Domuz Gribi salgınında en büyük risk, yoksulluğa bağlı beslenme sorunları ve sağlık hizmetlerine erişimi engelleyen muayene ücretleridir.

Ülkemiz bir süredir kamuoyunda “domuz gribi” olarak bilinen influenza A (H1N1) salgınını endişeyle beklemekte, buna yönelik alınan önlemler ise yoğun tartışmalara neden olmaktadır. Şu ana kadar yaklaşık 700 vakaya rastlanmış, hiç ölümün olmamasıyla sevindiğimiz tablo iki gün önce Ankara’dan gelen ilk ölüm haberiyle sarsılmış, sevinç yerini kocaman bir üzüntüye bırakmıştır. Hayatını kaybeden Mustafa Güneş’in bir sağlık emekçisi olması ve kısa süren tedavi öyküsündeki hatalar zinciri üzüntümüzün üzerine hayret ve öfkemizi de eklemiştir. Daha ilk ölümden anlaşılmaktadır ki Sağlık Bakanlığı kendi personeline sahip çıkmaktan dahi aciz durumdadır.

Domuz gribi salgını kıtalar arası bir salgındır (pandemi) ve daha önce görülmeyen bir tür olarak hızla yayılmaktadır. Bundan dolayıdır ki DSÖ en son evre olarak belirlenen 6. evreden alarm vermektedir. Bundan dolayıdır ki Sağlık Bakanlığı da yoğun bir hazırlık içerisine girmiştir. Evet, yoğun bir hazırlık içine girilmiştir ama bu hazırlık çalışmaları tarihimizde hiç görülmedik bir yoğunlukta tartışmalara yol açmaktadır. Bu durumun nedeni Bakanlık ve Hükümet politikalarına güvensizliktir. Yakın zamanlarda görülen kolera, kuş gribi, KKKA salgınlarında ve son olarak yaşanan Kızamıkçık aşısı skandalında Bakanlığın aldığı tutum ve kayıtsızlık hali güvensizliğin temel nedenlerinden biridir. Ama bütün bunları da kapsayan ve her düzeyde sorunlar yumağına yol açan asıl güvensizlik nedeni “dönüşüm programı” adıyla sağlık hizmetlerinin piyasalaştırılması, kamusal sorumluluklar yerine “paran kadar sağlık hizmeti” anlayışının egemen kılınmasıdır.

Öncelikli olarak sorunun kendisini doğru tanımlayabilmeli, böylesi dönemlerde ilgi odağı haline gelen sağlık sistemimizin durumunu doğru değerlendirebilmeliyiz. Ancak bu sayede başarılı olabilir, salgını en az kayıpla atlatabiliriz. Böylesi salgınlar tarih boyunca hep oldu ve bundan sonra da olacaktır. Önemli olan bu tabloya karşı sistemlerin hangi felsefeyle, ne tür önlemler aldığı, toplumsal kaynakları, bilgiyi, teknolojiyi nasıl seferber ettiğidir. Olanakları ne ölçüde toplumsal paylaşıma sunduğudur. Bugünkü piyasacı sisteme dair en büyük eleştirimiz ve yaşanan salgınlara dönük kaygılarımız tam da bu nedenlerle doruk yapmaktadır. Zira bugünkü sistem kamusal anlayıştan yoksundur. Bu tür salgınların panzehiri olabilecek aşı üretimi bu amaç için kurulan Hıfzısıhha Enstitüsünde dahi üretilmemekte, ülke tamamen küresel aşı ve ilaç tekellerine bağımlı bırakılmaktadır.

SES olarak Sağlık Bakanlığını samimi olmaya ve sorumlu davranmaya davet ediyoruz. Piyasacı sağlık sisteminin iflas ettiğini, biran önce kamusal sağlık sistemine geçilmesi gerektiğini artık görmek ve anlamak durumundadırlar.

Domuz gribi salgınından başarıyla kurtulmak, en az kayıpla atlatabilmek için -bugüne kadar yeterince dillendirilmeyen- ama her birisi hayati önem taşıyan aşağıdaki önlemlerin acil olarak alınması zorunludur:

• En büyük risk grubu, krizle daha da derinleşen ve sayıca artan işsizler ve yoksullardır. Çünkü vücut direncini azaltan en önemli faktör yoksulluğa bağlı yeterli ve dengeli beslenememedir. Bu kesimlerin beslenme, barınma, temiz su, temizlik malzemesi ihtiyaçları derhal karşılanmalı veya bu ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri miktarda nakdi ödeme yapılmalıdır.

• Katkı ve katılım paylarından dolayı sağlık kuruluşlarına başvuruların azaldığı bir gerçektir. Piyasalaştırılmış sağlık sistemimiz bir bütün olarak sorun olmakla birlikte, acil olarak, sağlık hizmetine erişimi kısıtlayan katılım payı (muayene ücreti), ilave ücretler kaldırılmalıdır.

• Sağlık kurumlarında sayıları 108 bine ulaşan taşeron çalışanları, gerek eğitim yetersizliği gerekse açlık sınırının altında kalan düşük gelirleriyle böylesi salgınların da açık hedefi durumundadır. Sağlık kurumlarında taşeron çalışanlar acilen eğitimden geçirilmeli ve ücretleri de yükseltilmelidir. Asıl olarak da, kadrolu çalıştırma esas alınmalıdır.

• Her türlü iş kazası ve meslek hastalığına maruz kalan sağlık çalışanları için iş sağlığı ve iş güvenliği birimleri oluşturulmalıdır. Cerrahi maske, eldiven başta olmak üzere koruyucu önlemler alınmalıdır.

• Okulların tatil edilmesi yetmez, yeterli sayıda hizmetli personel istihdam edilmeli, sabun, deterjan gibi hijyenik maddeler ücretsiz sağlanmalıdır.

• Koruyucu sağlık hizmetlerinin vazgeçilmez görevi toplumu bilgilendirmedir. Ancak, bilginin güvenilirliğini artırmak için Sağlık Bakanlığı işbirliğine yönelmeli, çelişkili açıklamalardan kaçınmalı ve ilk etapta aşı ile ilgili soru işaretlerinin giderilmesi için çalışmalar yapmalıdır.

• Sağlık çalışanları, gebeler, 6 aydan küçük bebeği olan veya bakan kişiler, 6 ay – 24 yaş grubu, 25 – 64 yaş grubundaki kalp hastalığı, kronik akciğer hastalığı veya immün sistem hastalığı olanlar risk grubunda bulunup istekleri halinde ücretsiz aşılanmalıdır. 26.10.2009

SES GENEL MERKEZİ

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]