AVRUPA KAMU HİZMETLERİ SENDİKALARI FEDERASYONU (EPSU)
TOPLANTISINDAN NOTLAR
8–9 Haziran 2010 tarihlerinde Sofya’da yapılan EPSU’ya üye Güneydoğu Avrupa ülkeleri toplantısına Romanya, Arnavutluk, Moldova, Azerbaycan, Bulgaristan ve Türkiye katıldı. Toplantıda ağırlıklı olarak; krizin bölgeye etkileri, AB’nin komşu ülke politikaları ve sendikal hak ihlalleri konularında konuşuldu.
EPSU, 250 sendikadan toplam 8 milyon aidat ödeyen üyesi var. Üyelerinin % 68,5 i kadın. 4 sektörü kapsıyor; 1-Sağlık ve sosyal güvenlik, 2-Yerel yönetimler, 3-Büro çalışanları, 4-Kamu hizmetleri sektörü (elektrik, gaz, su, kanalizasyon)
Aşağıda toplantıya katılan ülkelerin ve EPSU yetkililerinin anlatımlarından bazı bölümler yer almaktadır. Diğer ülkelerin durumlarının ifade edilmesi bakımından ilgi çekeceğini düşünüyoruz.
EPSU
Krizin kamu sektörüne ciddi etkisi oldu, işçi çıkarımı ve kesintiler özellikle sağlık, sosyal güvenlik ve büro hizmetlerinde. Kamu hizmetinin taşerona devri yönünde eğilim var ve hükümetlerde ihale kurumu olarak görülmekte. Kamu hizmetlerine kaynak yok deniyor, taşeronlaştırma ve özelleştirmeye karşıyız. Çok olumsuz deneyler yaşadık ve hiç iyi sonuç vermedi. Yerel yönetimlerde birçok yerde hizmetler kamuya geri alındı. Örn. Paris’te su hizmetleri şirkete verildi, geçen yıl tekrar belediye kontrolüne alındı.
Güneydoğu Avrupa bölgesinde 1980 lerde yapılan reformlar(!) artık sorgulanıyor. Bunun için Marksist-Leninist olmak gerekmiyor, gelir adaletsizliği oluştu, Özelleştirme ve taşeronlaştırma ile ciddi sorunlar yaşandı, kamu bankaları özelleşti, krizi keskin hale getirdi. Bu bankalar küçük işletmelere kredi veriyordu, bu durum ortadan kalktı. Özel yatırım bankaları spekülatörler, kısa vadeli karlar için oluşan yapı bizi olumsuz yere taşıdı, bataklık oluşturdu.
1.5 yıldır bankalar kurtarıldı, kamu sektörü ve kamu çalışanlarından bunun faturasını ödemesi isteniyor, bu durum özellikle kadınları etkiliyor. Ücret eşitsizliği daha da artacak.
EPSU politikalarının temelleri ne olacak?
Kötü özelleştirme örneklerinin tekrar kamulaştırılması için teşvik etmek, kamu-kamu işbirliği (belediyeler arası olabilir), kanalizasyon, su gibi altyapı çalışmalarında olabilir. Avrupa komisyonu, özel-kamu işbirliğini teşvik ediyor ve bu özelleştirmedir. Belediyeler su vb. alanlarda 25–30 yıllık anlaşmalar yapıyorlar, risk belediyede, kar özelde oluyor ve uzun vadede maliyeti daha paralı hale geliyor. Krizin yükü sorumlu olmayan insanların üstüne yıkılıyor, bedelini ödemek istemiyoruz.
EPSU’ya üye büyük sendikalar güç kaybediyor, faaliyetleri yapmada sıkıntı yaşıyoruz. EPSU 100 bin aidat ödeyen üye kaybı yaşadı. PSI ve EPSU’ya bağlı sendikalar üye kaybettiler ve kaybetmeye devam edecekler,
17 Haziran 2010 da yapılacak toplantıda deklarasyon oluşturulacak ve sendikalara gönderilecek. 12–14 Ekim’de Cenevre’de konferans toplanacak, bu önemli bir platform oluşturacak.
ÜLKELE DURUMLARININ SENDİKALAR TARAFINDAN SUNUMU
AZERBAYCAN
Kriz bizde henüz yıkıcı etkiler bırakmadı, bütçede büyük açık olmadı. Hükümet önlemler alarak yardımcı oldu, devalüasyona gidilmedi. Üretim sektöründe biraz daralma oldu ama hiçbir banka batmadı.
Kriz hiç etkili olmadı diyemeyiz. Üretim, petro-kimya, inşaat sektöründe etkili oldu. Dünyada Petrol fiyatları düşünce etkilendik, petrol üretimi, yatırımlar azaltıldı, petrol dışı sektörlere yatırımlar azaltıldı. Kriz bizi daha az etkiledi, hükümet enflasyonu sınırladı. Ulusal para birimini güçlendirdi, Genel olarak etkilenmedik desek de üretim, petro-kimya sanayi ve onların ihracını çok etkilendi. İnşaat sektöründe işten atmalar oldu, inşaat şirketlerinin faaliyetleri durdu, sermayeleri geriledi. Yabancı yatırımcılar paralarını geri çekmeye başladı, bu da bizi etkiledi. Büro alanında krizin etkileri pek hissedilmedi, sanayide hissedildi. Çelik, alüminyum, sağlık ve belediyede hissedildi.
Yapılan toplusözleşmede ekonomik durum ne olursa olsun, sosyal harcamaların kısılmayacağı vaat edildi. Sosyal harcamalar genel bütçenin %34 ünü oluşturuyor. Yabancı şirketlerin yatırımları azaldı, ama biz sosyal harcamaları korumayı başardık, işçi ücretlerini de koruduk. Kültür kurumlarının özelleştirilmemesi anlaşmasını yaptık.
Ücretler çok düşük, bu konuda adımlar attık, 19 çeşit ücret var.
Harcamaların kısılmasına rağmen sanayinin farklı alanlarında üretime geçilmeye çalışıldı ama bir kısmı da kapatıldı.
Azerbaycan sendikalar konfederasyonu bir dizi TİS yaptı, sendika-hükümet-işveren temsilcisi üçlü sözleşmeler yapıldı. Federasyon başkanı aynı zamanda milletvekili, yasaların bazılarının geçmesinde yardımcı oldu.
MOLDOVA
AB’nin komşuluk politikaları konusunda yaptığı anlaşma olumlu, bizlerde bu konuda aktif çalıştık, eğitim seminerleri düzenledik, sonuçta toplumun %70’i AB’ne katılmak istiyor, Avrupa’ya entegrasyon özendiriliyor. Her bakanlık ve dairede özel müsteşarlık, uyum bölümü var.
AB bizim sektörlerde sorun yaratmadı, destek olumluydu, ciddi mali yardımlar aldık. Eski Sovyet ülkeleri başka bir programın parçası, bu ülkeler için geçen yıl Prag’da başlatılan bir program var. Buna “küçük adımlar projesi” deniyor, bu ülkelerle piyasa ekonomisi araştırması, serbest ticaret bölgeleri yaratılması, vatandaşların AB’de kolay dolaşımı gibi konularda işbirliği yapılıyor. 15 Haziran’da anlaşmanın görüşmeleri başlayacak. Moldova için 40 milyon dolar ayrıldı. Doğu ittifakı yaratma, Norveç gibi Kuzey Avrupa ülkeleri sıkıştırma söz konusu.
AB üyeliğine hazırlanıyoruz, üyeliği onaylayanlar da var, karşı çıkanlar da. Bu hükümet de AB’ne taraftar. Herkes, Dünya Bankası ve IMF’yi korkuluğa dönüştürüyor, biz onlarla görüşmelere katıldık, bence sorunlarımızı anlıyorlar. Biz hastanelerin kapatılmasını kabul etmeyeceğimizi söyledik, ücret artışı istedik, bunları kabul ettiler.
Moldova Merkez Bankası sıkı uygulamalarda bulundu, sadece bir banka battı, onu da hükümet özellikle yaptı. Ekonomik kriz ağır hissedilmedi ama emlakta büyüme vardı, fena etkilendi. Yurtdışında çalışanların geliri düştüğü için ülkede etkilendi. İşsizlik %3–4 idi, şimdi % 9 oldu.
Moldova’da gül bahçesi değil tabi, siyasi kriz, anayasa krizi, askeri sorun var, meclis 2 kez başkan seçemedi.
Ulusal düzeyde iyi bir diyalog sistemi var, hükümet bizi ilgilendiren her konuda sendikalara danışıyor, temsilcilerimizle karar alıyoruz. İşçi haklarını kısmaya ve yasaları değiştirmeye çalıştılar ama karşı çıktık.
ROMANYA
Üyelerimizi kaybediyoruz, örgütlenme, yeni üye kazanma konusunda seminer yapmalıyız. TİS sendikanın temelini oluşturur ama hükümet bunu bizden almaya çalışıyor. Sendikalara güven kaybı yaşıyoruz, hızla çözüm bulmalıyız. PSI ve EPSU buna dikkat çekmeli.
Özel sektördeki işverenler, kurumları diktatörce yönetiyorlar. 1990’ da diktatörlük devrilmişti ama 20 yıl sonra hepsi geri döndü, bu saldırılara karşı güç birliği yapmalıyız.
Altı ay içinde 200 hastane kapatılacak, çok ciddi sorun yaşıyoruz. Avrupa çapında eylem yapmamız önemli, dünya çapında sendikaları yok etmek istiyorlar ve hiçbir muhalefet olmasın istiyorlar.
Moldova’nın durumu gayet iyi galiba, onların kurumlarına katılmak isterim, onların hükümeti altı aylığına bizi de idare edebilir. Romanya’da da banka batmadı ama liderlerimize hayran olmamız gerekmiyor.
İMF bizim için de iyi bir partnerdi zaman ilerledikçe, durum değişti, 3. görüşmede patron oluyorlar. IMF ve DB’nin kendi çıkarları var, onlar için iyi olanı istiyorlar. Azerbaycan ve Moldova’da zamanla krizden etkilenecekler, itiraf edemiyoruz ama çok kötü durumdayız.
Sosyal hizmette çalışan bir meslek elemanı 120 Euro alıyor, %25 kesinti yapmak istiyorlar. Biz çocuklarımızı büyütmek istiyoruz, insanlar açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşıyorlar.
Ücretlilerde %25, emeklilerde %15 kesinti yapıldı. Kamu emekçileri 250 Euro alıyor ve Haziran’da 200 Euro’nun altına düşecek. Kredilerini ödeyemedikleri için evlerini kaybedecekler. Özelleştirme planları yapılıyor, İki büyük kamu kuruluşu özelleştirilmek isteniyor, bunlardan biri demiryolları. Emeklilik yasası değiştirilerek kadın-erkek için 70’e çıkarılacak. Kamu çalışanlarının 70 binini atmak istiyorlar. Çalışma koşullarını, ücretleri, işgüvencesini esnetmek istiyorlar. Kamuda % 30–70 kesinti planlanıyor, somut hiçbir önlem yok, sürekli kesinti yapılıyor.
IMF yardımı koşullu, bütçe açığı %6.8’e düşerse sonraki yardımı verecek, kesintiler yapılmazsa açık %9’a çıkacak. IMF’nin koşullarını sendika kabul etmedi, 17 Mayıs’ta toplanılarak asgari ücretin 175 Euro’ya çıkması, emekli maaşının ortalama ücretin %45’ine çıkarılması, emeklilik yaşının 63 olması, yolsuzluğa ve vergi kaçırmaya karşı olunması, kamu emeklilik sisteminden özele transferin durdurulması, kamu kurumlarının depolitize edilmesi istendi. 19 Mayıs’ta 30 bin kişi ile hükümet binası önünde kesintilere karşı gösteriler yapıldı. Öğretmenler, öğrenciler, sağlıkçılar da katıldı, hükümetin istifası istendi, 31 Mayıs ve 1 Haziran’da genel grev yapıldı, hükümet hiç dinlemedi, yeni grevlere gidildi, öğretmen, sağlıkçı, metro grevleri yapıldı, gümrük memurları katıldı, beş sınırda trafik durdu, Bükreş ve başka illerde eylemler yapıldı, hükümet binalarına kendilerini zincirlediler, sadece acil hizmetler verildi. Doktor sendikası Hipokrat da bu eylemlere katıldı. Haziranda da eylemler sürecek.
Ciddi krize gidiyoruz, Cezaevlerinin çalışma koşulları çok kötü, Aralık 2011 sonrası daha kötü olacak. Çünkü AB yasalarına göre başka ülkelerde tutuklu bulunan Romenler geri gönderilecek ve Avrupa’da 11 bin tutuklu Romen var. Tutuklu sayısı şimdi 27 bin, 50 bine çıkması bekleniyor, oysa buna yönelik bütçe hazırlanmıyor. Gardiyanlar da Mayıs grevine katıldılar.
Yerel yönetimlerde, özellikle ısınmada iflaslar yaşandı, devlet sübvansiyonuna son verildi, kesintiler yapıldı. Belediyeler borçlarını ödemek için elindekileri, ulaşımı satıyor. Yakın zamanda hizmetin maliyetini karşılayamaz olacaklar. Bükreş’in su hizmetlerini Fransız şirket yapıyor.
Özel şirketler de işçi çıkarıyor, enerjide çok işçi çıkarıldı, sendikalar işçi çıkarma tehdidine karşı çalışma saatlerini uzatıyorlar. Emekliliği kadın-erkek 65’e çıkarmak istiyorlar
Romanya’nın sorunları 1990’a dayanıyor, yolsuzluk gelişti, bütçeden maaş alanlar ciddi sorun yaşadı, Romanya’da bir km. yol başka ülkelerin üç katı maliyete yapılıyor, acayip yolsuzluk var.
Birçok Avrupa ülkesinde kolay koşullarda kredi veriliyor ama insanlara sürekli haciz geliyor, borçlanıyorlar. Şimdi de ücret kesintilerine gitmek istiyorlar. İnsanlar çok zorda, çöküşün eşiğinde, 1990 lı yıllardan daha büyük çöküş yaşıyoruz.
EPSU ile ortak cephe kurmalıyız. İşçilerin aç kaldığı, bir kısmın lüks yaşadığı hükümetlerden kurtulmak istiyoruz. Daha az konuşalım, daha radikal eylemlere gidelim. Bükreş’te 80 bin kişi ile eylem yaptık, medya 30 bin dedi. Bize aidat ödeyen işçiler, bizden mücadele bekliyorlar, bunu yapmazsak inanırlığımızı yitiririz.
BULGARİSTAN
İşverenlere karşı üst düzeyde mücadele gerekli, görüşmeler çok zorlu geçiyor. Sağlıkta yapılan iş sağlığı konulu çerçeve anlaşmayı bütün ülkelerde kullanabiliriz. Sağlık çalışanlarının çoğu kadın, kadın hakları çalışması sendikaların geleceği açısından önemli,
Bulgaristan’da yaşanan; var olanları korumak, bu ne kadar sürer bilmiyoruz.
Sanayide kısmi büyüme söz konusu idi, kriz öncesi işsizlik %6 idi, son kayıtlara göre ise %9.5. Kriz dışarıdan geldi, bankacılık etkilenmedi, ekonomik kriz yaşadık. 1996–97 de mali kriz yaşanınca bankacılığı geliştiren adımlar atılıp, 50 bin Euro üstü hesaplara garanti getirilmişti. Bankaların çoğu Avusturya, Fransız, Alman bankaları ve özel bankalar. Sermaye çevreleri de yüksek krediden şikayetçi.
İnşaat, işsizliğin en yüksek olduğu sektör. Ücret artışları durduruldu, bütçenin yeniden gözden geçirileceği yeni bir yasa getirilmek isteniyor, çünkü bütçe gelirleri azaldı. 59 maddelik istikrar paketi hazırlandı, bazıları işçilere de yararlı ve sendika müdahil oldu, bazı acıları üstlendi, kesintileri paylaştılar. %20 kaynak yetersizliği var. Merkezi ve yerel yönetimde işten çıkarma var, Eğitimin bütçesi korundu, kesintiye gidilmemesi için anlaşıldı. Vergiler arttırıldı, sigorta şirketlerinin primleri arttırıldı. Bütün bu önlemlerden 500 milyon leva gelir bekleniyor ama bütçe açığı 1 milyon Euro ( bir Euro, iki leva). Bulgaristan IMF ye gitmedi, çünkü halen taze paraya erişebiliyor.
Ücretler ve emeklilik maaşları artmıyor, yerel yönetimlerde özellikle sağlık ve eğitimde kısıntılar var. 2008 deki TİS’i garantilemek için yeni TİS imzaladık, kamu hizmetlerinde iki yıl düşüşe izin vermek istemiyoruz.
En yoksullara sağlanan sosyal yardımları hükümet sağlıyor, AB’den gelen kaynakların bir kısmı buraya kullanılabilir. Önümüzdeki yıl daha zor geçecek, başka ülkelerde krize girecek.
Bulgaristan’da ilk kez su ve kanalizasyon için 6 Ocak 2010 da TİS imzaladık, daha önce TİS sadece üyeleri kapsıyordu, şimdi tüm çalışanları kapsıyor ve bunu tartışıyoruz.
Su ve kanalizasyon için geçen yıl yeni yasa geldi, su şirketleri-yerel yönetimler ve hükümet arasında yetki paylaştırıldı, hizmetler iki kesim tarafından yürütülecek. Bu durum özel sektörün alana girişine neden olacak. Bakanlık bu alanda kısıntı olmayacağı vaadinde bulundu.
Emeklilik sistemi çöküşün eşiğinde, iki konfederasyon zorlu mücadele veriyor, hükümet emeklilik sisteminde reform yapmak istiyor, çünkü yeterli gelir yok, emekli sayısı hayli yüksek, bazı uzmanlara göre mali istikrar etkilenebilirmiş. Kriz psikolojik basınca neden oluyor, hergün bir şey patlak veriyor, olumsuz işyeri stresi arttırıyor. Göç ciddi sorun, sağlık emekçileri göç ediyor.
ARNAVUTLUK
Özelleştirme yaygın, 1990 öncesi diktatörlük vardı, her şey devletindi, şimdi ise çoğu özelleşti. Hükümet özelleştirme isteğinin AB’den geldiğini söylüyor, özelleştirme sonrası eskiye göre daha kötü durumdayız. Su hizmetleri taşeronlaştırıldı, Alman şirkete verildi.
Küçük kentlerdeki hastaneler kapatılıyor, yerel düzeydeki hizmetler, küçük yerlerde güçleşiyor, sağlık çalışanları işsiz kalacak. Doktorlar, hem kamuda hem özelde çalışıyorlar. Arnavutluk savunma sanayinde çok özelleştirme oldu, çalışanların yarısı işten atıldı. Bazı fabrikalar yeniden açıldı, NATO ile birlikte tank fabrikası açıldı.
Kriz ekonomiyi ciddi etkiledi, ekonomide ve yatırımlarda daralma yaşandı. Yurtdışında çalışan Arnavutların gönderdiği dövizde ve sanayide daralma oldu. Yansımaları da sendikalarda görülüyor, üyeler çok sorun yaşıyor. Geçen yıl kongreler yapıldı, beş yıllık yönetimler seçildi,. Sendikalar koltuklarını korumak isteyenlerle sorun yaşıyor, üyelerin katılımını istiyoruz. Arnavutluk’ta ve bölgede işçiler sendikalara pek güvenmiyor. Maden, metalürji ve enerjide TİS imzaladık.
Bütün sektörlerde reform, değişim-dönüşüm yaşanıyor. Arnavutluk’ta birçok değişim yaşandı, özelleştirmeler oldu, ekonominin dışa açılmasına uyum sağlamaya çalışıyoruz. Hükümet düzgün çalışma koşulları oluşturmuyor, yasalara uymuyor, Arnavutluk AB üyelik yolunda ilerliyor. Bu yılki önceliğimiz işyeri sağlığıdır.
Bağımsız sendika temsilcisi; Savunma sanayinde federasyonuz. Ülkenin NATO’ya katılmasında çok sorun yaşadık, özelleştirme oldu, fabrikalar kapatıldı, sonra anlaşmaya vardık. Savunma bakanı ile TİS yaptık. Şimdi bu alanda işyerleri yeniden açılıyor, Tank fabrikası gibi ve bu da iyi oluyor. EPSU’dan güçlü destek bekliyoruz, deneyim ve bilgi alışverişi gibi.
AB’NİN KOMŞU ÜLKELER POLİTİKASI ( ETUC Genel Sekreteri)
AB, 2004 yılında komşu ülkeler politikalarına yöneldi; yakın, barışçıl ilişkiler, ortak çalışma. Bu politikalar Lizbon anlaşmasına dayanıyor.
Komşu ülkeler; Moldova, Azerbaycan, Güney Kafkaslar, Güney Akdeniz ülkeleri. Bu ülkelerin gelecekte AB üyesi olması beklenmiyor. AB komşuluk ilişkisi 15 ülkeyi kapsıyor, toplam nüfusları 417 milyon ve AB nüfusuna eşit durumda.
AB, üyesi olamayan ülkelerle de gelecekte AB merkezli bir politika yürütmek istiyor.
AB, demokrasi ve insan haklarını geliştirmek isteyen ülkelere yardım, siyasi ve mali destek veriyor.
Bu kısmı AB’nin komşularına karşı şirin-güleryüzlü kısmı, kara kısmına bakalım: Komşularına mali yardımda önkoşul olarak sunulanlar; özelleştirme, liberizasyon, hatta AB ülkelerinde kabul edilmeyen özelleştirmeler de isteniyor. Kamu hizmetleri etkileniyor. DTÖ üzerinden ticarileştirme, özelleştirme, devlet yardımlarında kesinti, yeniden yapılandırma çalışmaları, su-sağlık alanını ciddi olarak kapsıyor. Moldova AB’ye göç etmiş kişilerin geri gönderilmesini kabul etmek durumunda bırakılmış.
AB anlaşmaları, komşu ülkelere ticareti serbestleştirme önkoşulu getiriyor, sağlık-su-enerji buna dahil, sendikalar karşı çıkıyor. Moldova–AB arasındaki anlaşmada hizmet sunumunda kısıtlamalar sonucu Moldova kamu hizmetlerini AB şirketlerine açmak zorunda kalıyor.
Devlet yardımlarının bitirilmesi veya en aza indirilmesi isteniyor, komşu ülkelerde yoksulluk yoğun ve hüküm de çok sert. AB komisyonu kamu-özel ortaklığını özendiriyor, iç pazarın geliştirilmesini, özelin özendirilmesini istiyor.
AB kendi içinde kamu-özel işbirliğinde kamu veya özel tercihinde bulunmuyor ama komşularında özeli destekliyor. Sendikalar ve işçi hakları konusundaki hükümlerde ise; sendika kurma, üye olma, insan hakları sözleşmesine sadakat istiyorlar. Ama bunlar olmadığında yaptırım da yok.
Çokuluslu şirketlerin komşu ülkelere yatırım yapmasını isteniyor, ama anlaşmalar sonrası o ülkelere daha fazla yatırım gitmiyor. Anlaşmalarla yardımlar kesiliyor, vergiler düşürülüyor.
İstihdam; bu programı uygulayan ülkelerde işsizlikte ciddi artış oluyor, yeni yoksullar çıkıyor, sosyal dengesizlikler artıyor.
Emek hakları; politik reformlar gerekiyor. Güçlü insan hakkı ve sendikal haklar olacağı söylendi ama son 10 yıllık deneyim, ekonomik reformlar bu haklarda artışa neden olmadı.
PSI Araştırma merkezinin sonuçları; Liberalleştirme ve özelleştirmenin AB standartlarının çok ötesine gitmesi, istihdamı ve işsizlik araçlarının yaratılmasını engelliyor. Siyasi etkileri çok belirsiz, bu anlaşmalar demokratik olmayan rejimler tarafından da sürdürülebilir. “Demokratik olmayan ülkelere destek yok denmiyor”
AB nin bu politikalarına karşı ortaklaşa çalışma yapmak gerekiyor.
AB politikasına havuç, sopa politikası diyebiliriz. AB, su-enerji-sağlık hizmetlerinin piyasalara açılmasını istiyor. Ticari ilişkiler son derce eşitsiz, bazı sonuçlar henüz tam değerlendirilemiyor.
Bulgaristan AB’ne girdiğinde Nükleer santrallerin kapatılması istenmiş ve kapatmışlar. AB içinde zeytinyağı üretimi ile İspanya’yı görevlendirmişler, oysa Portekiz’de yağ üretiminde 2. sıradaymış.
Konuşmaları derleyen; Şükran DOĞAN