3 Ekim
2011’de Manisa Tabip Odası’nda 8 Ekim Mitingi duyurusu yapıldı. KESK Manisa
Şubeler Platformu, TTB,TMMOB,DİSK(Emekli-Sen), SAHHAD(Sağlık Hakkı ve Hasta
Hakkı Derneği)’ın katıldığı basın toplantısında ilimizde yapılan miting
çalışmaları anlatıldı.
Kapitalist sistem tarihinin en
önemli krizlerinden birini yaşamaktadır. Türkiye
de ekonomik, siyasal, sosyal alanların tümünde birden büyük bir çözümsüzlük
içindedir. Küresel krizin de etkisiyle işsizlik artmış, yoksulluk ve açlık
artık gözlerden gizlenemeyecek bir duruma gelmiştir. Etnik ve dinsel kökenli
farklılıklar, toplumsal barışı sağlayacak yönde çözüme kavuşturulamamakta, tam
tersine çelişkilerin giderek derinleştirildiği bir siyaset yürürlüğe
konmaktadır. Bu krizi biz emekçiler yaratmadığımız halde faturası
bizlere ödetilmeye çalışılmaktadır. Biz emekçilerin 200 yıldır birçok bedeller
ödeyerek elde ettiğimiz haklar, kazanımlar bir bir elimizden alınmaya
çalışılıyor. O sebeple tarihi bir kavşakta olduğumuz söylememiz abartı olmaz.
Buda biz emek örgütlerine tarihi bir sorumluluklar vermekte. Emeğimize,
geleceğimize, işimize, iş güvencemize yönelik bu örgütlü saldırıyı bizlerde
tarihi sorumluluğumuzla ancak birleşik bir mücadele hattı örerek
püskürtebiliriz.
AKP hükümeti
çıraklık dönemini aşarak, baskı, korku imparatorluğu ve anti-demokratik
yasaları hayat geçirmekte ustalık dönemine geçmiştir. İşsizlik fonunun
yağmalanmasından tutun, torba yasalarla, esnek ve güvencesiz yaşamı bizlere
kader olarak sunmaya çalışıyor. Sağlıkta reform gibi şirin sözcüklere sığınarak
sağlığı piyasalaştırıp, karlı bir alan olarak işletmeye dönüştürmüştür.
Türkiye kendi toplumsal ihtiyaçlarına özgü değişikler yerine dünyadaki
sermayenin ihtiyaçlarına göre yasal düzenlemeler gerçekleştirmektedir. O
sebeple sağlık iş kolunda da ‘sağlık’ bir hak olmaktan çıkarılıp, alınıp
satılan bir metaya dönüştürülmüştür. Sağlık işkolun da aile hekimliği
uygulamasıyla hastalar birer müşteri olurken, ekip ruhu yok edilerek, koruyucu
hekimliğin yok sayıldığı, sağlığın toplumsal yönünün içi boşaltılarak, bireysel
bir ihtiyaca dönüştürülmüştür.100 bine yakın sağlık emekçisi bu yöntemle iş
güvencesini kaybetmiştir. Sürekli ve asıl işler kapsamında olması gereken
sağlık, eğitim gibi hizmetler Anayasaya aykırı olarak taşeronlaştırılarak,
emekçiler güvencesiz çalışmaya zorlanmaktadır. Bu konuda sağlık iş kolu rekoru
kimseye bırakmayarak, AKP hükümetinin iktidarında bu sayı 120 binlere
ulaşmıştır.
Biz sağlık emekçileri her gün ağırlaşan
işkolumuzda, hastalık kapma riski, angarya ve nöbetlerle, mesleğimizi etik
kurallarına uygun olarak yapmaya çalışıyoruz. ‘İnsanca Yaşam, güvenli gelecek’
deyip beyazın kirlenmemesi için mücadelemizi sürdürürken, AKP hükümeti ileri
demokraside şimdilerde sınır tanımıyor. Bir orta oyunu daha hazırlayarak biz
emekçilerin en doğal hakkı olan ve demokrasilerin olmazsa olmazı olan
örgütlenme, toplu görüşme ve grev hakkını gasp eden yasal düzenlemeler
hazırlanarak kamuoyu yanıltılıp, tarihin en iş birlikçi hükümeti olma
karakterin açıkça seğriliyor. Bir Dünya bankası ve İMF politikası uygulaması
olan özelleştirmeleri yaparken, bunlardan en çok etkilenecek olan biz
emekçilere de örgütsüzlük ve hak gasplarını reva görüyor.
Bu politikalar hizmet eden yasal
düzenlemeler Parlamentoyu da pay pas ederek, kanun hükmünde kararnamelerle
çıkarılmaya çalışılmaktadır. Bakanlık tarafından Konfederasyonlara gönderilen
yasa taslağı incelendiğinde 4688 sayılı yasanın öz olarak yasakçı mantığının
korunduğu hatta daha geri düzenlemeler getirilmeye çalıştığı açıktır. Anayasa Referandum sürecinde kamu emekçilerine
“toplu sözleşme düzeni getiriyoruz” denilmişti. Oysa gündeme
getirilen 4688 sayılı Yasa‘daki değişiklik ile bırakın özgür toplu sözleşmeyi,
kamu emekçilerinin grev hakkı bile engellenmektedir. Özel İstihdam Büroları ile
emekçiler köleleştirilmeye, Torba Yasa ile emek sömürüsü daha da artırılarak
emekçilerin sürgün edilmelerine ve güvencesizleştirilmelerine yasal kılıf
uydurulmaya, Ulusal İstihdam Stratejisi adı altında, 12 Eylül‘cülerin bile
cesaret edemediği biçimde kıdem tazminatları kaldırılmaya, özel ve kamu alanı
sermayeye peşkeş çekilmeye, emek değersizleştirilmeye çalışılmaktadır.
KHK‘larla kamu hizmetlerinin tasfiyesi/ticarileştirilmesi süreci tamamlanıp
güvencesiz istihdam olağan hale getirilmektedir.
AKP temel amacı emekçilerin hak ve
çıkarlarını budamak olan 12 Eylül darbesinin ruhunu yansıtan bu yasal
düzenlemeleri hızla hayata geçirmektir. Bizleri birer kapu- kulu askeri gibi
görmeyi amaçlayan yasal düzenlemeleri, ileri demokrasi diye yutturmaya çalışan
iktidar, toplumun en önemli dinamikleri olan sendikalarımızı ve demokratik
mücadelenin olmazsa olmazı sivil toplum kuruluşları ve meslek odalarımızı da
susturmayı amaçlamaktadır.
Bu konuda önemli bir deneyim ve birikime
sahip olan bu dinamikleri devre dışı bırakarak, korku imparatorluğu
hedeflenmektedir. Bunlardan biri olan 4688 yasa tasarısı da bu anlamda
değerlendirilmelidir. Bizler toplumun aydınlık yüzleri olarak böyle bir yasayı
ve yaklaşımı kabul etmeyeceğimizi, Grevsiz Toplu Sözleşme, Toplu Sözleşmesiz
Sendika olmayacağını bir kez daha buradan sizlerle paylaşmak isteriz.
Çıkarılmak istenen bu yasa taslağını ’Yakmayan ateş, ıslatmayan su’ gibidir ve
bizler geleceksiz anlamına gelen bu düzenlemelerin ruhuna karşıyız..
Biz emek dostları olarak tüm ezilenlerin
ve halkımızın insanca yaşama hakları adına bu baskılara, aldatmacalara ve
oyalamalara karşı, emekçilerden aldığımız güçle, fiili ve meşru mücadelede
ısrar edeceğiz.
Bu süreçte, toprağını, suyunu, havasını ve yaşama
haklarını savunanlardan demokratik protesto hakkını kullanan Hopa halkına; TİS
ve örgütlenme hakkını savunan kamu emekçisinden kıdem tazminatlarının gasp
edilmesine direnen işçilere; “sağlıkta dönüşüm” aldatmacasına karşı
koyan sağlık emekçilerinden örgütüne ve mesleğine yapılan saldırılara karşı
mücadele eden mühendis, mimar ve şehir plancılarına; ¬evde-sokakta ve işyerinde
var olma mücadelesi veren kadınlardan özerk-demokratik-bilimsel üniversite
mücadelesi yürüten öğrenci gençliğe; düşüncesinden dolayı cezaevlerinde baskı
ve tecride maruz kalanlardan, ‘savaşa hayır‘ diyen barış yanlılarından
asimilasyon-inkâr ve imha politikalarına karşı direnenlere kadar, ülkemizdeki
tüm muhalif unsurlarla gücümüzü birleştirerek 8 Ekimde Ankara da tek yürek
olacağız.
İlimizde de bugünden
itibaren tüm işyerlerimizi ziyaret ederek KHK lerle özelleştirilmeye çalışılan
sağlık ve eğitim hakkımızı, iş güvencemize ve sendika ve grev hakkımızdaki
ısrarımızı tüm emekçilere ve halkımızı bilgilendireceğiz. Emeğimize, iş
güvencemize, çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmak için var gücümüzle
çalışacağız.
EŞİT, ÖZGÜR, DEMOKRATİK
TÜRKİYE‘Yİ yaratmak için tüm emek dostlarını buradan 8 Ekim‘de Ankara‘da
kurulacak emekçilerin, ezilenlerin “Sokak Meclisi”ne katılmaya
çağırıyoruz!..
TMMOB
TTB
SAHHAD
KESK