Konfederasyonumuz KESK’in 10 Temmuz’da yaptığı basın açıklaması:12 Haziran 2007 tarihinde İstanbul Ümraniye’de bir gecekonduya düzenlenen baskınla gündemimize giren Ergenekon Operasyonu çerçevesinde ortaya serilen ilişkiler yumağı, Türkiye’de siyasetin, askeri ve sivil bürokrasinin ve de medyanın içinde bulunduğu kirlenmişliği gözler önüne sermektedir.
Esas itibariyle Ergenekon örgütlenmesi sadece bugüne ait bir sorun değildir. Demokratik hukuk devletini kurumsallaştırmak yerine, devlet içinde gizli örgütlenmeler yaratan anlayışın ürünüdür. ABD’den ve emperyalist güçlerden bağımsız olmayan bu örgütlenmeler, gelişen özgürlük, barış ve demokrasi mücadelesini bastırmak için devlet içinde hukuk dışı yollarla örgütlenmektedir. Bugün ortaya çıkan ise bu güçleri elinde bulunduranların iktidar kavgası ve toplumu yeniden ABD yönelimleri doğrultusunda şekillendirme çabasıdır.
Türkiye halkı darbe ve muhtıralardan çok büyük acılar çekmiştir. Halka “tarifi imkansız acılar yaşatan” bu müdahalelere karşı demokratik ve hukuki süreçler hiçbir koşulda isletilememiş ve sivil siyasete müdahale eden darbeciler yargılanamamış, askeri vesayetin Türkiye siyasal ve toplumsal hayatı üzerindeki etkileri ve kalıntıları temizlenememiştir.
Bir yılı aşkın bir zamandır devam eden dava hazırlıkları kapsamında, aralarında üst düzey ordu mensuplarının, çeşitli siyasetçilerin, iş adamlarının ve oda başkanlarının da bulunduğu 60’a yakın kişinin tutuklanması, davanın büyüklüğünü ve Türkiye’deki siyasal sistemin işleyişinin vahametini göstermektedir. Bu süreçle köklü bir hesaplaşmanın yaşanabilmesi, militarizm ve askeri vesayetin aşılabilmesi için asıl olarak 12 Eylül darbecilerinin yargılanmalarını sağlayacak adımların atılması gereklidir.
Ortaya dökülen bu kirli ilişkiler, Türkiye’de emekten, barıştan ve demokrasiden yana toplumsal güçlerin yıllardır dile getirdiği eleştirilerin haklılığını da bir kez daha kanıtlamıştır. Ergenekon Operasyonu çerçevesinde ortaya dökülen ilişkiler, Türkiye’nin siyasal tarihinden bağımsız olarak ele alınmaz.
Bugüne kadarki darbelerle ve darbecilerle hesaplaşılamaması; Taksim’de, Kahramanmaraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta, Gazi Mahallesinde, Hayata Dönüş Operasyonunda ve Şemdinli’de yaşanan katliamların ardındaki karanlık güçlerin açığa çıkartılamaması; köy boşaltmaların, insan kaçırmaların, gözaltında kayıpların, faili meçhullerin, Susurluk Çetelerinin hesabının sorulmaması Ergenekon’u yaratan temel nedenlerdir. Dolayısıyla sorun, sadece bugüne kadar soruşturma kapsamında tutuklanan kişilerin yargılanmasıyla değil, Türkiye’deki demokrasi ve hukuk dışı ortaya çıkan derin devlet örgütlenmesinin tamamen ortadan kaldırılmasıyla çözüme kavuşturulacaktır. Bu da ancak emekçilerin, barış savunucularının ve demokrasiyi isteyenlerin ortak mücadelesiyle mümkündür.
Türkiye’nin gerçek anlamda bir demokratikleşmeye ihtiyacı olduğu açıktır. Askeri ve sivil tüm devlet bürokrasisi, içinde bulunduğu kirlenmişlikten arındırılmalıdır. Tüm karanlık çete ilişkileri açığa çıkartılmalı, siyaset ve toplum üzerindeki kalıntıları temizlenmelidir. Başta ABD olmak üzere emperyalist güç odaklarının Türkiye üzerindeki tahakkümüne son verilmelidir.
Ergenekon Soruşturmasının geçirdiği evreler göstermiştir ki, AKP’nin bu soruşturmadan beklentisi gerçek anlamda bir demokratikleşme değil, kendi siyasal gücünün pekiştirilmesidir. Soruşturma açıkça AKP tarafından yönlendirilerek çerçevesi ve sınırları belirlenmeye çalışılmaktadır. Ergenekon Soruşturmasının adım adım seyri ile AKP’nin Kapatılma Davası ve Genelkurmay Başkanlığıyla ilişkileri arasındaki paralellikler, AKP’nin sürece bakışının aynası niteliğindedir.
AKP’nin demokrasi sicili hiç de parlak değildir. 12 Eylül Darbesinin topluma dayattığı Türk-İslam Sentezi anlayışının ürünü olan AKP’yi ortaya çıkan bu kirlenmişlikten azade biçimde değerlendirmek doğru değildir. AKP’nin Ergenekon Soruşturmasıyla hedeflediği tek şey, devlet mekanizmalarının kendi anlayışına göre yeniden organize edilmesidir.
Türkiye bugüne kadar, parti kapatmalarla herhangi bir temel sorununu çözememiştir. Bugün de AKP ve DTP hakkında açılan kapatma davaları Türkiye de “Laiklik” ve “Kürt Sorunu” etrafında yaşanmakta olan gerilimlerin çözümüne hizmet etmeyecektir. Yasaklar ve parti kapatmalar, siyasal ve toplumsal sorunların çözümünde yol alınmasını sağlayamaz. Her iki meselede de sorunun çözümü, özgürlük ve demokrasinin sınırlarının geliştirilmesiyle mümkün olacaktır.
Kapatma Davaları ve Ergenekon Operasyonu’nun yarattığı iktidar kavgasının tozu dumanı ardına gizlenmeye çalışılan şey ise Türkiye’deki emekçilerin içinde bulunduğu zor durumdur. Türkiye de emekçilerin ve yoksul halkın karşı karşıya kaldığı sorunlar esas itibariyle issizliği ve yoksulluğu derinleştiren, tarımda tahribatı arttıran neo liberal politikalardır. Bu politikaları uygulayan bugünkü siyasi iktidar ve yarın aynı politikaları uygulayacak partiler karsısında, özgürlük, eşitlik, demokrasi ve barış hedefli emekçilerden, kadınlardan, gençlerden, yoksullardan yana alternatif bir cephenin inşa edilmesi en acil gündemimizdir.
Bu nedenle;
• Demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet, insan hakları, laiklik, barış, dayanışma, doğanın korunması, cinsiyet eşitliği gibi değer ve ilkelere sıkı sıkıya bir mücadele hattını savunan;
• Neo liberal politikaların ekonomide ve tarımda yarattığı tahribata karşı mücadele eden, sağlık, eğitim ve sosyal güvenliği bir kamu hizmeti olarak değerlendiren;
• Yoksulluk ve issizlik karşısında toplumsal ihtiyaçları gözeten emek politikalarını benimseyen;
• Çok kültürlü, çok kimlikli, çok inançlı bir toplum gerçeğini savunan ve bunların siyasal, yasal ve toplumsal gereklerinin yapılması için mücadele yürüten;
• Kürt sorununun barışçıl demokratik zeminde çözümünü savunan;
• Toplumda gelişen muhafazakârlık ve gericileşme karşısında toplumsal mücadeleyi geliştiren;
• Milliyetçilik, ırkçılık, ayrımcılık ve cinsiyetçilik karşıtı bir politikayı kendi dışına da taşan bir kararlılık ve eylemlilikle sürdüren;
• Şiddetin siyasal ve özel yaşamdan tamamen dışlanması için mücadele eden;
• Militarizme, darbeciliğe, devlet içinde ve dışında oluşmuş tüm çetelere karşı mücadele eden ve bu tür yapıların tasfiyesi için kararlı tutumundan vazgeçmeyen;
KESK, eşitlikten, özgürlükten, bağımsızlıktan, barıştan ve demokrasiden yana mücadelesini daha da güçlendirerek sürdürecektir.