13.10.2011 tarihli Milliyet
gazetesindeki Fikret Bila köşesinde; AKDAĞ, BİR HEKİM DE BENİM SORUMU
CEVAPLASIN başlıklı makalesi ile ilgili görüşlerimiz şunlardır:

1.       Sayın Bakan bir uzmanın 3200 TL
maaş, döner sermaye de katılınca aylık 8000 TL aldığını belirtmiştir. 

a.     
14.10.2011 tarihli Milliyet gazetesinde Fikret Bila’nın köşesinde yanıt
veren Ankara Onkoloji Hastanesi Klinik şefi sayın Doç. Dr. Haldun SOYGÜR bu
sorunun yanıtını net olarak vermiştir, 2136 TL. (Dikkat çekmek isteriz ki bu
kişi Klinik şefidir. Eğitim kadrosundadır. Uzman kadrosunda değildir. 40 yıllık
hekim olduğunu bunun 27 yılında Klinik şefi olduğunu belirtmiştir.) Bu rakam
Klinik şefleri için, 1950-2000-2050-2100 TL olarak hizmet sürelerine göre
değişmektedir.

b.     
Döner sermayeye gelince; Türkiye’nin Sağlık Bakanlığına bağlı en büyük
hastanelerinden olan Ankara Numune Hastanesi (yatak devir hızı, yatak işgal
oranı en yüksek olanlardan birisidir.) Klinik şeflerinin aldığı döner sermaye
miktarı (+) (-) 100- 4000 TL civarındadır. Dolayısıyla aylık gelir 6000-7000 TL
civarındadır. Hastane gelir-gider dengesine göre ödenecek döner sermayenin gün
geçtikçe bu rakamın altına düşeceğinden de kuşku duymuyoruz.

2.       Sayın Bakan, emeklilikte haklı
olduklarını söylüyor. Bir Klinik şefi emekli olduğu zaman alacağı maaş 1500 TL
civarındadır. Bu konuda İstanbul eski Sağlık Müdürü (ki kendi arkadaşlarıdır)
Sayın Dr. Mehmet BAKAR’ın 2009 yılında Hekim Hakları Derneğinin genel kurulunda
yaptığı konuşmaya bakalım. 

“Hekimler sabah 7 gece 24 e kadar
çalışıyorlar. Hiç kimse hekimler kadar çalışmıyor, hakimlerden çok daha düşük
maaş alıyor. Emekli olunca hangi hekim 1300 TL ile geçinebiliyor. 1920 DOĞUMLU
BİRÇOK HEKİMİN RUHSAT BAŞVURUSUNU İMZALADIM. 
89 yaşındaki hekimler geçinmek için diplomalarını 300-500 TL ye
kiralamak zorunda kalıyorlar. Benim 7 tane çocuğum var emekli olsam ekmek
parasına yetmez.” (http.//www.saglıktagündem.com./hhd’nin yeni başkanı Mehmet
Bakar.htm.)

Kendi üst düzey bürokratlarının
söylediği sözler bunlar. Sayın Bakan haklı olduklarını söylüyor. 9 yıldır kendi
partisi iktidarda ve 9 yıldır da kendileri Sağlık Bakanıdır. Sayın Bakan
şimdiye kadar neden çözüm bulmamıştır. Muhalefet partisi gibi konuşmaya hakları
yoktur. 

 

3.       Sayın Bakan Üniversite
hastanelerinin özele devri iftiradır diyor. 
Sayın Bakan SSK Hastaneleri de Sağlık Bakanlığına devredilirken,
Sendikamız SES bunun ÖZELLEŞTİRME için yapıldığını söylemişti. Sayın Bakan o
zaman da buna benzer tepkiler göstermişti. Bu konuda haksız çıkmayı çok
isterdik. Ama süreç bizi haklı çıkardı. SSK Dışkapı, SSK Çocuk, SSK Etlik, SSK
Göz hastaneleri, Ankara Etlik’te yapılacak Kamu-Özel ortaklıklı Entegre Sağlık
kampusü ihalesini alan TÜRKERLER grubuna veriliyor. Evet, net olarak
söylüyoruz; Üniversite Hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devri ile ilgili
gerekçe olarak Üniversite hastanelerinin iyi işletilmediği, sürekli olarak
zarar ettikleri gösteriliyor. Bakanlığın yalnızca işletme hakkını (Binaları,
alet ve cihazlar dahil) alacağı ve verimli işletileceği ifade ediliyor. Bakan,
Anayasa’da belirtildiği gibi, sağlık hizmetinin SOSYAL nitelikli bir KAMU
HİZMETİ olduğunu, bu konuda KAR-ZARAR hesabı yapılamayacağını, asıl olanın
ÜCRETSİZ sağlık hizmeti olduğunu unutuyor. Bir an için olaya Sayın Bakanın
bakış açısı ile bakalım. Yani Üniversite hastanelerinin zarar ettiğini, iyi
işletilmediğini düşünelim. Sağlık Bakanlığı kendi hastanelerini verimli mi
işletiyor? Bu konuda bir örnek verelim. Sağlık Bakanlığına bağlı en büyük
hastanelerinden olan Ankara Numune Eğitim Araştırma Hastanesinin 2008 yılı
gelir-gider değerlendirme raporunda, Sağlık Bakanlığı Strateji Geliştirme
Başkanlığı 18 Ocak 2010 tarih ve Sayı: B.10.0.SGK.0.19.00.01/869 sayılı
raporundan) Gelir- 133.179.894 TL GİDER- 141.604.303 TL = 8.424.409 TL açık
(zarar) ettiği görülmektedir.

Raporun incelenmesinden de
anlaşılacağı üzere Sağlık Bakanlığı hastaneleri de kar etmiyor, ya da Sayın
Bakanın deyişi ile iyi bir işletme değil.

 

4.       Mecburi hizmet ile ilgili olarak da
Bakan, “bir hekim cevap verebilir mi?” diyor. Bu konuda hem SES, hem de TTB
gerekli yanıtları daha önceleri vermişlerdi. Burada yeniden gerekçeleri yazıp
köşenizi işgal etmek istemiyoruz. Ancak, Sayın Bakanın mecburi hizmetle ilgili
olarak söyledikleri gerekçelerde haklı olduğunu var sayalım. Şu sorumuzun
yanıtını bekliyoruz. Mecburi Hizmet Yasası 05.07.2005 tarihinde çıkmıştır. Yine
1 Kasım 2005 tarihinde Hükümet 5413 sayılı kanunun 6. fıkrası ile bir düzenleme
yapmıştır. Bu düzenleme ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi yürütmeyi durdurma
kararı verince Hükümet, 2008 yılında 5748 sayılı torba yasa ile çok küçük
değişiklik ile aynı kanunu tekrar çıkarmıştır. Bu kanuna göre Doçent ve
Profesörlerden sınavsız olarak, Eğitim Araştırma Hastanelerine Klinik şefi, Klinik
şef yardımcısı atama hakkı sayın bakana tanınmıştır. Sayın Bakan bu kanuna
dayanarak Erzurum, Van, Elazığ, Şanlıurfa ve Diyarbakır’daki Tıp
Fakültelerinden 80 civarında Doçent ve Profesörü, Ankara, İstanbul, İzmir ve Antalya’daki
Eğitim Araştırma Hastanelerine Klinik şefi, Klinik şef yardımcısı olarak
atamıştır. (Sayın Bakan Jüri var demesin, jüriyi de Bakanlık belirledi ve jüri
kendi yandaşlarından oluşuyor) Kendi yandaşlarınızı batıdaki hastanelere
alıyorsunuz, başkalarına doğuya gidin diyorsunuz. Yine bu atamış olduğunuz
klinik şeflerinden doçentlikte 5 yılını dolduranları doğudaki Tıp Fakültelerine
gönderip Profesör yapıyorsunuz. Profesör olarak başlamasından sonrada 2547
sayılı yasanın 38. maddesi ile tekrar eski kliniğine klinik şefi olarak görevlendiriyorsunuz.
İki yılı bu şekilde tamamlayıp, tekrar eski kliniğine 657 sayılı yasanın
74.  maddesi ile klinik şefi olarak
atıyorsunuz. Yandaşlarınıza bedavadan profesörlük unvanı aldırıyorsunuz.

Sayın Bakan, Doğudaki Tıp
Fakültelerinden kaç kişiyi Batıdaki Eğitim Araştırma Hastanelerine kinik şefi,
Klinik şef yardımcısı olarak atadınız?

Şu anda 2547 sayılı yasanın 38.
maddesi ile doğudaki Tıp fakültelerinden Eğitim Araştırma Hastanelerinde Klinik
şefi olarak görevlendirilen kaç kişi var?

Bakanlık bürokratları içinde
doğudaki Tıp fakültelerinden 38. madde ile görevlendirilen var mı?

Bu ve bunun gibi birçok soru yanıt
bekliyor. Bakan ve diğer Hükümet yetkilileri yazılı ve görsel medya aracılığı
ile tek yanlı bilgiler vererek bizleri basın emekçilerini ve halkı yanıltıyor.
Defalarca istememize rağmen karşılıklı bir tartışmaya da girmemekte, birlikte
yer alacağımız programlara da itibar etmemektedirler.

         

18.10.2011 tarihli Milliyet
Gazetesinde Fikret Bila’nın doktorlarla ilgili yazısını da okuduk. Sağlık
Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanı’nın doktor maaşları ile ilgili
açıklamasında birtakım sorun ve eksiklikler üzerine bunları düzeltmek ve yanlış
bilgilenmeyi ortadan kaldırmak için de yazma gereği duyuyoruz:

  1. Sağlık
    Bakanlığı’nda ödenen maaşlarla ilgili çizelgenin 1. ve 2. sütunlarında
    yayınlanan rakamlar doğrudur. Ancak 4. sütundaki PERFORMANSA DAYALI EK
    ÖDEME sabit değil, yapılan işlemlere, performansa göre (hasta muayenesi,
    takibi, müdahale, ameliyat vb.) değişir. 2. sütundaki sabit ek ödeme ile
    performansa dayalı döner sermaye toplamı, o pozisyondaki bir doktorun
    alabileceği döner sermayenin üst sınırıdır. Bunu alabilmenin yolu, yapılan
    hasta muayenesi, hasta takibi, müdahale, ameliyat vb. işlemlerden elde
    edilen puanın, hastane ortalama puanını geçmesi gerekiyor. Bunun
    gerçekleştiği hastane sayısı ve bunu gerçekleştiren doktor sayısı da çok
    değildir. Kaldı ki, izin, hastalık ve rapor durumlarında, yani
    çalışılmayan zamanlarda 4. sütundaki performansa dayalı döner sermaye
    alınamamaktadır.
  2. İkinci
    sütundaki sabit döner sermayenin emekliliğe yansıması olayına gelince; Bu
    döner sermaye kaleminden emeklilik kesintisi için yalnız doktorlar için
    yasal düzenleme yapıldığı doğrudur.
    • Belirtildiği
      gibi bu düzenleme emekli olmuş doktorları içermiyor.
    • Emekli
      olmamış olanları ise 5 yıldan önce (5 yıl kesinti yapılmadan) etkilemesi
      mümkün değil.
    • Açıklamada
      bir de eksiklik var. Bakanlık, maaşla ödenen (2. sütun) döner sermayeden
      kesilen emeklilik keseneğinin tümünün (çalışan payı ve
      işveren-devlet-payı) doktordan kesildiğini açıklamıyor. Bu kesintinin 5
      yıl yapılması halinde de emekli maaşına yansıması 117-266 TL’dir.
    • Bakanlık,
      sabit ek ödemeden kesilen emekli keseneğinin herkesten, emekliliğine 5
      yıldan az süre kalan doktorlar da dahil herkesten, isteğe bakmaksızın
      kesildiğini de açıklamıyor. 5 yıldan az kesinti yapıldıktan sonra emekli
      olan bir doktorun kesintilerinin ne olacağı konusu da belirsizdir.
    • İşe
      yeni başlayan bir doktorun emekli maaşına yansıması da belirsizdir. Şu
      anda işe yeni başlayan bir doktorun emeklilik yaşı 65 olacağına göre, bu
      katkı emekli maaşına yansır mı bilinemez.

Gerek TTB gerekse sendikamız SES’in
(Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası) doktor maaşlarına ilişkin talebi
açık ve net olup, tümü emekliliğe yansıyan temel ücretin, muayene edilen hasta,
takip, müdahale ve ameliyat sayısına bağlı olmaksızın, izin, hastalık gibi
çalışılamayan hallerde de alınabilecek ücrettir.

Sendikamız SES’in ayrıca hekim dışı
sağlık çalışanlarının (hemşire- ebe, sağlık memuru, sağlık teknisyeni, memur,
taşeron vb.) da bu kapsam içinde değerlendirilmesi talebi vardır. Bu konuda
bakanlığın herhangi bir düzenleme yapma girişimi yoktur, tersine yabancı
hemşire çalıştırma ile ilgili girişimlerden söz edilmektedir.

Yazdıklarımızı, yanlış ve eksik
bilgilenmeyi engellemesi amacıyla yayınlayacağınıza olan inancımızla saygılar
sunarız. 19.10.2011

 

 

MERKEZ
YÖNETİM KURULU

 

 

 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]