KESK Genel Başkanı Sami EVREN bugün 11:00’de Taksim Hill Hotel’de yaptığı basın toplantısında tüm emekçileri, emek dostlarını ve demokratik güçleri greve çağırdı. Evren’in açıklaması şöyle:Bugün burada 26 Mayıs’ta gerçekleştireceğimiz genel eylem ve grevin gerekçelerini anlatmak, kamuoyu ve halkımızla paylaşmak için önünüzdeyiz. Öncelikle bizleri 26 Mayıs’a götüren süreç hakkında birkaç saptama yapmak, 2010 Mayıs’ında emekçiler açısından Türkiye’nin bir tasvirini ortaya koymak gereklidir.

Emekçiler açısından, ekmeğini çalışarak kazananlar açısından Türkiye zaten yapısal sorunlarla kuşatılmış bir ülkedir. 30 yıldır izlenen ekonomik politikalar ucuz ve örgütsüz emeğe dayalı, istihdam yaratmak yerine kapasite kullanımını zorlayan ölçüsüz bir sermaye birikim modelini esas almışlardır.Bu modelde sadece emek gücünün değerinin düşük tutulması değil, aynı zamanda kamu harcama ve yatırımlarının sürekli sınırlanması, uzun yılların birikimi üzerine inşa edilmiş kârlı kamu işletmelerinin özelleştirilmesi ve temel kamusal hizmetlerin Pazar dinamiklerine terk edilmesi hedeflenmiştir.

Egemenler açısından Türkiye bu hedeflere ulaşmıştır. Ancak bu Başbakanın da kabul etmek zorunda kaldığı azgın bir sömürü düzeni pahasına gerçekleştirilmiştir. Bu sömürü düzeni Türkiye’de darbenin yarattığı bir siyasi iklimde emekçilerin örgütlenmesi ve hak mücadelelerinin baskı altında tutulması pahasına kurulmuştur. Türkiye’nin yapısal durumu budur.  Bu yapısal durumu güncel dinamikler açısından bir kez daha ele almak gerekmektedir.

Ülke 2008 küresel krizine bu yapısal koşullar altında girdi. Kriz koşulları  zaten kabul edilemez oranlarda seyreden işsizliği katmerlendirdi ;  işini kaybetmeyenler açısından reel ücretlerde ciddi erimelere yol açtı.Ancak krizle birlikte emekçilerin yüz yüze kaldıkları yaşam koşulları karşısında bir direniş çizgisi oluşturmaya başladıklarını gördük. İşyeri temelli sayısız direniş ile gündeme gelen bu çizginin örgütlü emek güçleri tarafından kitlesel gösteriler yoluyla geliştirildiğini gördük. Bu direniş hattının köşe taşlarını  Ankara ve İstanbul’da gerçekleştirilen büyük kitlesel mitinglerde gördük, 25 Kasım grevi’nde gördük.

Emekçilerin kendilerinin ve ülkelerinin kaderine müdahale etme kararlığını son olarak TEKEL direnişinde gördük ve 1 Mayıs’ta Taksim 1 Mayıs alanını dolduran 500 bin emekçinin, ülkenin dört bir yanında 1 Mayıs’ta alanlara çıkan milyonlarca emekçinin coşkusunda gördük.Bu süreci doğru okumayanların, 30 yıldır kurdukları sömürü düzenini olduğu gibi devam ettirme niyetinde olanların iflas etmiş bu politikalarını  artık sürdüremeyeceklerini bilmeleri gerekmektedir.Emekçiler 2 yılı aşan bir süredir meşru ve fiili yollarla ülkenin gerçek gündemini ortaya koymaktadırlar.

Artık ülkenin küresel sermayenin istekleri çerçevesinde değil emekçilerin talepleri etrafında şekillenen politikalara ihtiyacı vardır. İflas etmiş neo-liberal politikalar halkımıza ve ülkemize yoksulluk ve mutsuzluktan başka bir şey vermemektedir.Ülkenin gerçek gündemi işsizliktir: Bugün Türkiye’de 6 milyonu aşan emekçi işsizdir. Üstelik bu rakam artık iş aramaktan vaz geçmişleri, umutsuzları kapsamamaktadır. Bugün Türkiye’de milyonlarca kendi hesabına çalışan gözüken yurttaşımız gizli işsizdir. Yine 6 milyona yakın emekçi aslen gizli işsizlik koşullarının ötesine geçmeye imkan vermeyen insanlık dışı bir asgari ücretle çalıştırılmaktadır.Ülkenin gerçek gündemi güvencesizliktir: milyonlarca emekçi sigortasız, kayıt dışı çalıştırılmaktadır.

Esnek ve kuralsız çalışma neredeyse bir kural haline gelmiştir. Kamuda 4B, 4C adı altında güvencesizlik yaygınlaşmaktadır.  Taşeronlaştırma başka bir güvencesizlik türü olarak çalışma hayatımızda önemli bir yere sahiptir. Yaptığı işten ötürü herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadan çalışanların oranı, % 41,7dir. Siyasi iktidarın en son olarak göz diktiği güvence kıdem tazminatıdır.Ülkenin gerçek gündemi örgütsüzlüktür: Bugün çalışma hayatı anti-demokratik yasaların sultası altındadır. Emekçiler açısından örgütlenmek, hak aramak olağanüstü zordur, risklidir. Sermaye kesimi en ufak bir sendikal girişim karşısında emekçileri işinden edebilmektedir. Kamuda sendikal kadrolar baskı, sürgün ve işten çıkarma tehditi altında faaliyetlerini sürdürmektedir. Sendikalı emekçiler için soruşturma, tutuklama, hapis gündelik vakalara haline gelmiştir. Sendikalaşma oranı düşüktür.

Biz emekçiler bu tablo karşısında 2 yılı aşan süredir taleplerimizi defalarca dile getirdik. Eylemlerimizle, etkinliklerimizle, grevlerimizle bu tabloyu kabul etmediğimizi; çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakmak adına, özgür, eşitlikçi, demokratik bir ülke yaratmak adına mücadelemizi sürdüreceğimiz vurguladık. Siyasi iktidarın hakkını arayan emekçiler karşısında sergilediği baskıcı otoriter tutumun bizi yıldırmayacağının altını çizdik.

1 Mayıs 2010’da emekçilerin en geniş taleplerini ülkenin gündemine taşıdık.Yukarıda ifade ettiğimiz bu tablo karşısında buradan bir kez daha ilan ediyoruz.

İflas eden ekonomi politikalarınızı reddediyoruz.

Toplumun en geniş kesimlerinin çıkarlarını gözeten politikalar istiyoruz.

İşsizlikle etkin mücadele istiyoruz.

 Emekçilerin taleplerinin karşılanmasını  istiyoruz.

Hayatın her alanında adalet ve barış istiyoruz.

Anti-demokratik yaklaşımların, ırkçı, şoven politikaların, cinsiyetçi uygulamaların ülkenin gündeminden çıkarılmasını istiyoruz.

26 Mayıs’ta yapacağımız grevle bu taleplerimizi bir kez daha güçlü bir şekilde ortaya koyacağız. İşsizliğe, güvencesizliğe ve örgütsüzlüğe boyun eğmeyeceğimizi bir kez daha haykıracağız.

Üretimden gelen gücümüzü kullanacağız; alanlarda olacağız. Tüm halkımızı, emekçileri, emek dostlarını, demokratik güçleri grevimize katılmaya, destek olmaya çağırıyoruz.Özgür, eşitlikçi, demokratik bir ülke yaratana kadar mücadelemizin süreceğini herkes bilmelidir. Yolumuz açık olsun!

Taleplerimiz:

Başta 4-C olmak üzere güvencesiz, kuralsız, esnek tüm istihdam uygulamalarının terk edilmesini

Çalışma yasalarının ILO normlarına uygun hale getirilmesini, emekçilerin örgütlenmesi önündeki engeller kaldırılmasını;

Kamu emekçilerinin grevli, toplu iş sözleşmeli sendika hakkı Anayasal güvence altına alınmasını,  

Avrupa Sosyal Şartı’nın  5. ve 6. maddelerine konulan çekincenin kaldırılmasını Kıdem tazminatı  hakkını ortadan kaldıracak girişimlerin terk edilmesini

İşsizlik Fonu’nun amacı dışında kullanılmasına son verilmesini

Asgari ücretin “insanca yaşamaya yeterli ücret” olarak yeniden saptanmasını

Çalışma hayatının sözleşme biçimleri, çalışma süreleri ve ücret yönünden insan onuruna yakışır iş temelinde düzenlenmesi için gerekenlerin yapılmasını

İş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin iş cinayetlerini de önleyecek şekilde yasal güvenceye kavuşturulmasını

Sağlık katılım ve katkı payından vaz geçilmesini

Çalışma hayatıyla ilgili tüm konularda sendikaların görüş ve önerilerinin dikkate alınmasını

Kamusal kaynakların sermayeye değil istihdam yaratacak yatırımlara aktarılmasınıİstiyoruz…

21 Mayıs 2010 Cuma

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]