Kamusal hizmetlerde özelleştirmelerle örülen neoliberal dönüşümün geldiği noktada artık suyun da bir meta olarak kabul edilmesi için çalışan Dünya Su Konseyi’nin son toplantısı 16- 22 Mart 2009 tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleşiyor. buna karşı ise insan hakkı örgütleri, çevreciler, emek örgütlerinin organize ettiği alternatif su forumu yine İstanbul’da toplanıyor: 

Alternatif su forumu sayfası için>>>>>

Kamusal sağlık hakkının ayrılmaz bir parçası olan kamusal su hakkının yağmalanmasına yönelik bu girişimin en önemli bileşenlerini ise ticari şirketler oluşturuyor. Yerli bileşenler ise İSKİ, DSİ ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi.

Temel insan hakkı olan temiz su hakkı ile beraber ttemiz altyapısı olan sağlıklı çevre hakkının meta olarak tanımlanması, fiyatı olan bir ihtiyaç olarak kodlanması ve bu hizmetlerin özelleştirilerek kâra endekslenmesi en önemli insan hakkı ihlallerinden biridir.

Suyun ekonomik bir mal olarak ele alınmasını açıkça öneren ilk uluslararası girişim, 1992’de Dublin’de toplanan Su ve Çevre Konulu Uluslararası Konferans olmuştur. Aynı yıl Rio’da geçekleşen “Çevre ve Kalkınma” konulu BM Konferansı’nda da suyun ‘eko-sistemin bir parçası, doğal bir kaynak ve sosyal ve ekonomik bir mal’ olarak algılanması gerektiği belirtilmiştir. Suyun bir ‘hak’ değil ‘ihtiyaç’ olarak tanımlanması suyun metalaşması ve özelleştirilmesini meşrulaştırmaktadır.

Küresel düzeyde etkilerini hissettiren su krizi karşısında uluslararası düzeyde belirlenen politikalar suya erişimin bir insan hakkı olarak kavramsallaştırılmasıyla çelişmektedir. Temiz su ve sağlıklı altyapı hizmetleri olmaksızın sağlıklı olmak mümkün değildir. Dolayısıyla bu girişimin sonuçlarının toplumsal olarak ağır bir bedeli olduğu ortadadır. Bütün insanlığın hizmetine ücretsiz olarak sunulması gereken bu hizmetlerin fiyatlandırılması yoksulların dışlanmasına neden olacak, pek çok salgın hastalığın yayılmasını arttıracak ve gelecek nesiller üzerinde tamiri imkânsız tahribatlara sebep olacaktır.

Dünya üzerinde 1,2 milyar insan güvenilir içme suyundan yoksun yaşarken, 2.4 milyar insan da sağlık koşullarına uygun suya erişememektedir. Her gün çoğunluğu çocuk ve yaşlılardan oluşan yaklaşık 14 ila 30 bin kişi suyla ilgili önlenebilir bir hastalıktan dolayı yaşamını yitirmektedir. Dünyanın belli bölgelerinde (Afrika’nın büyük bölümü, Orta Doğu, Çin’in kuzeyi, Meksika ve Kaliforniya) su rezervleri tükenmek üzeredir. Suya erişimde kuzey ve güney arasında bir eşitsizlik vardır. Dünyada kullanılan suyun %85’ini nüfusun %12’si tüketmektedir. Ayrıca artan nüfus, kentleşme ve kişi başına tüketilen suyun artması nedeniyle suya olan talep arzı geçerken mevcut su kaynakları da sürekli kirlenmektedir. Yoksullar hem gelişmiş ülkelerde hem de Üçüncü Dünya ülkelerinde kuraklıktan, su kirliliğinden, yada aşırı tüketiminden doğan olumsuz sonuçlara en çok maruz kalanlardır.

Büyüyen su krizi suyun kıt bir kaynak olması ya da teknolojik ve mali kaynakların yetersizliği ile açıklanmaya çalışılmaktadır. Daha önemli bir faktör olan hükümetlerin ve uluslararası kuruluşların herkese su temin edilmesi konusundaki sorumlulukları unutulmuştur.

Latin Amerika ülkelerinde suyun özelleştirilmesinden sonra yoksul köylülerin yağmur sularını biriktirmesine bile izin verilmemiştir. Çünkü artık gökten yağan suyun sahibi vardır ve yağmur onların ipoteğindedir. Bütün Avrupa ülkelerinde yerel yönetimlere ait su işletmelerinin özelleştirilmesinden sonra suyun fiyatı inanılmaz artmıştır. Ülkemizde de kontörlü su uygulaması  “paran kadar su” anlayışının ilk adımlarından biri olarak görülmelidir.

Sağlık hakkını bireylerin ödeme gücüne göre düzenleyen ülkemizde SSGSS ve diğer ülkelerdeki benzer neoliberal sağlık programlarının ardından temiz su ve sağlıklı altyapı hakkının da gasp edilmesi Türkiye’de ve dünyada sağlığa ilişkin sorunları radikal biçimde arttıracak ve derinleştirecektir.

Biz Sağlık ve Sosyal Hizmet emekçileri, suyun ve sağlıklı altyapı hizmetinin kamusal sağlık hakkının ayrılmaz bir parçası olduğunu düşünüyor ve suyun özelleştirilmesinin büyük bir tahribata neden olacağını bilerek bütün yetkilileri uyarıyoruz. “Her Şeyin Başı Sağlık” sloganımızı kendisine mal etmekte bir sakınca görmeyen Sağlık Bakanı’nı da bu söylemin altını doldurmaya davet ediyoruz.


 

 

 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]

×