezaevlerini tıka basa dolduranlar,
çocukları içinde uygun yöntemler bulmaktadırlar.

1989-2011 yılları arasında devletin kolluk kuvvetleri
tarafından öldürülen 487 çocuğun failleri bulunup cezalandırılmamışken,
binlerce çocuk Terörle Mücadele Kanunu kapsamında cezaevlerine konulup, 20
yıldan fazla cezalarla yargılanırken, 12 yaşındaki Uğur onüç kurşunla
vurulmuşken, atılan gaz bombası ile öldürülen 18 aylık Mehmet bize bakarken, Van
depreminden sonra çadırlarda yanarak can veren çocuklar varken, Diyarbakır
Valisinin bu uygulaması ne anlama gelmektedir.

Taş atan Filistinli çocuklar özgürlüğün sembolü olmuşken,
Türkiye’de savaşa karşı barışı savunmak için katıldıkları eylemlerden dolayı
“suçlu” ilan edilen Kürt çocukları olmaktadır. Dünyanın her yerinde olduğu gibi
ülkemizde de savaşın mağduru çocuklardır. Çocuklar ölüyor, hapse atılıyor,
işkence yapılıyor, zorla göç ettiriliyor, evsiz yurtsuz bırakılıyor, tecavüze
uğruyorlar, şimdi de annesiz babasız bırakılarak asimilasyon uygulanmak
isteniyor. Çocukların duyguları, umutları, hayalleri yok ediliyor. Bu aynı
zamanda barışa dair umutların da çocuklarla birlikte yok edilmek istenmesidir.

Kürt sorununda çözümsüzlüğü dayatan AKP, katliamcı ve siyasi
soykırım politikalarını şimdi de Valilik aracığıyla çocuklar üzerinde
uygulanmak istemektedir. Kürt sorununu inkâr ve asimilasyon politikalarıyla
çözebileceğini zanneden bir anlayıştır. Kürt illerinde eylemlere katılan
çocukların risk altında olduğu bir gerçektir. Ancak bu risk yeterli ve gerekli
olan hayat seviyesinde yaşama hakkı verilmeyen devlet tarafından gelmektedir.
Devletin uygulamalarıyla doğduğu andan ebeveynleri ile birlikte baskı, zulüm,
işkence ile karşılaşan çocuğa başka şans tanınmamaktadır.

Çocukların “sevgi evlerinde” koruma ve bakım altına
alınmalarının yasal koşulları bellidir. Kürt çocuklarının sorunları asla bu
kapsamda değerlendirilemez. Eşit hak ve özgürlüklerin olmadığı bir toplumda
yaşamanın bedeli çocuklara ödettirilemez. Sosyal hizmet uygulamalarının AKP’nin
politikalarına yedeklenmesine karşı duracağız. Kürt çocuklarını içinde
bulunduğu ekonomik, siyasal ve sosyal sorunların “aileye” ve “bireysel
sorunlara” indirgenmesine seyirci kalmayacağız. Bu kapsamda Diyarbakır Valisi
açıklamalarıyla uluslar arası sözleşmelere ve hukuka aykırı davranmaktadır.

AKP çocukları öldürmeye, ailesiz, evsiz bırakmaya, işkence
yapmaya son vermelidir. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası olarak;
çocuklara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi, çocuğun yaşama ve gelişmesi,
çocuğun öncelikli yararı ve korunmasını esas alacak koruyucu-önleyici Sosyal
Hizmetlerin Kürt sorununun demokratik çözümünden geçtiğini biliyoruz. Yetkililerinde
böyle bildiğine inanıyoruz. Sadece çağdışı çözümlerde inat yerine, bir an önce
demokratik çözümler için caba harcamaları sorunların çözümünde yeterli
olacaktır. 07 Aralık 2011

 

 

                                                                                              MERKEZ YÖNETİM KURULU

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]