Per, 05 Eylül 2013
Yeni adli yıl 2 Eylül tarihi itibari ile başladı ancak işçilere, emekçilere ve onların mücadele örgütleri olan sendikalara, meslek örgütlerine ve odalara yönelik baskılar tüm hızıyla sürüyor. Demokratik haklarını kullanarak düzenledikleri her eylem-etkinlik dava konusu haline getiriliyor.
Hatırlanacağı üzere kamuoyunda “Torba Yasa” olarak bilinen, kamu emekçilerinin hak ve özgürlüklerini kısıtlayan 6111 sayılı yasa 03 Şubat 2011 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda görüşülerek kabul edilmişti. Söz konusu yasa tasarısının TBMM Genel Kurulu’nda görüşüldüğü gün (03 Şubat 2011) KESK-DİSK-TMMOB-TTB’nin çağrısı ile her türlü engellemeye rağmen yasa tasarısına karşı tepkisini ifade etmek için tüm yurttan Ankara’ya gelen emekçilere müdahale edilmişti. Yüzlerce gaz bombasının yanı sıra tazyikli suyun kullanıldığı polis müdahalesinde onlarca arkadaşımız yaralanmıştı.
Söz konusu eyleme katılan dönemin KESK Genel Başkanı Döndü Taka Çınar, TTB Merkez Konseyi Başkanı Eriş Bilaloğlu ve TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı hakkında “2911 sayılı Toplantı Gösteri Yürüyüşleri Yasasına muhalefet” gerekçesi ile açılan davanın ilk duruşması dün (4 Eylül 2013 Çarşamba) 19. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşma öncesi ise Ankara Adliyesi’nde KESK, DİSK TMMOB TTB adına KESK Genel Başkanı Lami ÖZGEN basın açıklamasını okudu.
HAK ARAMAK YASAK POLİS ŞİDDETİ SERBEST (04 Eylül 2013)
2011 yılının ilk günlerinde TBMM gündeminde yine bir “torba yasa” vardı. Bu “torbanın” içine işverenlerin kamuya olan borçları için af hükümleri konulmuştu. Daha sonra “torbaya” Yeşil Kartlıların, kamu çalışanlarının, işçilerin haklarını daraltacak maddeler de eklendi. Gerekçesinde “çalışma hayatındaki esnek çalışma biçimlerinin uygulanabilirliğini artırmak, yaygınlaştırmak amacıyla Kanun Tasarısı hazırlanmıştır” cümleleri ile amaç açıklandı. Tasarı 13 Şubat 2011 günü 216 maddelik bir Kanun olarak 6111 sayı ile kabul edildi.
Bunca maddenin tüm ayrıntılarının, kimlere hangi zararları vereceğinin, ne tür hak kayıplarına neden olacağının kamuoyuna bildirilmesi, çıkarılmaması için çaba gösterilmesi gerekiyordu. Çünkü Tasarının içinde memur, sözleşmeli personel, işçi vb. hangi statüde olursa olsun bütün çalışanların iş güvencesini, statüsünü, sağlığını ve sosyal güvenliğini olumsuz etkileyen pek çok değişiklik vardı. Bu nedenle Türk Tabipleri Birliği, KESK, DİSK ve TMMOB itirazlarını dile getirmek için 3 Şubat 2011 tarihinde yasayı görüşecek olan TBMM’ye seslerini duyurmak amacıyla bir araya gelme kararı aldı.
Ankara Valiliği, bir kararla bu etkinliği peşinen “kanuna aykırı” ilan etti. Bununla da kalmayarak “yasal olmayan eyleme tevessül edilmesi halinde mutlaka engelleneceği” ilan edildi. Kararın gerekçesi ise “hiçbir sendikal ve mesleki hak ve talebi Ankara halkının huzuru ve genel güvenliğinden daha üstün olamayacağı” olarak belirlendi.
Emekçiler o sabah Ankara’ya gelmeye çalıştı, yolları kesildi. Ankara’nın içinde buluşmaya çalıştı, yolları kesildi. Basın açıklaması yapmaya çalıştılar, önce yolları kesildi, ardından biber gazları ve TOMA’lar devreye girdi. Yine de seslerini duyurabildiler.
Ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bir soruşturma başlattı ve bir iddianame hazırlandı. O gün haklarını savunmaya çalışan kişilerin 5 polis memuruna, banka ATM’lerine ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na zarar verdikleri iddia edildi. İddianame, haklarını arayan kişilerin “barışçıl” olmadığını, “katılanların silahlı olduğu bir toplantının bu silahlar taş, şişe ve sopadan ibaret olsa ve kullanılmasa bile” o yürüyüşün artık barışçıl olamayacağını ileri sürüyor.
İddianamede sendika ve meslek örgütü yöneticileri “olaylar ve eylemler sırasında tüm ve küçük gruplar halinde oluşan toplulukları yöneten, yönlendiren ve güvenlik güçleri ile birebir görüşmeler yapıp sonuçlarını topluluğa aktaran kişiler” olarak anılıyor.
Türkiye’de de toplantı yapmak, gösteri yürüyüşü düzenlemek temel bir haktır. Bu hak düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamındadır. Meslek örgütleri ve sendikalar yasaların kendilerine verdiği görevi yerine getirdikleri, haklarını kullandıkları için bugün yargılanmaktadır. Oysa Demokratik ülkelerde insanlar, seslerini duyurmaya çalıştıkları için yargılanmaz. Hakkımızı aradığımız için yalnızca ceza almayacağımız değil yargılanmayacağımız günler için daha çok çaba göstereceğiz.
Eşit, özgür, demokratik bir Türkiye talebimiz için mücadelemiz sürecek.
KESK – DİSK – TMMOB – TTB