Kamu Hizmetleri Enternasyonali (PSI), 25–26 Ağustos 2009 tarihlerinde İstanbul’da “Sağlık Sektöründe İşyeri Sağlığı Güneydoğu Avrupa Semineri” gerçekleştirdi. Türkiye, Bulgaristan, Moldova ve Romanya’dan sağlık alanında örgütlü üye sendikaların katıldığı seminere ülkemizden de SES ve Sağlık-İş katıldı. SES adına MYK üyeleri Şükran Doğan, Meryem Özsöğüt, Ümit Doğan ile sendika uzmanı Cahide Sarı katıldılar.
Seminerin içeriği, sağlık çalışanlarının karşılaştığı risklerin belirlenmesi, meslek hastalıklarının tespit edilmesi ve sağlık çalışanlarının sağlığının korunması olarak belirlenmişti. Bu konular dahil, sağlık çalışanlarının özlük-ekonomik her türlü taleplerinin elde edilmesinde ilk ve en önemli yolun sosyal diyalog olduğunun seminer yöneticisi tarafından her fırsatta vurgulanması ayrı bir yazı konusu olabilir. Bu yazıda toplantıya katılan sendika yöneticilerinin ülkelerinin sağlık sistemleri ile ilgili anlattıkları aktarılmaya çalışılacaktır. Bu aktarımı yaparken çeviriden ve hızlı not almadan kaynaklanan bazı ifade bozukluklarını düzeltmek ve kısaltmak dışında müdahalede bulunulmamıştır. Tırnak içinde bulunan tüm yazılar o ülkelerin sendikacılarının ifadeleridir.
Anlatılanlar, okuyanlara çok tanıdık gelecektir.
Bulgaristan;
“Reform konusunda çok deneyim biriktirdik, tek bir sistem uygulanmıyor, sendikamız pozitif reform için mücadele ediyor. Acil hizmetlerde yığılma çok olduğundan reform talep ettik. Bir hastanede bir-kaç ay grev yaşayarak iyileştirmeler yaşadık.
Sosyal diyalog yaşıyoruz, protesto ve eylem dönemlerinde diyalog çöktü tabi ve ücretler konusunda küçük kazanımlar oldu. Performans ücretlendirmesi var, müzakerelerde temel ücret görüşülebiliyor.
Bulgaristan AB’ ne girdikten sonra, uluslar arası mali kuruluşlar olan IMF, DB sınırlamalar getirdiler ve basınçları söz konusu. Laboratuar çalışanları, hemşirelerin ve doktorların bir kısmı işten atıldı. Personel sayısı orta düzeyde, bir doktora bir hemşire düşüyor.
Sağlık kurumları ticari yasalarda kayıt altına alınıyor. Devlet bütçesinden kaynak aktarılıyor, ekipman katkısı sunuluyor ama güvenlik sağlanmıyor. Paralel bir özel sektör kar amaçlı oluşturuluyor. Özelde çalışma koşulları daha iyi ama sendikal koruma yok, sendikaya katılırsa işten atılıyor. Toplu sözleşme kamuyu kapsıyor ve ulusal düzeyde yapıyoruz. İnsanlar sendikalara katılmaktan korkuyorlar.
Yeni hükümet sağlık hizmetlerine kaynak bulmada değişiklik yapma vaadinde bulundu. ‘Sağlığa piyasa yön vermeli’ diyorlar, biz de ‘sağlık hizmeti sorumluluğu devlette olmalı’ diyoruz. Sistem, her vatandaşın ihtiyacını karşılayacak düzeyde ve çalışanların çalışma koşulları ve onurlu bir ücret almaları konusunda devletin sorumluluğunda olmalı. Bulgaristan reformları yaşanan sorunlara yanıt oluşturamadı, mücadelemiz devam edecek. Reformlar sonrası 50 binden fazla kişi işten atıldı. Vatandaş da dahil kimse memnun değil. Herkes daha az paraya daha iyi sağlık hizmeti istiyor. Kaynaklar açısında bölgeler arası farklılık var, sağlık göstergeleri düştü.
Sadece memnuniyetsizlik değil, kronikleşen durumlar var. İlaçlar Sigorta tarafından karşılanıyor, az katkı var, AB ilaçları kullanılıyor, ulusal kurumlar azalıyor. Durumu az da olsa iyileştiren sözleşmeler yaptık, küçük başarılar kazandık. Bulgaristan’da ulusal düzeyde ilk Toplu Sözleşme yapanlar da, sözleşmeye işyeri sağlığını ilk koyanlar da sağlıkçılar.
Kronik stres vb. yeni hastalıkları tespit etmemiz gerek. Kimya ve madencilikte çok daha net kurallar var, sağlık karmaşık durumda ve listelerin oluşturulması için yeni yasalara ihtiyaç var. Daha uzun tatil ve daha kısa çalışma saatini sağladık ama yeterli değil.
- Anket çalışması yaptık, katılanların %40 ı stres konusunda 3 temel neden sıraladı; 1) Çok sayıda hasta bakmak ve yeterince zaman olmaması, 2) İş tanımının belli olmaması, 3) Ücret düşüklüğü,
- Ankete katılanların % 50 si ise yaptığı işin sağlığını etkilediğinin farkında. Kolları, boyunları ağrıyor, halsizlik, uykusuzluk hissi, psikolojik belirtiler ve unutkanlık var.
1 doktora 1 hemşire düşüyor, bazı yerlerde hiç hemşire bulunmuyor. Çalışanlar ücretle de teşvik edilmiyor, hatta ücretler donduruluyor. 2010 yılı sonrası ücretler dondurulacak.
Hemşirelere uygulanan şiddet çok yüksek, işyerinde şiddet konusunda toplantılar yapıyoruz. Cinsel taciz de oluyor, şiddet ve taciz için başvuru mekanizmaları yok.
Ülkemizde uzman doktor azaldı. Doktorlar Çek Cumhuriyeti ve Avrupa ülkelerine gidiyorlar. Hemşireler ise İngiltere’de hizmetçilik yapıyorlar. Bir doktor öldürülmediği sürece bu konular gündem olmuyor.”
Romanya:
“Herkes GSS’na tabi ve prim ödemek zorunlu. Sağlık alanında 1000’i aşkın yasa çıkarıldı. Sağlık sektörü açık piyasa olarak görülüyor. Daha önce milli gelirin % 4 ü sağlığa gidiyordu. Şimdi sigortada toplanan paralar başka amaçlar için de kullanılıyor.
Hastanelerde taşeronlaştırma yaygın, kaynak hastalara değil, hastane sahiplerine gidiyor. Son yıllarda daha çok özel laboratuarlar var ama pahalılaştılar. Yoksulların hizmete erişimi sınırlandı, zenginler özele gidebiliyor. Ücretler çok düştü. Krize kadar ek ödemelerimiz vardı ancak 1 yıllık yeni hükümet değişiklikler yaptı. Hastane yöneticisi krallık olduğunu düşünüyor ve ek prim ödemelerini yapmıyor. Eleman açığı var, yabancı şirketler hemşirelerimizi yüksek ücret vaat ederek başka ülkelere götürüyor. Sağlık Bakanlığı, halk sağlığı konusunda yeni yasa çıkarmak ve özelleştirmelere ağırlık vermek, hemşirelerin statüleri konusunda yeni düzenlemeler yapmak istiyor.
Sendikalar iyi örgütlendi, mücadele ettik Sağlık Bakanlığı ile yeni toplusözleşme yaptık. Sözleşme, Ulusal Sosyal Sigortalar Kurumu, Sendika ve Sağlık Bakanlığı arasında yapıldı. Sözleşmeyle; 1) IMF ve DB tarafından istenen yeniden yapılandırma sürecinde işten atmalar olmayacağını garantiledik. 2) Asgari bir ücret, prim ve ek ödenek sağlanmasını ve sözleşmenin her düzeyde hayata geçirilmesini, 2009 Eylül’ünde yeni bütçe de ücretler, özlük haklar konusunda bir dizi yenilikler yapılmasını ve tatil ödeneğini elde ettik.
Kamu sağlığı sadece prim ile yürümüyor, rüşvet de devreye giriyor, sağlıkçıları rüşvetle çalıştırmak istiyorlar. Rüşvete karşı mücadele başlattık, çünkü tüm doktor ve hemşireler rüşvet zannı altında bırakılıyor.
Halk sağlığının durumu ile ilgili elimizde rakamlar olmadığından, araştırmak için program başlatıldı. Şiddet vakası çok ama elde rakam yok.
Eskiden İtalya, İngiltere gibi ülkelere özeniyorduk ama şimdi onlar bizim 1989 öncesi durumumuza dönmek istiyorlar, biz ise onların bıraktıkları sistemi uyguluyoruz.
Hükümet işçi memur statüsündekileri geri götürecek yasa çıkarmak istiyor, şimdiki gelirimizin gerisine düşeceğiz, mücadeleden başka şansımız yok. Hastane yönetimlerine davalar açtık, sözleşmeye göre yargı sürecini işlettik, bazı hakları böyle aldık. Son üç yılda ücret artışı alabildik, daha iyi haklar almaya çalışıyoruz.
Sağlığın finansmanı devlet, sağlık bakanlığı ve sigorta üzerinden yapılıyor ama yeterince kaynak yok. Doktorlar ciddi özelleştirme ile karşı karşıya, ekipman sorunu var. Aile hekimliği de özelleşiyor, aile hekimliği merkezleri için astronomik rakamlar söyleniyor. Ülkemizde hizmetler yerelleştiriliyor, ücretler farklılaşıyor.
Hastalar temel teminat paketi üzerindekiler için ücret ödemek durumundalar, katkı payı ödeniyor, şimdilik düşük ama artacağı konusunda kaygılarımız var. Sağlıkta yolsuzluklar var, özel bakım ve uzmanlık isteyen sektörlerde illegal hizmetler alınıyor ve hizmet kalitesi daha düşük oluyor.
Romanya’da meslek hastalıkları konusunda bir yasa var. Daha önce komünist rejim altında bile sınıflandırılmış ve bilinen meslek hastalıkları vardı. Hastalıklar tanımlanmış ama bunlara karşı yöntem yok; hastalığa yakalanan bununla nasıl başa çıkacak, devlet yardım edecek mi, tazminat alacak mı? Hastalığı tanımlamak da zor oluyor, bürokrasi çok. Romanya’da doktorlar meslek hastalıklarını bilmek durumunda, meslek hastalıklarını rapor etme yöntemleri var. Pratikte işveren baskısı ile meslek hastalığının adını, derecesini değiştirebiliyorlar.
Buralarda kötü kapitalizmin rolüne bakmak gerek, stres ve şiddete bakmak gerek. Sağlık alanında çalışanların % 85 i kadın. Kadınların ücretleri daha düşük oluyor ve yöneticiler de genellikle erkekler. Bu konularda kamu-özel farkı yok.”
Moldova;
“Reformlar hiç bitmeyen bir süreç, başı sonu yok. Sağlıkta bir dizi sistem denendi. Önce Sovyet sistemi vardı, sonra ücretli sağlık sistemine geçtik, 4 yıldır da zorunlu sağlık sigortası geldi, aile hekimliği oluşturuldu, reform devam ediyor.
Zorunlu Sağlık Sigortası oluşunca mali kaynaklar arttı, bu durum ücret artışlarına yansıdı. Tek sendika var, (eczacı, doktor vb.) Diyalog yürüttüğümüz sosyal partnerler var, ücretler müzakere ile sağlanıyor, Sağlık Sigorta Şirketi de partnerler arasında, kaynaklara bakarak müzakere yapıyoruz.
Son yıllarda iş sağlığı konusunu unuttuk, çünkü ücretlerin zamanında ödenmesi kritik durumdaydı. Kazalar, sakatlıklar, meslek hastalıkları, verem bile var. Geçen yıl 108 doktor çalışamaz hale geldi, hemşireler konusunda sayı yok. ‘Doktor olmak istiyorsanız hastalıklarınıza vurgu yapmamanız gerek’ diyorlar. Rakamlar bakanlık arşivinde ve ulaşmada zorlanıyoruz. Bu konudaki öncelikli taleplerimiz; iş yeri sağlığına kaynak aktarılması, yasal düzenlemeler yapılması ve çalışanların eğitilmesi
10 bin hastaya 30 doktor düşüyor. Bazı bölgelerde açık, bazı bölgelerde fazla var. 5 yılda bir, doktor ve hemşireler kursa tabi tutuluyorlar. Kursa katılmayan terfi edemiyor, ücret artışı alamıyor, ücret skalasında yükselemiyor.
Meslek hastalıkları yasaları ve listeleri Sovyet sisteminden bu yana var. İş hastalığı tespit yöntemi var ve sıkı denetleniyor, koruyucu hekimlik de söz konusu. Standartların uygulanmaması ve toksik maddelerin uygun kullanılmaması durumunda kaydediliyor. Verem, kronik hepatit, ilaç alerjisi ve kazalar oluyor. Her kurum ve işverenin bunu düzenlemesi gerekiyor, toplu sözleşmelerde bu konular da yer alıyor. Bu konularda 1 Ocak 2009 da yapılan yasal düzenlemeye sendikaların birçok konuda dışlanması nedeniyle karşı çıktık.”
Türkiye:
Sendikamız adına MYK üyesi Şükran Doğan sunum yaptı. Sunumu buraya almadık. Çünkü sendikamızın savundukları örgütün ve kamuoyunun malumudur. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz; SES olarak, çok gerilere gitmeden 5–6 yıldır “sağlıkta dönüşüme” dair söylediklerimiz birer birer gerçek oluyor. AKP hükümeti ise bayram hediyesi olarak sağlık ocağı ve aile hekimliklerine getirdiği katılım payı konusunda düne kadar ‘1. basamak parasız olacak’ propagandası yapıyordu. Uygulanan ‘reform’ların IMF-DB patentli olduğunu söyleyenleri de ideolojik davranmakla suçluyordu. Yukarıdaki ülke uygulamaları siyasi iktidarın kimin ideolojisinin peşinde olduğunu gösteriyor.
Hazırlayan Şükran Doğan