Öncelikli olarak sorunun kendisini doğru tanımlayabilmeli, böylesi dönemlerde ilgi odağı haline gelen sağlık sistemimizin durumunu doğru değerlendirebilmeliyiz. Ancak bu sayede başarılı olabilir, salgını en az kayıpla atlatabiliriz.

Domuz gribinden ölenlerin yoksullar ve taşeron çalışan sağlık emekçileri olması şaşırtıcı değildir.

Sağlık kurumlarında sayıları 108 bine ulaşan taşeron çalışanları, gerek eğitim yetersizliği gerekse açlık sınırının altında kalan düşük gelirleriyle böylesi salgınların da açık hedefi durumundadır.

Krizle daha da derinleşen yoksulluk ve artan işsizliğe bağlı yeterli ve dengeli beslenememe ölüme açık davetiye çıkarmaktadır.

Sağlık çalışanları; vardiya usulü çalışma, zaman baskısı, hata yapma korkusu, personel yetersizliği nedeni ile aşırı çalışma, performansa göre ücret, bulaşıcı hastalık vb. nedenlerle aşırı stres altındadır.

Katkı ve katılım paylarından dolayı sağlık kuruluşlarına başvuruların azaldığı bir gerçektir. 

Koruyucu sağlık hizmetlerinin vazgeçilmez görevi toplumu bilgilendirmedir.

Kimi çevrelerin kamuoyunu salt bir aşı tartışmasına boğarak asıl sorundan uzaklaştırdığını, toplumda bir ikilem yarattığını  “aşı olacaklar” , “aşı olmayacaklar” gruplaşması yaratarak toplumu ve daha da önemlisi sağlık çalışanlarını dahi kararsızlığa ve gerginliğe ittiklerini endişeyle izliyor ve toplumsal sorumluluktan uzak buluyoruz.

Bilim kurullarının ve uzmanlık derneklerinin risk gruplarının aşılanmasına olumlu yaklaşımlarını göz ardı ederek konuyu başka zeminlerde tartışmayı doğru bulmuyoruz.

                Aşının faydası olası yan etkinin yaratacağı zarardan çok daha büyük olması ve alternatifinin hastalığa yakalanmak olduğu gerçeğinden hareketle aşı yaptırmamanın hata olacağını düşünüyoruz.

                Böylesi salgınlar tarih boyunca hep oldu ve bundan sonra da olacaktır. Önemli olan bu tabloya karşı sistemlerin hangi felsefeyle, ne tür önlemler aldığı, toplumsal kaynakları, bilgiyi, teknolojiyi nasıl seferber ettiğidir. Olanakları ne ölçüde toplumsal paylaşıma sunduğudur. Bugünkü piyasacı sisteme dair en büyük eleştirimiz ve yaşanan salgınlara dönük kaygılarımız tam da bu nedenlerle artmaktadır. Zira bugünkü sistem kamusal anlayıştan yoksundur. Bu tür salgınların panzehiri olabilecek aşı üretimi bu amaç için kurulan Hıfzısıhha Enstitüsünde dahi üretilmeyerek, ülke tamamen küresel aşı ve ilaç tekellerine bağımlı bırakılmıştır.

Yukarıdaki tespitlerden hareketle herkesi bir kez daha sorumlu davranmaya davet ediyoruz.

Hükümete öneriyoruz.

Sağlık kurumlarında taşeron çalışanlar acilen eğitimden geçirilmeli ve ücretleri de yükseltilmelidir. Asıl olarak da, kadrolu çalıştırma esas alınmalıdır Yeterli sayıda hizmetli personel istihdam edilmeli, sabun, deterjan gibi hijyenik maddeler ücretsiz sağlanmalıdır.

İşsizlerin yoksulların ve sağlık çalışanlarının beslenme, barınma, temiz su, temizlik malzemesi ihtiyaçları derhal karşılanmalı veya bu ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri miktarda nakdi ödeme yapılmalıdır.

Yoksul halkın direncini artırmak için gerekli değişiklikler gerçekleştirilinceye kadar yoksul semtlerde, okullarda ücretsiz sebze meyve dağıtmaktan çoklu vitaminleri sağlamaya kadar aşı dışında da önlemler almalıdır.

Sağlık personeli sayısı acilen yükseltilmeli performansa göre ücret uygulamasından hemen vazgeçilmelidir

Piyasalaştırılmış sağlık sistemimiz bir bütün olarak sorun olmakla birlikte, acil olarak, sağlık hizmetine erişimi kısıtlayan katılım payı (muayene ücreti), ilave ücretler kaldırılmalıdır.

Tamamen toplumsal bir sağlık sorunu olan salgınlarla bireysel temelli bir sistemin başa çıkması mümkün değildir. Bu nedenle bireysel temelli “Aile Hekimliği” uygulamasından vazgeçilerek toplumsal temelli “Sağlık Ocağı”  sistemi güçlendirilmelidir.

Hıfzıssıhha Enstitüsü yeniden aşı üretimi için donandırılmalıdır.

Bilginin güvenilirliğini artırmak için Sağlık Bakanlığı işbirliğine yönelmeli, çelişkili açıklamalardan kaçınılmalıdır.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur. 03.11.2009                                                                                                                                                                           

                                                              

SES GENEL MERKEZİ

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]