Basına ve Kamuoyuna
Tüm karşı çıkışlarımıza rağmen IMF ve Dünya Bankası
dayatmaları olarak sağlık hizmetlerini piyasalaştıran ve ticaretleştiren, bu
nedenle giderek artan sağlık hizmetlerinin faturasını halkın sırtına yükleyen “sağlıkta
dönüşüm” politikasının 1. basamak sağlık hizmetlerindeki ayağı olan 2005
yılında Düzce’de başlatılan aile hekimliği uygulaması 13 Eylül tarihinden
itibaren İlimizde de başlamıştır.
Ülkemizin tüm sağlık ocakları kapatılarak yerini; bir hekim
ve bir aile sağlığı elemanının görev yaptığı, adına Aile Sağlığı Merkezi
denilen muayenehaneler almakta, sağlık
sistemi ve sağlık ortamı uzun vadede birçok sıkıntıya yol açacak geri dönülmesi
zor bir yola girilmektedir.
Yıllardır “Aile
hekiminiz bir telefon kadar yakın”, “aile
fotoğrafınızda aile hekiminize de yer açın”, gibi süslü söylemlerle “pilot” olarak havada uçurulan bu uygulamada SSGSS yasasının parça parça
uygulamaya konulması ile gerçekler gün ışığına çıkmaya başlamıştır. AKP
hükümeti “Sağlıkta Dönüşüm” dediği yıkımı bu tür cilalı sözlerle,
abartılı ücretlerle; gizlemeye, uygulanacak olanı şirin göstermeye
çalışmakta, Genel Sağlık Sigortasında da cila döküldükçe gerçekler ortaya
çıkmakta halkın tepkisi ve öfkesi karşısında gerçek uygulama sürekli
ertelenmektedir.
Katkı, katılım, ilaç, ortez, protez paraları, 18 yaş altı
çocukların ücretsiz bakılmaması, hastane hastane dolaştırılan acil vakalar, sosyal
güvenliği olmayan ve yoksul hastalar Türkiye’nin günlük uygulama ve manzaraları,
skandalları olmaya devam etmektedir.
“Aile Hekimliği
ücretsizdir”
denmesine rağmen sendikamızın yargıya başvurarak durdurduğu 2 TL muayene ücreti
alınması uygulaması bile aile hekimliğinde hepimizi bekleyen felaketi
anlamamızı kolaylaştırmaktadır.
“Aile fotoğrafınızda
aile hekiminize yer açın” sloganı da gerçek değildir. Çünkü ailenin her bireyi farklı bir hekime
kayıt olabilmekte “kişinin hekimi”
olacaktır. Aile hekimliği değil fotoğrafa albüme dahi sığmayacaktır.
Bugün
elliye yakın ilde aile hekimliği uygulanmaktadır. Ancak;
– Henüz sözleşmeler hekimler için SGK ile Aile sağlığı
elemanları için de çalıştığı Aile hekimi ile yapılmamaktadır. Yani ücretleri ve
işleri henüz kısmen güvence altındadır.
– Yasada hem zorunlu olmasına hem de Aile hekimi baktığı
hastanın %15 inden fazlasını sevk ettiğinde ücretinden kesileceği hükmüne yer almasına
rağmen sevk sistemi uygulanmamakta, “Şimdilik” kaydıyla kişi direk hastaneye
gidebilmektedir.
– Henüz aile hekimine giden kişinin prim
ödeyip-ödemediğine bakılmamaktadır. GSS tam uygulamaya başlanınca primini
ödemeyene Aile hekimi bakamayacaktır.
Burada ifade ettiğimiz üç madde bile; ilgili yasalar tam
olarak uygulanmaya başladığında Aile hekimi ve aile sağlığı elemanı olanların
iş ve ücret güvencesinin olmayacağını, vatandaş ile karşı karşıya
bırakılacağını, vatandaşın da prim ödemeden sağlık hizmeti alamayacağını
açıklamaya yetmektedir.
Vatandaşlar bilmelidir ki; aile hekimliğinde görev alan
sağlık emekçilerinin çoğu beğendiğinden değil; sistem, süreç, uygulamalar ve
zorlayıcı nedenlerden dolayı aile hekimliğine geçmiştir.
Aile Hekimliği Uygulamasında;
— Birinci basamak sağlık hizmetleri muayenehane düzeyine
indirilmektedir
— Koruyucu sağlık hizmetleri parçalanmaktadır.
— Koruyucu ve geliştirici sağlık hizmetleri arka plana
itilmekte, tedavi edici sağlık hizmetleri öncelikli hale getirilmektedir.
— Sağlık hizmetinde ekip anlayışı ortadan kaldırılmaktadır.
— Aile hekimlikleri sınıflandırılmakta, katkı payını da
kademelendirecektir.
— Sağlık emekçileri bölünmekte, meslek tanımı ortadan
kalkmaktadır.
— Dayanışma, deneyim yerine rekabet yerleştirilmektedir
— İş ve ücret güvencesinin olmadığı sözleşmeli çalışma esas
alınmaktadır.
— Uygulanan iller arasında standart uygulama yoktur, her
ilde farklı uygulamalar görülmektedir.
— Sağlık emekçileri yalnızlaşmakta, sendikal örgütlenmeye
ilgileri azalmaktadır.
— İş yükü çok artmaktadır.
— Sağlık emekçileri geçici görevlendirmeler ile idari
baskılara maruz kalmaktadır
—
Başlangıçta yüksek tutulan ücretler ileride şimdiki ücretlerin altına
çekilecektir.
— Sağlık ocaklarında çalışan
taşeron temizlik ve bilgisayar işlerini yürüten sağlık ve sosyal hizmet
emekçileri de işsizlikle karşı karşıya kalacaklardır.
İlimizde de aile hekimliği uygulaması bu değerlendirmeler
doğrultusunda sorunlarla başlamıştır. Gün geçtikçe de hem vatandaşlar hem de
sağlık emekçileri açısından giderek derinleşecek, yenileri de eklenecektir.
Çünkü bu uygulamaların sağlık sorunlarını giderebilecek bir yönü ve hedefi
yoktur. Vatandaş oradan oraya yönlendirilmekte, sağlık emekçileri
geleceklerinden kaygılı, moral ve motivasyonu tükenmiş, yarın nerde
çalışacağını ne iş yapacağının belirsizliği içinde bekletilmektedir.
Sağlıkta dönüşüm adı altında yıkım yaşanırken başından bu
yana aile hekimliğinde olacaklar bilindiği halde sessiz kalan Sendikalar
tayin/kadro peşine düşmüşler, “yetkili sendikayız, haklarınızı biz koruyacağız”
diyerek sağlık emekçilerinin kişisel çıkış arayışlarını sendikal ranta dönüştürme
gayretine girişmişler ama hemen başlatılan görevlendirmelere nedense seslerini
çıkartmamaktadırlar. Sendikamız olarak süreci yakından takip ediyoruz.
Görevlendirmelerde adaletsiz, taraflı olmayın. Objektif kriterler ve tüm
sendikaların dahil edildiği katılımcı bir yapı ile personel hareketlerini
yönlendirin. Hemen birkaç gün içerisinde yaptığınız tartışmalı, personel
arasında huzursuzluk yaratan yanlı görevlendirmeleri iptal edin.
Bu uygulamanın bir diğer trajik boyutu daha vardır. Aile
hekimliğine geçiş amaçlandığı halde yine aynı irade tarafından şimdi çoğu atıl
durumda bırakılan ölü yatırımlar yapılmış, değerini ölçemediğimiz bu
yatırımlar, cihazlar, teknik donanım heba edilmektedir. Her birimizin parasıyla
edinilen bu kamusal ziyankarlığın hesabını sorumlu olanlar vermelidir. Şimdi
boş kalan sağlık evlerinin sağlık ocaklarının sağlık hizmetlerini vatandaşın
ayağına kadar götüren hemşiresinin, ebesinin nereye gittiğini vatandaş sormakta
ve sorgulamaktadır.
Biz Sağlık
Bakanlığını bir an önce aile hekimliği gibi piyasacı uygulamalardan vazgeçmeye,
kamusal bir hak olan sağlık hizmetinin herkese eşit, nitelikli, ulaşılabilir ve
parasız sağlaması için göreve davet ediyoruz.
Sorunlar bitmiyor, SAĞLIK EMEKÇİLERİ
12 EYLÜL DARBESİNİ HALA YAŞIYOR…
SAĞLIK BAKANLIĞINI 8 SAAT MESAİ UYGULAMAYA
ÇAĞIRIYORUZ!
12 Eylül 1980 öncesi uygulanan,
gerçek tamgün yasasındaki tamgün çalışma ve bunun karşılığı verilen insanca
yaşam ücretleri,12 Eylül darbesi ile birlikte kaldırılmış ama günlük 9,
haftalık 45 saat çalışma aynen bırakılmıştı.
Bu durum uygulamada uzun yıllar
günlük kesintisiz 8 saat mesai olarak sürdürüldü ve mesailer 08.00–16.00 olarak
uygulandı. Ancak sağlıkta özelleştirme ve piyasalaştırmanın hız kazandığı
yıllarla birlikte, yasadaki 45 saat hatırlanarak günlük mesai yine kesintisiz olmak
üzere 9 saate çıkarıldı. 30 yıldır, haftalık çalışma süresi 45 saat olanlar
sadece sağlık emekçileri oldu.
Yeni uygulanmaya başlanan Tamgün
TBMM’de yasalaşınca, Sağlık Bakanlığı sağlık emekçilerinin çalışma süresini 8
saate indirdiğini tüm kamuoyuna büyük bir müjde olarak duyurdu.
Peki, müjde gerçek oldu mu? Hayır,
çünkü aynı Sağlık Bakanlığı yasasına aykırı bir genelge yayınlayarak günlük 9
saat çalıştırmanın önünü açtı ve günlük mesai 08.00- 17.00 olarak uygulanmaya
başlandı.
Sağlık Bakanı ve müsteşarı başta
olmak üzere neredeyse tümü hekim olan Sağlık Bakanlığı yöneticileri sanki hiç
hastanede çalışmamışlar gibi, sağlık hizmetlerinin nasıl yürütüldüğünden
bihabermişler gibi, tedavinin ve hasta
bakımının sürekliliğini, hastanelerin fiziki koşullarını bilmezlermiş gibi;
hukuk tanımaz bir patron gibi davranmakta, genelge ile angarya dayatılmaktadır.
Sağlık Bakanlığına soruyoruz;
·
Sağlık
Bakanlığı, yataklı tedavi kurumlarında hiçbir personelin işini bir saat boyunca
terk edemeyeceğini bilmez mi?
·
Sağlık
Bakanlığı, acilde, ameliyathanede, yeni doğan yoğun bakımda, koroner yoğun
bakımda çalışan bir doktorun, hemşirenin ya da doğum sancısı çeken onlarca
gebenin bulunduğu doğum salonunda çalışan bir ebenin bırakın bir saat istirahat
etmeyi yemeğe dahi gidemediklerini bilmez mi?
·
Sağlık
Bakanlığı, “Kurum yönetimleri personelin kurum içinde öğle yemeklerini
yiyebilmeleri ve istirahatlarını yapabilmeleri için gerekli tedbirleri
alacaklar ve uygun mekanlar oluşturacaklar” derken; hastane merdiven
altlarının, koridorlarının hasta, muayene odası yapıldığını, hemşire
yatakhanelerinin servis yapıldığını bilmez mi?
·
“Gerekli
tedbirlerin alınması” talimatı her derde
deva sihirli bir sözcük müdür ki, her düzeyde amir, ‘olur mu olmaz mı’ diye
düşünmeden bir altındakine “gerekli tedbirleri alın” diye emretmektedir.
Daha öncede aynı yaklaşımla öğle
yemeğimizi kesen ve bize para ile yemek satmaya kalkışan Bakanlık, sağlık
emekçilerinin sürekli eylemleri ve kararlı tavrı sonucu geri adım atmak zorunda
kalmış ve yemek hakkımızı tanımıştı. Şimdi aynı kararlılığı göstereceğiz.
Sağlık Bakanlığının uymadığı yasa maddesine sağlık emekçileri olarak biz
uyacağız ve günde sekiz saatten fazla çalışmak istemiyoruz.
İnternet sitelerinden müjde, müjde
diyenler, “mesai saatleri 40 saat olacak” diye boy boy afişler asarak destek
veren Sendikalar bu durum karşısında görüşmelerin sürdürüldüğünü, yakında
durumun düzeleceğini söyleyebilirler. Sağlık emekçilerinin kararlı
mücadelesiyle bakanlık geri adım attığında da “hizmet sendikacılığının
hizmetlerine bir altın sayfa daha ekledik” diyeceklerdir.
Kim ne derse desin bizler, tüm
sağlık çalışanları olarak fazla çalıştırma ve angaryaya karşı mücadelede birlik
olacağız. Bakanlık kendi yasasını uygulayıncaya kadar eylemlerimizi
sürdüreceğiz.
Herkese
sağlık güvenli gelecek için mücadele edeceğimizi kamuoyuna saygı ile duyururuz.
22.09.2010
Mecit
TANRIVERDİ
SES
Ordu Şube Başkanı