27 Eylül
2011 tarihinde Eğitim Sen Adana Şube Binasında gerçekleştirilen açıklamaya KESK
MYK Üyesi Akman Şimşek, Eğitim Sen MYK Üyesi Betül Korkut, Adana Tabip Odası
Başkanı Resmiye KAYA, DİSK Çukurova Bölge Temsilcisi Kemal Aslan, TMMOB İKK
Sekreteri Mustafa Altıokka ve Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Şahin Yeter ve
KESK Adana Şubeler Platformuna bağlı şube başkanları ve üyelerinin
katılımıyla gerçekleştirildi. Açıklamayı Kurumlar Adına KESK MYK Üyesi
Akman Şimşek Gerçekleştirmiştir.
Değerli Basın
Emekçileri,
AKP kendinden
olmayan herkese, her şeye düşmandır. Egemen düşünce, egemen ideoloji, egemen
anlayış, egemen mezhep, egemen ulus dışında her şeye düşmandır AKP iktidarı.
Her şey ona göre suç kapsamındadır. Ana dilde eğitim istemek, kültürünü ve
kimliğini özgürce yaşamak istemek, inançlarını özgürce yaşamayı istemek, hak ve
özgürlük talep etmek, parasız eğitim istemek, HES’lere karşı olmak, NATO defol,
İMF defol demek, füze kalkanı projesine karşı çıkmak, yıkımlara karşı barınma
hakkını savunmak, parasız sağlık hakkı istemek, grevli ve TİS’ li sendika hakkı
istemek ve saymakla bitiremeyeceğimiz hak ve özgürlükleri talep etmek suç
kapsamındadır. AKP’ nin yargısı da boş durmaz tüm hak arama eylemlerini suç
kapsamında görerek demokratik mücadele veren işçiyi, kamu emekçisini,
Kürdü, Türkü, Arabı yani tüm halkı gözaltına alarak, tutuklayarak korku
imparatorluğu yaratmaya çalışır.
AKP’nin ustalıktan
neyi kastettiği her gün biraz daha anlaşılıyor. Emek ve demokrasi
karşıtlığında, güvencesiz ve taşeron çalıştırmada ustalaşmıştır. Taşeron
sisteminde o kadar ustalaşmıştır ki, şimdi Ortadoğu’da ABD’nin taşeronluğunu
yapmaktadır. Kadına yönelik şiddeti ve kadını eve kapatmada ustalaşmıştır.
Yandaş kurumlar oluşturmada ustalaşmıştır. Kamu kurumlarını haraç mezat
satmakta ustalaşmıştır. Ve tüm bunlara rağmen kendini farklı göstermede de
ustalaşmıştır.
Değerli Basın Emekçileri
Son dönem ülkemizin hukuksal, siyasal
dokusuna Kanun Hükmünde Kararnamelerin tamamen hakim olduğuna tanıklık
ediyoruz. AKP İktidarı seçimlere birkaç gün kala, kendisine olağanüstü
yetkiler vererek, çıkardığı yasaya dayanarak her gün bir Kanun Hükmünde
Kararnameye (KHK) imza atmaya devam ediyor. Her fırsatta “İleri
demokrasi” den dem vuran AKP iktidarı, TBMM’ni devre dışı bırakarak ülkeyi
“KHK’ demokrasi ”sine çevirmiş durumda. KHK’ler
ile Türkiye’nin siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel çehresi yeniden
şekillendiriliyor. Kamunun yapısı sermayenin ihtiyaçlarına uygun bir biçimde
her gün çıkarılan KHK ‘ler ile düzenlenmeye çalışılıyor. Bakanlıklar, KHK’ler
ile yapboz tahtasına çevrilirken, kamu kuruluşları kar amaçlı çalışan
şirketlere dönüştürülmek isteniyor.
Milli Eğitim Bakanlığı ve
SHÇEK Teşkilat Yasaları KHK ile değiştirilerek esnekleştirme ve
güvencesizleştirme kamunun tüm kurumlarında hızla yaygınlaştırılıyor.
Değerli Basın
Emekçileri,
AKP iktidarı “ileri
demokrasi” havarisi kesilerek ülkeyi demokratikleştirileceğini söyleyerek yola
çıkmıştır. Yürüdüğü yolda görülmüştür ki; sadece kendine ve işbirliği
yaptığı emperyalistler için demokrasi yaratmak istediğini artık bilmeyen
kalmamıştır.
Şimdi de sıra kamu
emekçilerine reva görülen demokrasiye gelmiştir. Bilindiği gibi 4688 sayılı
yasanın emekçilerin ekonomik, sosyal, demokratik, siyasi, özlük ve mesleki hak
ve çıkarlarını tırpanlamayı hedefleyen anti demokratik özü, TİS ve grev
hakkımızı engelleyen yapısı nedeniyle yıllarca bu yasaya karşı mücadele ettik.
Bu nedenle gözaltına alındık, tutuklandık, soruşturmalara maruz kaldık,
sürüldük ve daha nice zorluklarla mücadele ettik. Biz bu mücadeleyi yürütürken
yandaş örgütler Hükümetle kol kola girerek yasanın devamı için oyunlar
oynadılar. Bilindiği gibi, 12 Eylül 2010
referandumuna sunulan anayasa değişikliği ile kamu emekçilerine “toplu sözleşme”
düzeni getireceğini ve çalışma yaşamının demokratikleştireceğini söyleyerek oy
toplamaya çalışan AKP, geçen bir yıllık süreçte hiçbir adım atmamıştır. Şimdi
de 4688 sayılı sahte sendika yasasında kimi tadilatlar yaparak kamu
emekçilerini oyalamaya çalışıyor.
Kamu emekçileri KESK
öncülüğünde yirmi yıldan uzun bir süredir Grevli Toplu Sözleşmeli bir yasa
mücadelesi veriyor. Bu güne kadar hükümetle ve diğer konfederasyonlarla bir
araya geldiğimiz her platformda dile getirdiğimiz temel görüşlerimizi
özetleyecek olursak;
Öncelikle biz KESK
olarak, kamuda çalışan tüm emekçilerin sendikalarda örgütlenebilmesini
savunuyor, örgütlenme özgürlüğünü kısıtlayan hiçbir düzenlemeyi kabul
etmiyoruz.
Yine defalarca dile
getirdiğimiz gibi, hükümetin, altında kendisinin ve daha önceki hükümetlerin
imzası olan uluslararası sözleşmelere ve antlaşmalara aykırı tutum
geliştirmekten, Grevli Toplu Sözleşme Hakkımızı engellemeye çalışmaktan artık
vaz geçmesini istiyoruz. Grevli Toplu Sözleşme hakkımızı yasal teminat altına
almayan hiçbir düzenlemeyi kabul etmedik ve bundan sonrada kabul etmeyeceğimizi
sizlerin aracığı ile bir kez daha ilan ediyor ve diyoruz ki Grevsiz Toplu
Sözleşme, Toplu Sözleşmesiz Sendika Olmaz!
Bugüne kadar yaptığımız
görüşmelerde maalesef hükümetin kendisine yakın konfederasyonları kollayarak
kamu emekçilerinin geleceğini ipotek altına almak istediğini gördük. AKP
iktidarı, kamu emekçileri adına görüşmelere katılacakları kendi yandaşlarından
oluşturmak istiyor. Biz, KESK üyelerini, demokratik kanallardan seçilerek
gelen yöneticilerimiz dışında kimsenin temsil etmesine izin vermeyeceğiz.
Üyelerimizin ve tüm kamu emekçilerinin mali, sosyal ve çalışma şartlarına
ilişkin taleplerini toplu sözleşme masasında bugüne kadar olduğu gibi KESK
olarak savunmaya devam edeceğiz. Tekrar tekrar altını
çiziyoruz; KESK üyelerini KESK’ten başka hiçbir konfederasyon temsil
edemez.
Değerli Basın Emekçileri,
12 Eylül referandumu
sonrası anayasada yapılan değişiklikle öngörülen, Kamu Görevlileri Hakem Heyeti
ile grev hakkımız zımnen yasaklanıyor. AKP, Hakem Heyetinin bileşimini kendi
çoğunluğunda oluşturarak yıllardır yaptığı gibi kendi çalıp kendi oynamaya
çalışıyor. Oysa çalışma yaşamında gerçek bir demokrasi sağlanabilmesi için
toplu sözleşmede uzlaşmazlık olması halinde kamu emekçilerinin kendi
geleceklerine kendilerinin karar vermesini sağlayacak bir düzenleme
yapılmalıdır. Referandum sandığında toplu sözleşmenin kabulü ya da greve
çıkma oylanabilmelidir. Kısacası kamu emekçileri kendi geleceklerine kendileri
karar vermelidir
Ülkemiz, ekonomik,
sosyal ve siyasal alanlarda yaşanan gelişmelerin tamamında büyük bir
çözümsüzlük içinde bulunuyor. Bir taraftan güvencesizlik, geleceksizlik,
işsizlik ve yoksulluk politikaları alabildiğine yaygınlaşırken, diğer taraftan
insanca yaşam, eşit, özgür ve demokratik Türkiye talep eden toplumun örgütlü kesimleri gerek yasal,
gerekse fiili uygulamalarla kuşatılarak sindirilmek, yok edilmek istenmektedir.
Ülkemizde yaşanan
saldırıların, önümüzdeki dönem emekçiler için daha da katmerlenerek artacağını söylemek
için kahin olmak gerekmez. Ancak biz sorunlar karşısında, hükümetin
politikalarından zarar gören tüm kesimlerin ortak mücadelesini örme görevi ile
karşı karşıyayız.
Bunun ilk adımını
DİSK-TTB ve TMMOB’la birlikte çağrıcısı olduğumuz, merkezi miting ile
atacağımızı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Grevli toplu sözleşme ve
örgütlenme hakkını savunan kamu emekçilerinden kıdem tazminatlarının gasp
edilmesine direnen işçilere; “sağlıkta dönüşüm” aldatmacasına karşı
koyan sağlık emekçilerinden örgütüne ve mesleğine yapılan saldırılara karşı
mücadele eden mühendis, mimar ve şehir plancılarına; Toprağını, suyunu,
havasını ve yaşama haklarını savunanlardan, evde-sokakta ve iş yerinde var olma
mücadelesi veren kadınlara; Özerk-parasız demokratik-bilimsel üniversite
mücadelesi yürüten öğrenci gençlikten, tüm ezilenleri Ortak talepler etrafında
birleşmeye, düzenin “yeni yüzüne” karşı temel haklarımız için, insanca yaşamı
savunmak için, İNSANCA BİR YAŞAM
EŞİT, ÖZGÜR, DEMOKRATİK TÜRKİYE İÇİN,
8 Ekim’de Ankara’da
kurulacak emekçilerin, ezilenlerin “Sokak Meclisi ”ne katılmaya çağırıyoruz.
KESK-DİSK-TTB-TMMOB