Kadınlar, “Esastan itirazımız var!” diyerek SSGSS'ye karşı çıkarken, kadınlara yönelik özel önlemler alınmasını da talep ediyorlar. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’na (SSGSS) karşı İstanbul’da oluşturulan “Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu”nun bileşenlerinden biri de kadınlar artık. Kadınlar, “Esastan itirazımız var!” diyerek yasaya karşı çıkarken, sosyal güvenlik alanında, kadınlar için özel önlemler alınmasını da talep ediyorlar.
Meclis gündemindeki yasanın en çok kendilerini mağdur edeceğini bilerek “Sosyal Haklar İçin Kadın Platformu”nu oluşturan kadınlar, emek örgütlerinin verdiği mücadeleye daha güçlü katılmaya hazırlanıyorlar. Platformun çalışmaları ve talepleriyle ilgili sorularımızı yanıtlayan Filiz Koçali, yasanın “eşitlik” adına öngördüğü düzenlemelerin, “eşitsizleri daha eşitsiz hale getireceğine” dikkat çekiyor.
SSGSS’nin uygulanan neoliberal politikaların bir parçası olduğunu belirten Koçali, “Bu yasa tüm çalışanlara sosyal güvencesizlik ve sağlıksızlık getiriyor. Ancak kadınlara daha fazla” diyor. “Çünkü kadınlar çifte mesai yapıyor. Toplumda kadınlar için eşit olmayan koşullar henüz ortadan kalkmadı, yani ev işleri, hasta ve yaşlı bakımı gibi işler kadınların sorumluluğu olmaktan çıkarılmadı. Eş değerde işe eşit ücret sağlanmadı, kadınlar ucuz ve güvencesiz emek olarak sömürülüyor. Çalışanlar arasında kadınlar en kötü durumda, çünkü onlar çalışanların da çalışanları. Bütün bunlar olurken, sanki kadınlarla erkekler eşitmiş gibi yapılan düzenlemeler, daha çok sömürü ve baskı anlamına gelecek. Gerekli önlemler almadan yapılan eşitlik uygulamaları bizi daha çok babaya, kocaya, erkeğe, erkek egemen sisteme daha çok bağlamaktan başka bir sonuç getirmez.”
Kadınların bu özel önlemleri “eşitlik sağlanana kadar” istediklerinin altını önemle çizen Koçali: “Öyle bir denge kurmalıyız ki hem bugün durumumuzun farklı olduğunu vurgulamalıyız, hem de farklılığımızı kutsamamalıyız. Çünkü biz eşitlik istiyoruz, asıl hedefimiz evde artı bir emek kalmamasıdır.”
Eşitsizliği pekiştiriyor
Sosyal güvenlikle ilgili politikaların sonuçlarının uzun vadede görüleceğini, bu nedenle kadınların bu düzenlemelerin kendilerine nasıl döneceğinin tam olarak farkında olmadığını söyleyen Filiz Koçali, kendilerinin de üç yıldır AKP’nin gündeminde olan tasarıya karşı verilen mücadele içinde talepleriyle yer almakta geç kaldıklarını dile getiriyor: “Bu bir özeleştiridir. Çünkü aslında bu süreç bizim için kendimizi fark etmemiz, hem hayatımıza nasıl yansıdığını fark etmemiz, hem de herkese fark ettirmeye çalışma sürecimiz olarak yaşandı. Bu aslında bizzat kadın hareketinin tek başına gündeminde olması gereken bir şey. ‘Sosyalistlerin gündemi, işçi sınıfının gündemi, kadınlar da bir alt başlık olarak ilgilenir’ değil. Bu başlı başına kadınların hayatını ilgilendiriyor. Çünkü kadınların ev içindeki köleliliğini yok sayıyor. Eşitsizliği pekiştiriyor, kalıcı hale getiriyor.”
Kadın hareketinin yıllardır şiddeti merkeze alan bir çalışma yürüttüğünü ve bu çalışmanın çok geniş ve her kesimden kadını kapsayabildiğini belirten Koçali, söz konusu olan sosyal haklar olunca belli bir ayrışma yaşandığına dikkat çekiyor. Şiddetle ilgili taleplerin aciliyetini ve yakıcılığını kaybetmediğini özellikle vurgulayan Koçali, “Ancak neoliberal politikaların daha da büyüyerek kadın kurtuluş hareketinin gündemine girmesi gerekir” diyor. Türkiye’yi zor günlerin beklediğini, kadınların da bu zor günlerde taraf olması gerektiğini belirten Koçali, bunun da mücadele ve dayanışmayla mümkün olabileceğini ifade ediyor:
‘Sözümüzü bulduk’
Kadınların elbette eşitsizlikten kaynaklı özel talepleri var, ama yasa tasarısının şu maddesiyle bu maddesiyle uğraşmıyorlar, tamamen geri çekilmesini, yok olmasını istiyorlar. “Esastan itirazımız var” derken söylemek istedikleri bu. Toplantılarla, eğitimlerle, bildirilerle, sendikaların eylemlerine katılarak başlattıkları çalışmalar, “Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu”nun bir bileşeni olmaya kadar ilerledi. Platformun belirlediği birkaç ana talepten biri de kadınlar için. Çıkarılan 50 bin stickerdan 10 bini kadınlara ayrılacak. “Böylece kadınların sosyal güvenlik talebi toplumsal muhalefetin gündemine de girdi” diyor Filiz Koçali, “Şu anda sözümüzü bulduk, bildirimizi dağıttık. Bu kampanyayı ev kadınlarına, yoksul kadınlara, göç etmiş kadınlara doğru büyütmemiz lazım.”
kadınlar ne istiyor?
Ücretli çalışsak da çalışmasak da yemekleri biz yapıyor, bulaşık, çamaşırı biz yıkıyor, evi biz temizliyoruz. Sökükleri biz dikiyor, çocuklarımıza, yaşlı büyüklerimize ve aile içindeki hastalara biz bakıyoruz. Bütün bu yaptıklarımız ise emekten sayılmıyor. Emeğimiz görünmüyor. Ev içindeki emeğimizin görünmesini istiyoruz.
Çifte mesai yaptığımız göz ardı edilerek hazırlanan ve özel önlem getirilmeden ortaya konan eşitlik uygulamaları bizim daha çok ezilmemizden ve sömürülmemizden başka sonuç doğurmaz. Bunun için biz kadınlar “cinsiyete dayalı yıpranma payı” istiyoruz.
Yer altı işçileri her yıl için 180 gün fiili hizmet zammı alıyor. Biz kadınlar da ev isleri ve bakim hizmetleri üzerimizden alınıp, sosyal devlet tarafından yüklenilene kadar her çalıştığımız yıl için 180 gün fiili hizmet zammı istiyoruz.
Kadın-erkek emeklilik yaşlarının eşitlenmesine karşıyız. Herkes için emeklilik yaşının düşürülmesinin yanı sıra çifte mesai nedeniyle yıpranmaları göz önüne alınarak kadınların erkeklerden en az 5 yıl önce emekli olmasını istiyoruz. Mezarda emekli olmak istemiyoruz.
Haftada 45 saatten az çalışan ve çoğunluğu kadın olan ev hizmetlileri ve geçici tarım işçilerinin sigorta kapsamı dışında bırakılmasına karşıyız. Gündelikçi kadınlar ve kadın tarım işçileri sosyal güvenlikten mahrum edilemez. Ayrıca kırsal bölgelerdeki kadınların yüzde 83.4’ü, tarım sektöründe ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor. Ücretsiz ve geçici tarım işçileri, gündelikçi kadınlar sigorta kapsamına alınmalıdır.
Bizi babamızın eline bakmaya ya da erken evlenmeye zorlayacak 18 yaşında sağlık güvencemizin kaldırılmasına karşıyız. Evli olsun, bekar olsun ücretli çalışmayan kadınlar için kocalarına ve babalarına bağlı olmadan sağlık ve sosyal güvence, emeklilik hakki istiyoruz.
Sürekli iş göremezlik gelirindeki alt sınırının kaldırılması, iş kazasına uğrayıp çalışamaz durumdaki kadınları primli sistemde sağlık ve sosyal güvenceden yoksun bırakmaktadır. Yasadaki bu toplumsal ayıp düzeltilmelidir.
(Sosyal Haklar İçin Kadın Platformu’nun bildirisinden alınmıştır)
Evrensel Hayat 10.02.08