BASINA VE KAMUOYUNA

AKP Hükümeti, işçi ve emekçilere yönelik saldırılarına pervasızca devam etmektedir. İktidara geldiğinden bugüne kar getiren ne kadar kamu kuruluşu varsa satmış, buralarda çalışan işçi ve emekçileri sokağa atmıştır. AKP Hükümeti döneminde, taşeronlaştırma kölelik koşullarında, sigortasız, maaşsız angarya çalıştırma kanser gibi yaygınlaşmıştır. İşçilerin ve Kamu emekçilerinin taleplerini görmezden gelmektedir. AKP Hükümeti hastaneleri satmış, sağlık ve eğitimi paralı hale getirmiştir. Toplumun hak arayan kesimlerine tahammül edilmemekte bu tahammülsüzlük, bizzat Sayın Başbakanın ağzında aşağılama ve tehdide dönüşmektedir. Hükümeti, işçi ve emekçileri aşağılayan, taleplerini görmezden gelen ve hak arayanları tehdit eden ve bizzat baskı uygulayan emek düşmanı politikalarına derhal son vermeye çağırıyoruz.

  Hükümetin bu saldırılarına dair son günlerde pek çok örnek vermek mümkündür. 12 Bin Tekel işçisi, özlük haklarını korumak, güvenceli işte çalışmak için hükümetten talepte bulundular. Fakat hükümet, ne işçilerin ne de sendikaların sesine kulak verdi. İşçileri yatarak maaş almakla suçladı, devleti sömürüyorsunuz dedi ve işçilerin üzerine gazla, copla güvenlik güçlerini saldırttı. İtfaiye işçilerine de aynı muameleyi yaptırdılar. 25 Kasımda insanca çalışma ve yaşam koşulları, grev ve Toplu Sözleşme hakkı için Grev yapan Demiryolu emekçilerine de, haklarını arayan Eczacılara da aynı tahammülsüz ve cezacı zihniyetle davrandılar.

Milyonlarca çalışanı ilgilendiren asgari ücret belirlenmesinde, hükümet yine bildiğini okumakta ve işçi temsilcilerinin sesine kulaklarını tıkamaktadır. Hükümet, otobüse, metrobüse, elektriğe, doğalgaz ve daha pek çok şeye zam yağdırmaktadır. İşçi ve emekçilerin, yapılan zamlar karşısında ücretleri her geçen gün erimekte, işçi ve emekçiler yaşama dirençlerini kaybetmektedir.  Tez-Koop-İş ve SES olarak insanca yaşanacak bir asgari ücret belirlenmesini istiyoruz. 

AKP hükümeti iktidara geldiğinden bugüne nasıl politika uygulamışsa, başta kamu kurum ve kuruluşlarında olmak üzere yöneticiler de, kurumları aynı şekilde, Başbakanın yöntemiyle yönetmeye kalkmaktadırlar. Balık baştan kokmaktadır.  İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’de hükümet gibi, kar elde eden sosyal tesisleri taşeronlaştırmak için, kollarını sıvamıştır. Burada çalıştırılan işçilerin geleceğini düşünen, taşeronlaştırmanın hizmette kaliteyi düşürdüğünü, yolsuzlukların kaynağı olduğunu, hizmetin pahalılaştıracağını görebilen ve taşeronlaştırmayı reddetme iradesi gösteren bir yönetim kurulu üyesi çıkmadı henüz. 

Ne yazıktır ki Ülkemize hukukçu, iktisatçı, siyasetçi ve daha pek çok kıymetli meslek mensubu ve bilim adamı yetiştiren İstanbul Üniversitesi’nde görevde bulunan tüm yöneticiler, yemek ihalelerinde ayyuka çıkan yolsuzluk haberleri karşısında susmaktadırlar. Bu suskunluk Üniversitenin Rant Kapısı olmasını onaylamaktır.  Sosyal Tesislerinin işlettiği Kantin ve Otoparkların taşeron şirkete devredilmesi kararına tepki vermemektedirler. Üniversitenin bazı yöneticileri, Başbakan vari politika izlemekte, işçileri yatmakla, iş yapmamakla suçlamakta, işçiler iş bırakma eylemi yaptığı için sosyal tesislerin taşerona devredileceğini söylüyorlar. Bu işyerinde toplu sözleşme olmasına rağmen, ne toplu sözleşmeye ne de yasalara uyuyorlar. İşçileri hem yılda 270 saatten fazla mesaiye bırakıyorlar, hem de fazla mesai ücretini pervasızca, ödeyemeyiz diyorlar. Döner Sermaye dağıtımında adaletsizliğe devam ederek; öğretim üyesi dışındaki personelin emeğini görmezden geliyorlar. Sağlık hizmetinde tedavinin başarısını değil; işlem sayısı ve karı performans ölçütü olarak kabul eden, hastaneyi ticarethane; sağlıkçıları tahsildar haline getirmeyi amaçlayan dönersermaye dağıtımı sistemine geçerek; çalışanlar arasında rekabet ve eşitsizliği körüklemek istiyorlar. İşlerine gelmeyen işçi ve memur sendikası temsilcilerini ve yöneticilerini, sürgüne gönderiyorlar.

Taşeronlaştırmayı hedefledikleri Sosyal Tesislerden maaşını alan 166, Üniversite kadrosundan olup, kantinlerde çalışmakta olan 165 Tez-Koop-İş Sendikası üyesi bulunmaktadır. Kantin ve otoparkların şirkete devredilmesi halinde, 331 işçinin geleceğinin ne olacağı geçiştirilmektedir.  Diğer taraftan, devrin Üniversite Vakfına ait bir şirkete yapılacağı, işçilerin mağdur edilmeyeceği vb ifadeler duyulmaktadır. Üniversite Vakıflarının taşeronluğa bizzat soyunmasını kınıyoruz! İhaleler ilan edilmeden nasıl oluyor da vakıf şirketine verileceği ifade edilebiliyor? Vakıf Şirketi aracılığıyla, hangi yöneticilere rant kapısı açılacak. İstanbul üniversitesinde örgütlü sendikalar olarak, yolsuzlukların ve rant hesaplarının üzerine gitmekte kararlıyız.

Kantin ve Otoparkların Şirkete devredilmesi kararından derhal vazgeçilmeli, bu hizmetler şimdiye kadar olduğu gibi Üniversite ve kurum işçileri tarafından yürütülmelidir diyoruz!

Üniversitede, yasa ve anayasalara uygun, modern ücretsiz kamu hizmetinin savunulduğu, çalışanlara iş güvencesi sağlandığı ve bilim yuvasına yakışır bir yönetim politikası istiyoruz!

Susmayacağız, İstanbul Üniversitesinde çalışan işçiler, memurlar ve öğrenciler olarak gücümüzü birleştireceğiz birlikte mücadele edeceğiz. Üniversitede taşeron şirketler aracılığıyla hizmet üretilmesine,  üniversitenin rant kapısı olmasına, işçilerin, memurların öğrencilerin haklarının gasp edilmesine ve baskılarla sindirilmeye çalışılmasına izin vermeyeceğiz.  

 

 

Tez-Koop-İş Sendikası                      SES Aksaray Şube

İstanbul 5 Nolu Şube       

 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]