Başkanımız Bedriye Yorgun Şanlıurfa Şube Yönetim Kurulu üyemiz Aynur Şahin’in
tutuklanması nedeniyle basın toplantısı düzenlemiştir. Basın toplantısında tüm
tutuklu arkadaşlarımızın serbest bırakılması talep edilmiştir.
Değerli Basın
Emekçileri,
Sevgili Mücadele
Arkadaşlarım,
Son
dönemlerde sık sık sendikamıza ve konfederasyonumuza yönelik baskılar hakkında
açıklamalar yapmak zorunda kalışımızdan da anlaşılacağı gibi AKP hükümetinin
yönelimleri artarak devam ediyor. AKP hükümeti kendisi gibi düşünmeyen, davranmayan güçleri
‘bertaraf’ edilmesi gereken güçler olarak görüyor. Herhangi bir hukuki dayanağı
bulunmayan idari ve adli soruşturmalar, baskılar, sürgünler, cezalar ve hatta
eş zamanlı operasyonlar adı altında toplu tutuklamalar gerçekleştiriyor. AKP
bir yandan bunu yaparken bir yandan da muhalif gördüğü her kurumun
alternatifini kurarak yandaş kurumlar oluşturuyor. Tek tip birey, tek tip
toplum, tek tip kurum yaratmak istiyor. Yaşananların bu bağlamda “tek
tipleştirme” politikası / projesi olduğunu düşünüyoruz.
.
Türkiye siyasi tarihinde birçok parti geldi, gitti. Kimisi tek başına iktidar
oldu, kimisi de koalisyonlar içerisinde yer aldı. Değişik partilerin değişik
uygulamalarına ve politikalarına tanık olduk. Ancak AKP kadar söylemleri ile
uygulamaları arasında uçurum olan bir başka parti herhalde bugüne kadar
görülmedi. Öyle ki, demokrasi, insan hakları, sendikal haklar, halk iradesinin
üstünlüğü, diyalog ve barış gibi kavramların başbakanın ve neredeyse her
bakanın ağzından düşmediği günlerde bile baskılarla ve strateji merkezlerinin
mutfağında hazırlanmış senaryolar üzerinden toplu tutuklamalarla
karşılaşabiliyoruz. Üyelerimiz ve yöneticilerimiz, kaygı verici düzeyde
çarpıtmalarla, aslı astarı olmayan iddialarla gözaltına alınıyor, tutuklanıyor
ve kamuoyuna illegalize edilerek yansıtılıyor. Zavallı insanlar kullanılarak
gerçekle alakası olmayan ifadeler hazırlanıyor ve adresleri, faaliyetleri,
kişilikleri belli olan arkadaşlarımız teşhir ediliyor, tutuklanıyor. Başta
sendikamız yöneticileri olmak üzere tüm KESK çalışanları / emekçileri hedef
haline getirilmektedir. SES Genel Merkez eski yöneticimiz Olcay Kanlıbaş, 14
Nisan 2009 tarihinden beri siirt cezaevinde tutsaktır. Ankara Şube Yöneticimiz Seher Tümer Nisan
2009 dan buyana Sincan kapalı cezaevinde, İzmir şube üyemiz Dr. Özcan sakıncı
İzmir cezaevinde tutuklu, Şanlıurfa
Şubemiz yöneticisi (tutuklu bulunan eski Şanlıurfa şube başkanımız, Suruç Belediye Başkanı Ethem
Şahin’in eşi )Aynur Şahin ile 3 yaşındaki oğlu Agır Adar Şahin de gözaltına
alınmış ve tutuklanmıştır.
Bu yönelimlerin sorumlusu siyasi iktidardır. Nitekim TV
programlarına çıkarak hukuksuz operasyonları savunabiliyor, kurgulanmış,
hazırlanmış ifadeleri gerekçe olarak gösterebiliyorlar. Nitekim Başbakan da
“bunlar yoldan geçerken alınmadılar” diyerek yönelimlerin rasgele olmadığını
itiraf ediyor.
Değerli basın
emekçileri,
Geçen hafta içerisinde burada, Urfa ilinde tamamı kamuoyunda
bilinen, adresleri belli olan, çoğunluğu siyasi parti kadroları ve üyeleri,
yine sendikamız yöneticisi olan bir arkadaşımızın da yer aldığı kişilere
yönelik gerçekleşen operasyon hem içeriği hem de yöntemi açısında bizleri
dehşete düşürmektedir. Bilindiği gibi bölgemiz itirafçıların, korucuların ya da
gönüllü ajanların iftiralarına dayalı ifadeleri üzerinden açılan çokça davaya
tanık olmuştur. Çatışmalı sürecin yoğunlaştığı dönemlerde bunlar sıkça
karşımıza çıktı. Zamanla bunlar deşifre olup da bu türden davaların tümü
AHİM’de kazanılınca son dönemlerde yeni arayışlara girildiğini görüyoruz!
İsmini hiçbir zaman öğrenemediğimiz “gizli tanık”ın beyanları ya da “bir
vatandaşın ifadesi” üzerine onlarca insan gözaltına alınıyor, özel yetkili
mahkemelerde hızla yargılanıp cezalar veriliyor. Onların ifadesi esas
alınırken, aksi yöndeki tüm deliller ve resmi kayıtlar görmezden geliniyor.
Çünkü her şey genel stratejinin bir parçası olarak gelişiyor, hayata
geçiriliyor. Böylece legal, demokratik ve siyasi kanaldan yürüyen hak arama
mücadelesi engellenmek, tıkatılmak isteniyor.
Geçen hafta yapılan operasyonda gözaltına alınan sendikamız
üyesi Aynur Şahin ve 3 yaşındaki oğlu Agir şahsında yaşananlar yaşadığımız
sürecin aynasıdır, özetidir. Kadın bir sağlık emekçisi olmanın sorumluluğu ve
dürtüsü ile yardımcı olmaya ve bataklıktan çıkarmaya çalıştığı, uyuşturucu
kurbanı birinin ifadesi ya da ifade vermeye zorlanması sonucu tutuklanması
kabul edilemez. Devletin psikolojik
destek alan, sığınma evine yerleşen, söz ve davranışları hukuken tartışmalı olan
uyuşturucu kurbanının ifadesini bu denli ciddiye alması da manidardır. Adeta operasyon için bir malzeme bulunmuş ve
ayarlanmış izlenimi edinmiş durumdayız.
Değerli Basın
Emekçileri,
Aynur arkadaşımız 3 yaşındaki çocuğuyla şimdi cezaevindedir.
Seçeneksiz bırakılarak 3 yaşındaki bir çocuğun tutsak edilmesi Anayasada yer
alan hangi demokratik ilke ile açıklanabilir. Bu gerçeklik önümüzde iken
Başbakan’ın 12 Eylül ile hesaplaşmaktan bahsetmesinin hiçbir inandırıcılığı
olamaz. 3 yaşındaki Agır’a yaşatılan travmanın hesabı sorulmadan başka bir
hesap arayışına girilmesi ikiyüzlülük olur. Anlaşıldığı gibi bu soruşturmaların
basına ve kamuoyuna yansıtıldığı gibi hukuki bir tarafı yoktur. Tamamen siyasi
hesaplarla ve keyfi tutumlarla yapılan operasyonlardır. Demokratik kitle
örgütlerini zayıflatmak, demokratik muhalif sesleri susturmak adına
gerçekleştirilen uygulamalardır. Ve bu uygulamaların hedefi emekçi Kürt halkı ve demokrasi güçleridir. Başta
KAMU GÖREVLİSİ olmaları nedeniyle hiçbir kaçma şüphesi olmayan, adresi belli ve bu bağlamda
delilleri karartma ihtimali olmayan kişilerin tutuklanması ile amaçlanan nedir?
Adalet Bakanlığı ve içişleri bakanlığının nın bu denli keyfi ve haksız tutuklama
talep eden
emniyet ve adli merciler hakkında soruşturma
başlatması
gerektiğini düşünüyoruz.
Arkadaşlarımız şahsında KESK ve SES’in emek ve demokrasi
mücadele anlayışının hedeflendiğini biliyoruz. AKP engel olarak gördüğü KESK’i
sindireceğini, pasifize edeceğini düşünüyorsa yanılıyor. Eğer arkadaşlarımız
gözaltına alınarak, tutuklanarak ve cezalar verilerek Kürt sorununun barışçıl
ve demokratik yollarla çözülmesi gerektiğine dair anlayışımızdan ödün vermemiz
bekleniyorsa nafile! Aksine yaşananlar ne kadar da haklı olduğumuzu ve bu
ilkemizi ne pahasına olursa olsun savunmamız gerektiğini kanıtlıyor, gösteriyor.
Tutuklu arkadaşlarımız daha fazla mağdur edilmeden derhal
serbest bırakılmalıdırlar. Arkadaşlarımızın tutuklu bırakılmasıyla yaşanan
mağduriyetin sorumlusu siyasi iktidardır. Bu vebalin altından
kalkamayacaklarını bilmelidirler. Tutuklu KESK’lilerin eylem ve etkinlikleri
bizlerin de mücadele gerekçesidir.08/10/2010
Yaşasın Emek ve Demokrasi Mücadelemiz!
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Genel Başkanı
Bedriye YORGUN