ADLİ TIP KURUMU LAĞVEDİLMELİ, ÜNİVERSİTELERİ TEMEL ALAN YENİ VE BAĞIMSIZ BİR YAPILANMAYA GİDİLMELİDİR.

Facebook
Twitter
WhatsApp

Hükümlü İsmet Ablak’ın sağlık durumuna ilişkin Adli Tıp raporunun uzunca bir bekleyişin ardından çıkmaması ve bu süreç devam ederken kanserden yaşamını yitirmesi, yine yakalandığı ağız kanseri hastalığından dolayı damağı alınan, bu nedenle hapishanede tedavisi mümkün olmayan Güler Zere’ye ATK tarafından ‘mahkum koğuşunda kalabilir’ raporunun verilmesi üzerine, Türk Tabipleri Birliği (TTB), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Odamızda bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

 

Basın toplantısını yaptığı konuşmayla başlatan TTB Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy; “Adli Tıp Kurumu (ATK) toplum nezdinde güvenilirliğini kaybetmiştir ve çifte standartlı raporlar vermektedir, hapishanelerde bulunan bazı işadamları ‘panik atak’ gerekçesiyle tahliye edilirken 4. derecede kanser hastası olan hükümlülere ‘hapishanede kalabilir’ raporları verilebilmektedir. ATK bağımsız değildir, bilimsel değildir. Bu kurum derhal lağvedilmeli ve üniversiteleri temel alan yeni bir yapılanmaya gidilmelidir” dedi.

 

Gürsoy’un ardın söz alan ÇHD Başkanı Av. Selçuk Kozağaçlı ‘resmi bilirkişi’ olamayacağını tarafların bağımsız bilirkişiler seçebilmeleri gerektiğini savundu.

 

ATUD Başkanı Doç. Dr. Serhat Gürpınar ATK Başkanı Dr. Keramettin Kurt’un görevden alınıp yerine Doç. Dr. Haluk İnce gibi bir insanın getirilmesinin olumlu bir gelişme olduğunu ancak kurumun yapısından kaynaklı, Başkanın elinin kolunun bağlı bırakıldığını belirtti.

 

SES Genel Başkanı Bedriye Yorgun; ‘kızına sahip çıkmazsan ya davulcuya ya zurnacıya kaçar’ yaklaşımıyla cinayeti meşrulaştıran bir başbakana sahip bu ülkede umudunun azaldığını söylerken bütün bu sorunların kadrolaşmadan kaynaklandığını ve ATK’nın kendinin adli tıplık olduğunu belirtti.

 

İHD adına konuşan Rıza Dalkılıç ise; hapishanelerde durumları kötü olan tutsaklara her ay mektup yazdıklarını ve 2009 başından bugüne bu tutsaklardan 6’sının hayatını kaybettiğini ve Hükümlü İsmet Ablak’ın ölümüyle bu sayının 7’ye yükseldiğini belirtti.

 

Son olarak söz alan TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı; Aynı zamanda Uluslararası Adli Bilimler Akademisi başkanlığını da yürüten Prof. Dr. Mete Korkut Gülmen’in Başkanlığını yaptığı Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’nın Kanser hastası hükümlü Güler Zere’nin tedavisinin cezaevinde mümkün olmadığı yönünde verdiği raporu görmezden gelen Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu’nun kendini uluslar arası alanda ve bilim çevrelerinde kanıtlayamamış uzmanlık seviyesindeki görevlilerinin raporlarını dikkate aldığını ve bu konunun oldukça düşündürücü olduğunu belirtti.

BASIN AÇIKLAMASI

Adli Tıp Kurumu (ATK) Adalet Bakanlığı’nın bürokrat ataması olarak gördüğü bir yapılanmaya sahip olması nedeniyle şimdiye kadar bilimsel kaygılarla yapılan eleştiriler siyasi eleştiriler olarak görülmüş ve gereken önem verilmemiştir.

 

Bu değerlendirmenin sadece özellikle son günlerde kamuoyu gündeminde bulunan tedavileri veya tahliyeleri yapılmayan “hasta ve engelli tutuklu/hükümlüler” ile sınırlı olmadığı dikkate alınmalıdır.

 

Bu sorun yaşamsal önemdedir, derhal çözüme kavuşturulmalıdır, ancak sorun daha kapsamlıdır.

Bugün kısaca;

 

– Adli Tıp Kurumunun yargının tarafsız ve bağımsızlığı ile adil yargılanma hakkına vermekte olduğu zarardan,

– Yapılanma bozukluğu ve iş yoğunluğu nedeniyle çalışamaz halde bulunmasından,

– Kurumun varlığı nedeniyle yaratılan “bilimsel yetkinlik hiyerarşisi” nin tamamen gerçek dışı olmasından,

– Cumhurbaşkanlığı tarafından harekete geçirilen Devlet Denetleme Kurulu incelemesinin zorunlu olarak değerlendirmesi gereken bazı hususlardan,

 

Söz etmek istiyoruz.

 

1- Türkiye’nin adli tıp alanındaki en büyük bilirkişilik kurumu ATK, bilirkişiliğin en öncelikli koşulu olan güvenilirliğini bütün toplum nezdinde kaybetmiştir.

2-Adli Bilimlerin olmazsa olmaz kaynağı olan üniversitelerden, bilim insanlarından ve bilimsel incelemelerden destek almaksızın düzenlenen raporlar bilimsel ve hukuksal olarak kabul edilemez.

3-Bilirkişi ve bilirkişilik kurumlarının yeterlik ve yetkinliklerinin bağımsız kurumlar tarafından değerlendirilmesi hukukun saygınlığı ve toplumun adalete güven duyması için önemlidir.  ATK’nın bu koşullarda bilirkişilik yapmaya devam etmesi adalete olan güveni de derinden sarsmaktadır.

4- Bu durum sürdürülebilir değildir ve Türkiye’deki adli tıp organizasyonunun hızla gözden geçirilmesi ve bilimsel veriler doğrultusunda yeniden yapılandırılarak özerk ve bağımsız bir nitelik kazandırılması gerekmektedir.

Devlet Denetleme Kurulu’nun yapacağı denetimin etkinliği, verimliliği ve güvenilirliği için bu sürecin bütün aşamaları konuyla ilgili meslek örgütlerinin katılımına ve katkılarına açık olmalıdır. TTB ve Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD) başta olmak üzere tüm ilgili örgütler olarak adli tıp alanında uzun yıllara dayanan birikim ve insan gücümüzle ATK’daki denetim sürecine katılmaya hazır olduğumuzu kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.

 

 

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ

SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİLERİ SENDİKASI

ADLİ TIP UZMANLARI DERNEĞİ

TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

ÇAĞDAŞ HUKUKÇULAR DERNEĞİ

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]