AKP hükümetinin yıllardır süreklilik arz edecek şekilde uyguladığı neoliberal politikalar, Devletin kamusal görevlerini bir ’’yük’’ olarak görme mantığına dayanarak bu ‘’yük’’ ten kurtulmak için başta Eğitim ve Sağlık olmak üzere tüm kamu hizmetlerini piyasanın hizmetine sunmaktadır.
4+4+4≈Çocuk İşçiliği ≈ Ucuz İşgücü
4+4+4≈Rant Alanı ≈ özel okullar teşvik edilerek sermayeye yeni karlı alan açılması
4+4+4≈Çocuk İstismarı ≈ toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılığı (çocuk gelin)
DEMEKTİR.
Yaptıklarının yanlış olduğunu kendileri de anladılar. Fişleme yolu ile kısmi düzeltme getirmek zorunda kaldılar.
4+4+4 tipi fişlen(me)… Nedir?
Yayınlanan yeni yönetmelik “okula uyum sağlamayan 66 ay ve üzeri çocuklar kasım ayı sonuna kadar sağlık kurumlarından verilen bedenen veya zihnen gelişmemiş tıbbi tanılı rapor üzerine okul öncesi eğitime yönlendirilebilir veya kayıtları bir yıl ertelenebilir’’ şeklindedir. Yani sadece tanı konan, fişlenmiş çocukların eğitimi, olması gereken zamana, 72 aya ötelenebilecektir. Diğer tüm çocuklar için, olması gerekenden erken başladıkları okul hayatlarında, başarısızlık kaderleri olacaktır.
Eğitim sisteminde yapılan yanlışın bedelini çocuklarımıza ödetemezsiniz…
Çocukların gelecekleri ile ilgili sorumlulukları hekimlere/sağlık çalışanlarına yükleyerek sorumluluktan kaçamazsınız. Kendi çaresizliğinizle hekimlerden medet ummayınız. 4+4+4 sistemindeki sorunların çözüm yeri hastaneler değildir. Eğitim fakültelerinin, meslek örgütlerinin, eğitimcilerin, psikiyatrist, psikolog ve pedagogların hiçbir önerisini dikkate almayan Milli Eğitim Bakanlığı; yeni okul döneminin başlamasıyla çocuklarımızı bir kaos ortamına sürükleyecektir. Endişemiz, bu kaostan çocuklarımızın onarılamayacak zararlar görmesidir.
4+4+4 Düzenlemesi ile 66 Aylık Çocuklarımızın İlköğretime Başlatılması, Sosyal, Duygusal ve Bilişsel Gelişimlerini ve Geleceklerini Nasıl Etkileyecektir?
Çoğunlukla okul eğitimine katılabilmek için gerekli sosyal, duygusal, bilişsel, dil ve motor becerilerinin gelişimi altı yaştan (72 ay) önce tamamlanmadığından, çocuklar beş yaşında (60–71 aylar arası), zihinsel, fiziksel, sosyal ve psikolojik olarak ilkokula hazır olmadıkları bir yaşta ilkokula başlatılmış olacaklardır.
Altı yaşındaki çocukların beşte birinin davranış sorunu riski taşıdığı ve okula başlamak için bu yaş sınırının düşük olduğu ileri sürülmektedir. Gelişimleri tamamlanmadan, beş yaşında ilkokul 1. sınıfa başlamaları, çocukların ruh sağlığını pek çok yönden olumsuz olarak etkileyecektir:
- Küçük yaşta okula başlayan çocuklarda ayrılık kaygısı rahatsızlığı görülme riski, altı yaşında ilkokula başlayanlara göre daha fazladır. Özellikle bu çocuklar okulöncesi eğitim almadılarsa risk daha da artmaktadır.
- Dürtü kontrolü tam gelişmemiş olan 5 yaşındaki çocukların sınıfta davranış kontrolünü sağlamada, sırasında beklemede ve uyulması gereken kurallara uymada güçlükler yaşama riskleri fazladır.
- Beş yaşından önce el-göz koordinasyonunun, ince motor becerilerin, işlemsel düşüncenin, soyutlama, odaklanma ve dikkati sürdürme becerilerinin yeterince gelişmemiş olması dolayısıyla bu yaşta ilkokula başlatılan çocuklar öğrenmede zorlanacaklardır. Bu yaştaki çocukların okulda başarı elde etmede zorlanmaları gelişimsel açıdan normal olmasına karşın, okul programının gerektirdiği kazanımları elde edememeleri ‘başarısızlık’ olarak yorumlanacaktır. Gereksiz olarak ‘zekâ geriliği’, ‘öğrenme güçlüğü’ ‘dikkat eksikliği’ ‘hiperaktivite’ gibi tanımlara maruz kalacaklardır.
- Yeni düzenleme ile aralarında yaklaşık 2 yaş fark olabilen çocukların aynı sınıfta ilkokula başlaması gündemdedir. 72–83 aylık çocukların 60–66 aylık çocuklara göre gelişimsel olarak çok daha önde olmaları; onlardan daha hızlı öğrenmeleri ve beklenenleri daha kolay yerine getirmeleri doğaldır. Bu durumda, 60–66 aylık çocuklar kaçınılmaz olarak sınıfın daha başarısız ve geriden gelen grubunu oluşturacaklar, yani daha okula başlarken başarısızlık duygusuna mahkum edileceklerdir ve bu duygu onlarla eğitim yaşamları boyunca gidecektir. Erken dönemde yerleşen başarısızlık duygusunun, daha sonra da çocukların kendilerine güven duymalarını engellediği; bu çocukların okuldan soğudukları ve okul yaşamını kısa sürede bıraktıkları bilimsel olarak gösterilmiştir.
- Bu yasal düzenlemeyle eğitime başlama yaşını aşağı çekmenin önemli bir sonucu, kendini başarısız görerek büyüyen, dolayısıyla başarılı olabileceğine inancı kalmamış ve kendine güvensiz nesiller yetiştirmek olacaktır.
Tüm bu gerçeklere karşın okullarda ve müfredatta hiçbir yeterli hazırlık olmaksızın, okula başlama yaşını aşağıya çekme düzenlemesi uygulamaya konulmaktadır. Okulların maddi koşulları, sıraları, tuvaletleri, yazı tahtaları bu yaştaki çocuklar için hazır değildir. İlkokul öğretmenleri 5 yaş çocuklarla çalışmaya ve aralarında 2 yaş fark olan iki farklı grubu aynı sınıf ortamı içinde eğitmeye hazır değildir.
SES OLARAK DİYORUZ Kİ;
Saydığımız bilimsel gerekçeler nedeniyle çocukların 72 aydan önce ilkokul 1. sınıfa başlatılmaları, kaygı bozukluklarına, okul başarısızlığına, kendine güvensiz olarak büyümeye ve davranış sorunlarına yol açabildiğinden sakıncalıdır. Bu yaştaki çocukların okulöncesi eğitim almaları daha
uygundur. Bu bilimsel gerekçeler ışığında ilkokula başlama yaşı 72 ay olarak ivedilikle düzeltilmelidir.
ÇOCUKLARIMIZ İÇİN,
Tüm Bu Bilimsel Gerekçelerle 5 Yaşındaki Çocuklarımızı İlkokula Değil, Anaokuluna GÖNDERELİM
SES GENEL MERKEZİ