Temsilcisi dün KESK binasında yaptığı sert açıklama ile hükümetin sağlık ve
genel politikalarını eleştirdi. Yıldız; hükümetin kamuoyunu sürekli
yanılttığını ifade ederek iktidarın sağlıkta ticaret yaptığını iddia etti. Yıldız’ın
basın açıklaması şöyle; “Sözleşmeli olan sağlık personeli tek çatı altında
birleştirilecek diye 2011 seçim beyannamesinde yer veren AKP hükümeti eğer bu
konuda samimi ise bu günden yarına kanun içinde karar verme yetkisi elinde
bulunan siyasal iktidar sözleşmeli ve sağlık iş konuda güvencesiz çalışan tüm
kesimlere kadro verebilir. Nihayetinde gene umut tacirliği yapıyor. Sözleşmeli
olan personele kadro vermek biryana, kadro da 653 statüde iş güvencesiyle
çalışan insanlarda tek çatı altındaki diye ifade etmiş olduğu şey kamu çalışanı
tanımlamasıdır. Kamu çalışanı tanımlamasıyla artık kamusal alanda verilen bütün
hizmetler sözleşmeli statüyle verilecektir. 657 devlet memuru diye bir kavram
ortadan kaldırılacaktır. Yine 2011 seçim beyannamesinde yer alan bir iddia daha
var, 2002 yılında hasta sayısı 200 milyon iken, 2 buçuk kat arttığını ve 2010
yılı itibariyle 540 milyon olduğunu söylüyor. Ve bizde sağlık ve sosyal
hizmetler vekili olarak soruyoruz; ne oldu da bu hasta sayısı 2 buçuk kat
arttı. Bulaşıcı hastalık mı var, bu ülkede Salgın bir hastalık mı var. Ve biz
şunu iyi biliyoruz bu hasta sayılarında ki artış tamamıyla hekimin tüccar
olması, hastalarında müşteri anlayışıyla hastanelerin ticarethaneye
dönüştürülmesinden kaynaklıdır. Yani hekim ne kadar çok hasta bakarsa o kadar
çok para alacak, orda yanında çalışan ebe, hemşire, laboratuar teknisyeni,
sağlık memuru da yapılan tıbbi harcamalarda, yani gereksiz tetkik ve
tadillerden kaynaklı olarak hastanenin kasasına giren döner sermayeden pay
alacağı için dolayısıyla bu hasta sayıları artmıştır.
Yine 2011 seçim beyannamesinde AKP
iktidarının bir iddiası daha var. Sağlık bakanı vatandaş memnuniyet anketinin
%39 dan %74’e çıktığını söylüyor. Biz bu anketi hangi firmaya yaptırdıklarını
merak ediyoruz ve kendilerine aile hekimliği uygulaması ilimizde de 2010, 10
Mayıs itibariyle geçildi. Bundan önce binlerce kez anket yaptılar. Türkiye
genelinde tüm sağlık personeline. Aile hekimliğine geçildikten sonra ne oldu da
sağlık çalışanlarına memnuniyet anketi yaptırmıyorlar. Vatandaşın memnuniyetini
biz burada şuna benzetiyoruz, bir lokantada yenilen yemeğe benzetiyoruz, o
lokanta da yemek çok lezzetli ve vatandaş sürekli oradan yemek yiyor ama
mutfağın arka tarafına geçtikleri zaman soruyoruz oradaki garsonlara, komilere,
aşçılara, siz bu mutfakta yemek yer misiniz? Diyorlar ki; hayır yemeyiz. Bunu
nerden biliyoruz, işte bunların yapmış olduğu anket gibi Ankara Tabip Odası ve
Türk Tabipler Birliğini hekim ve sağlık personeli memnuniyet anketlerinde de
sağlık çalışanlarının %74 oranında memnun olmadığını gösteriyor. Yine sağlık
bakanı en son ilimize geldiğinde geçici görevlendirmelere karşı olduğunu
söyledi. Ama en son geldiği bugün den itibaren bir yıl geçti. Bu süre
içerisinde gün geçmiyor ki bir ebe bir hemşire bir doktor arkadaşımız bir
yerden alınıp başka yere verilmesin, ebe hemşire sağlık çalışanı arkadaşlarımız
kilometrelerce uzaklara gidiyor, can güvenlikleri yoktur, bulundukları yerdeki
sağlık evlerinde ısınma tertibatları yetersizdir, alt yapıları yetersizdir.
Biz
buradan soruyoruz İl Sağlık Müdürüne, Sağlık Bakanına, Oraya giden ebe hemşire
arkadaşlarımız o ücra köşelerde başlarına eğer bir iş gelirse bunlardan dolayı
kendilerini vicdanen ne durumda hissedecekler merak ediyoruz. Yine patoloji
çalışanları da, laboratuar çalışanları, 112 çalışanlarının dönerleri riskli
birimlere göre alınması gerekiyor. Bununla ilgili diğer illerde açılan davalar
var, ileri mahkeme davaları var, kazanılan davalar var, sağlık bakanlığı bu
davaların kişiyi takip etmekten artık bir tarafa geçsin, bununla ilgili derhal
bir düzenleme yapılsın. Yani illaki her insanın bir hakkını kazanabilmesi için
bir yerel mahkemeye dava açması mı gerekiyor. Eğer böyle olursa, mahkemeler,
sağlık personeliyle ilgili binlerce davayla uğraşmak zorunda kalacak, bu da
hukuksal alanda yaşanan sıkıntıya bir sıkıntı daha eklemek zorunda olacak, biz
bunun biran önce ortadan kaldırılmasını istiyoruz ve 112 patoloji çalışanı,
laboratuar çalışanlarının dönerlerini riski birimdeki dönerler gibi katsayıdan
hesaplanıp tekrar bu arkadaşlara ödenmesini talep ediyoruz.
Sağlık bakanımız biliyorsunuz en son Niğde’ye
geldi Niğde’ye geldiğinde kendisi ve başbakanın söylediği gibi Türkiye
genelinde 13600 km
duble yol yaptıklarını sahil yolu yaptıklarını söylediler. Bizde Niğde’de
yaşayan sağlık emekçileri olarak bu ilde yaşayan vatandaşlar olarak sağlık
bakanı ve başbakandan şunu soruyoruz. Niğde’nin topu topu 3km yolu var merkezde
asfalt yol eğer istenirse burası uçak pisti gibi asfaltlanır. Biz artık bıktık
tozdan çamurdan. Araçlarımızla bu yolların üzerinden gidemiyoruz. Siz bu
iktidar bu belediyeyi bu halk seçerken bu partiden dolayı seçmedi, iktidar
oldukları için tercih etti neden ilimize daha iyi kaliteli ve nitelikli hizmet
gelir diye. Biz 13600 km
yol yapmayı bir tarafa bıraksınlar, başbakanın dediği gibi, aynası iştir
kişinin lafa bakılmaz, ben Niğde’deyim Niğde’ye bakarım yollarının haline
bakarım. Merak ediyorum sağlık bakanı geldiğinde acaba danışmanları veya
Niğde’deki yürütmeleri sağlık bakanını bu bizim geçtiğimiz yolların üzerinden
mi geçirdi.
Değerli arkadaşlar şunu da söylemek
istiyorum dünyada bugün itibariyle 140 tane gazeteci tutuklu. Türkiye’de bu
gazetecilerin 67si Türkiye’de bulunuyor. Dolayısıyla biz Çin de İran dan
demokrasi en özürlü olan ülkelerden daha geri durumdayız. İşte ileri demokrasi
özgürlükler diye ifade ettiği AKP’nin tutumu davranışı bu da bir göstergedir.
Yine başbakanın sağlık bakanının sürekli söylediği o ülkelerde büyümede ve
kalkınmada öncelikli ülkeler arasındayız. OECD’ de birincideyiz. Bu krizden
dünya da 3. ülke olarak çıktık eğer böyle bir ülkeysek bunları herhalde bu
ülkenin vatandaşları gerçekleştirdi. Bizde bu büyüme de sağlık emekçileri
olarak pay istiyoruz. Eğer böyle bir büyüme varsa, samimiyseler bu büyümeden
derhal sağlık emekçilerine, emeklilere, esnafa ve bu ülkenin dar gelirli
vatandaşına pay versinler.”