İnsanca yaşam, demokratik çalışma koşulları, grev ve toplu sözleşme için tüm ülkede alanlardayız.  

 2011 yılı TİS taleplerimizi içeren ilk basın açıklaması Ankara’da Sağlık Bakanlığı önünde gerçekleştirildi. Basın açıklamasını Genel Başkanımız Çetin Erdolu okudu. Daha sonra Sağlık Bakanlığı’na TİS taleplerimizi içeren bir dosya sunuldu. Türkiye’nin her yerinde şube ve temsilciliklerimiz Sağlık Bakanlığı’na bağlı birimlerle ilgili TİS taleplerimizi İl Sağlık Müdürlükleri önünde dile getirdiler.

                                                                                                                      3 Ağustos 2011

BASINA VE KAMUOYUNA

Yıllardır yasal ve meşru toplu sözleşme hakkımızı tanımayan, kullanılmasını engelleyen siyasi iktidar, bu yıl da farklı bir oyun oynamaktadır. Şimdiye kadar ulusal ve uluslar arası sözleşmeleri kabul etmeyen iktidarlar, şimdi de 12 Eylül 2010 tarihinde referandumla yapılan Anayasa değişikliğini de kabul etmeyerek bizleri, 2011 yılında toplu görüşmeye davet etmektedir.

Bugün, toplu iş sözleşmemizi görmezden gelenleri uyarmak, toplu sözleşme hakkımızın uygulanmasını ve taleplerimizi ifade etmek için buradayız.

Ülkemizin sağlık sistemi, piyasanın sömürü çarkına terk edilirken, sağlık ve sosyal hizmet alanında çalışma ortamı hiç olmadığı kadar parçalanmış ve karmaşıklaştırılmıştır.

Çalışanlara her türlü ayrımcılık kullanılarak, ya birlikte örgütlenmeleri engellenmiş, ya da kendi yandaş güdümlü sendikalarına katılmaya zorlanmışlardır.

Sendikamıza her yıl yaklaşık 10 bin yeni üye yapılmasına rağmen akıl almaz oyunlarla, ahlaki olmayan yöntem ve baskılarla üyelerimiz istifa ettirilmektedir. Her türlü iktidar gücü kullanılarak yönetici ofisleri(devlet daireleri) yandaşların üyeleme için ön kayıt bürosu gibi çalışmakta, yöneticiler de bu sendikaların örgütlenme görevlisi gibi davranmaktadır.

Uygulanan istihdam politikaları ile aynı işi yapan emekçiler memur, sözleşmeli, vekil, taşeron işçi diye parçalanırken, aynı işi yapan emekçilere “performans” adı altında farklı ücret verilmekte, belirgin bir ücret adaletsizliği yaratılarak bu parçalanmışlık daha da pekiştirilmekte, böylece sendikal örgütlenmenin önündeki engeller arttırılmaktadır.

Uygulanan sağlık politikaları sistematiği bozulmuş, Aile Hekimliği sistemi ile koruyucu sağlık hizmeti neredeyse ortadan kaldırılmış, hastaneler döner sermaye ile işleyen kuruluşlar haline getirilerek ekonomik güçlüklerle karşı karşıya bırakılmıştır.  Tam gün yasası ile haftalık çalışma saatleri 40 saate indirilmiş, fakat çıkarılan iç genelge ile tekrar 45 saat uygulaması devam ettirilmektedir. Radyoloji çalışanlarının günlük 5 saat olan çalışma saatleri 7 saate çıkarılmış, ancak röntgen ünitelerindeki güvenli çalışma ortamının uluslararası standartlara yükseltilmesi için hiçbir önlem alınmamıştır.

Uygulanan sağlık politikaları ile temel bir insan hakkı olan “sağlıklı yaşama hakkı” artık bir piyasa malı haline getirilmiş, katkı ve katılım payları ile sağlığa ulaşım engellenmiş, sağlık hizmetine ulaşmak açısından kişiler parasına göre sınıflandırılmıştır.

1 Ocak 2012’den itibaren tüm hükümleri yürürlüğe girecek Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası ile sağlık sigortası primi ödemeyecek aile, hane kalmayacaktır. Sağlık Bakanlığı sağlık emekçileri de dahil tüm yurttaşlara devletin ne kadar sağlık hizmeti sunması gerektiğini Sosyal Güvenlik Kurumuna bırakarak kendi varlık nedenini tartışılır hale getirmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu ise sürekli yayınladığı Sağlıkta Uygulama Tebliğlerle hizmet paketini daralmakta, katkı ve katılım paylarını arttırmaktadır.

Sıra kamu hastanelerini piyasa emrine sunmaya ve tama yakın özelleştirilen sağlık hizmeti dışında mülkiyet devrine  gelmiş, “Kamu Hastane Birlikleri Yasa Tasarısı” ile devlet hastanelerinin mülk satışının adımları atılmak istenmektedir. Bu adım sağlıkta yıkımın sondan önceki adımlarıydı. Aslında kanun çıkmadan birçok hastane fiili olarak birleştirilmiştir. Bu arada  Kamu-Özel Ortaklığı” proje uygulamaları ile “Dev Kampus Hastaneleri’nin” ihalesi yapılmaya başlandı. Yapılan veya yapılacak bu ihaleler Sağlık Bakanlığı’nın yıllık bütçesinin çok çok üzerinde rakamları göstermektedir. Sermayeye rant ve kaynak aktarmaktan başkaca amacı olmayan bu dev bütçeli uygulamaların sağlık ve sosyal hizmet için harcanmaması, hükumetin ideolojik tercihinin ne olduğunu göstermesi açısından önemli ve anlamlıdır. Bu nedenlerle; sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin ve tüm halkımızın bu talan ve yıkıma dur diyerek mücadele etmesi zorunludur.

Değerli basın emekçileri,

Değerli sağlık ve sosyal hizmet emekçileri,

Bütün bu olumsuzluklar sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin toplu sözleşme talebini her zamankinden daha yaşamsal ve acil kılmaktadır.

Toplu sözleşme hemen şimdi yapılmalıdır. Önünde hiçbir yasal engel olmadığı halde bunun uygulamaya konmaması kabul edilemez. Devletin imza attığı uluslararası sözleşmelerle bu hak güvence altına alınmıştır. Yıllardır iktidarlar, Uluslar arası sözleşmeleri yeterli görmeyerek, Anayasanın 90. maddesinde karşılığı olduğu halde kabul edilmemiştir. 12 Eylül 2010 tarihindeki referandumla Anayasayı değiştiren AKP iktidarı, 12 Eylül 2010 referandumunun da yetmediğini söylemektedir. Nedeni ise; Anayasaya uygun uyum yasalarının henüz çıkarılmamış olması olarak gösterilmektedir. Bu nedenle konfederasyonlara toplu görüşme yapılması gerektiğine dair yazılı çağrılar yapılmıştır.  Başından beri biliyoruz ki; yasalar-yasaklar bahanedir, asıl olan kafalardaki yasaklardır, yani zihniyettir. Beyinlerdeki uluslararası tekellerin emirlerini yerine getirme isteğidir. Bu güne kadar kabul etmediğimiz bu tarzı, yine kabul etmeyeceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.

2009 Yılında tüm sendika ve konfederasyonlar toplu görüşmelerde tutulan zabıtların hükümet tarafından uygulanmadığını, artık görüşme yapmanın anlamı kalmadığını ve toplu sözleşme yapılıncaya kadar masaya oturmayacaklarını söylemişlerdi. Ancak 2010 yılında bazı sendikalar, hükümet 12 Eylül referandumu ile bize toplu sözleşme hakkı verecek diye son bir kez daha masaya oturacaklarını söylemişlerdi. Her türlü yandaşlığı yapan bu sendikaların son çağrıya verecekleri bir yanıt vardır herhelde.

Biz bugün burada ilgili sendikalara sözlerini hatırlatıyor, tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin de bu soruyu sormalarını bekliyoruz. Şimdi “toplu görüşme” değil, “toplu sözleşme” zamanıdır. Bu alanda örgütlü sendikalara; ”Toplu Görüşme değil, Toplu Sözleşme ve hemen şimdi” uygulanmasında ısrar etmeyi öneriyoruz. Çünkü emekçilerin içinde bulunduğu durum ve taleplerimizin aciliyeti bunu dayatmaktadır. Hükümet gibi siz de emekçileri kandırmaktan vazgeçerek, emekçiler için mücadele etmelisiniz.

 

İŞKOLUMUZA DAİR TİS TALEPLERİMİZ

  • Temel ücret asgari 1600 TL olmalıdır. Bu tutar 4 kişilik bir aile için Temmuz 2011 tarihi itibariyle kira, elektrik, su, yakıt, çocuk ve aile yardımı hariç hesaplanmalı, alınan tüm ücretler emekliliğe yansıtılacak şekilde ödenmelidir. Performans, denge tazminatı vb. gibi adlarla ücretlendirme sisteminden vazgeçilmeli, eğitim, kadro, hizmet yılı, iş riski vb. değişkenler gözetilerek ücret skalası oluşturulmalı, tüm çalışanlara yılda iki kez aylık net ücreti kadar ikramiye verilmelidir.
  •  4/B, 4-C, 4924, Vekil, Taşeron, vb. istihdama son verilmeli, bu şekilde çalışanların tamamı kadroya alınmalı, kamuda personel açığı kadrolu istihdamla giderilmelidir.
  • Sağlık emekçilerine dayatılan günlük 9 saat mesai uygulamasına derhal son verilmelidir. Çalışma süreleri günde 7, haftada 35 saate, iyonize radyasyona maruz kalınan yerlerde çalışanların günlük mesai saatleri ise günde 5 haftada 25 saate indirilmeli, tüm radyoloji birimleri kanun ve yönetmeliklerdeki standartlara uygun hale getirilerek kişi başına düşen çekim sayıları azaltılmalıdır.
  • Meslek hastalıkları, iş kazası ve iş güvenliği ile ilgili önlemler alınmalı, yasal mevzuatlar hazırlanmalı ve Sağlık Ve Sosyal Hizmetler “Ağır ve Tehlikeli İşler”den sayılarak fiili hizmet zammı uygulanmalıdır.
  • Kadına yönelik ayrımcılık kaldırılmalı, çalışma yaşamında eşitlik sağlanmalıdır,
  • Ebeveyn izni ve 24 saat açık kreş hakkının gereği yapılmalıdır.
  • Demokratik çalışma ortamı sağlanmalı, baskı, sürgün, tutuklama ve göreve son vermeler durdurulmalı, tutuklu arkadaşlarımız serbest bırakılmalıdır.
  • Sağlıktaki her türlü katkı ve katılım payları kaldırılmalı, sağlık hizmetleri her düzeyde eşit, ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir olmalıdır. Tedavide katkı-katılım payları ve her türlü cepten ödemeler kaldırılmalıdır.

·         Evrensel değerlerle uyumlu, çalışma yaşamını demokratikleştirecek, toplumsal barışı sağlayacak, özgürlükçü demokratik bir anayasa için çalışmalar başlatılmalıdır.

·          Toplu sözleşme ve GREV hakkımızın kullanılması önündeki engeller kaldırılmalıdır.

 

                                                                                                                                     SES GENEL MERKEZİ 


SİVAS; Şubemiz konuyla ilgili basın açıklaması yapmıştır.


ADANA;  Şubemiz konuyla ilgili basın toplantısı gerçekleştirmiştir.


BATMAN: Şubemiz İl sağlık Müdürlğü önünde taleplerimizi içeren basın açıklaması yaptı.


DÜZCE: Taleplerimizi içeren basın toplantısı gerçekleştirldi.





İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]