Şirketlerin Çıkarları Değil Çocuklarımızın Sağlığı Korunmalıdır!
MEB’in iki gün önce başlayan ücretsiz süt dağıtımı projesi sonrasında birçok çocuğumuz zehirlenme belirtileriyle hastaneye kaldırılmıştır. Bugün itibariyle vahametin boyutları daha net görülmüş, Türkiye’de toplam 32 bin 500 okulda 7,2 milyon öğrenciye dağıtılan sütlerden 4000’e yakın çocuğumuz zehirlenmiştir. İlk gün yaşananlara aldırış etmeden ertesi gün de süt dağıtımı yapılmış ve toplumla adeta alay edilmiştir. Yaşananları “bir kaza oldu” şeklinde değerlendirenler, insan hayatı ve sağlığını hiçe saymıştır. Dün süt dağıtımının Diyarbakır, Sivas, Kırıkkale, Adıyaman ve Burdur’da durdurulduğunu açıklayan Gıda, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’e soruyoruz. Diğer illerde önlem alınması için çocuklarımızın zehirlenmesi mi beklenmektedir?
Süt, canlı organizmanın gereksinim duyduğu besin öğelerini yeterli ve dengeli olarak içeren en önemli gıdalar arasındadır. Üretiminden tüketim anına kadar güvenli, sağlık açısından risk taşımayan biçimde ulaşması gerekmektedir. Bu gereklilik, “gıda güvenliği”nin temelidir. Sağlıklı süt, üretim, saklama/taşıma/depolama/dağıtım ve tüketim aşamalarında hijyen ve gıda güvenliği kurallarına uyulmasını gerektirir. Aksi halde sağlık kaynağı olan süt, hastalık kaynağı haline gelebilir. Sütlerin tüketiciye ulaşana kadar da uygun koşullarda saklanması, tüketim süresi aşılmadan tüketilmesi gerekir.
“Mevsimsel süt arzı fazlalığı”nı gidermek ve süt üreticileri ile sanayisini desteklemek amacını da taşıyan proje kapsamında, 144 milyon kutu süt dağıtılacağı ve maliyetin 75 milyon lirayı bulacağı da ifade edilmiştir. Yaşananlar göstermektedir ki belli çevrelere gayet hacimli sermaye aktarımı yapılırken çocuklarımızın sağlığı ikincil plana atılmıştır. Üstelik çocuklarımızın sağlığı adına gerçekleştirildiği ifade edilen bir projede bu gelişmelere tanık olmaktayız. Hükümet temsilcilerinin, Valilerin, Milli Eğitim Bakanı’nın ve Sağlık Bakanı’nın konu karşısında takındıkları tutum ise ibret vericidir.
Gerekli denetim ve hazırlıklar yapılmadan hayata geçirilen projede yaşanan bugünkü durum sebebi ne olursa olsun kabul edilemez. Kanserojen bir madde olan aflatoksin düzeyleri yüksek bulunmuş süt miktarları birkaç ay önce kamuoyunda yer almışken ve bu konuda da tatmin edici bir sonuç alınamamışken yaşanan bu ikinci olay sütle ilgili endişeleri arttırmaktadır ve halkı sütten soğutma tehlikesi taşımaktadır. Bu tehlikenin önüne geçilmesi, başta çocuklar olmak üzere halkın güvenle süt tüketiminin sağlanması devletin sorumluluğundadır.
Hükümet sözcüsü Bülent Arınç’ın yaşananları “ilk kez” ya da “aşırı dozda” tüketime bağlaması, Valilerden gelen “psikolojiktir” açıklamaları ve gerek Sağlık Bakanlığı’nın gerekse Milli Eğitim Bakanlığı’nın “böylesi şeyler olabilir” tarzındaki “normalleştirici” açıklamaları karşısında, nutkumuz tutulmaktadır. Hükümet sözcüsünün çocukların ilk kez süt içme ihtimalini bir savunma argümanı olarak sunması dahi skandal niteliğindedir. Kaldı ki diğer açıklamaların her biri de bu skandalı savunmayı görev edinmiş bir pozisyon almaktan başka bir şey değildir.
“Başbakan’ın talimatı var, dağıtmak zorundayız” savunması ise vahametin boyutunu derinleştirmektedir. Bu ifadeleri kullanmakta sorun görmeyenler bilmelidir ki, Başbakan’ın talimatlarının üstünde anayasa ve uluslar arası sözleşmeler var. Ne Başbakan padişahtır, ne de talimatları mutlak surette uygulanması gereken hükümdür. Gerek Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme hükümlerince gerekse Anayasamızın 56. maddesi uyarınca sağlıklı yaşam hakkını hiçe saymaya kimsenin hakkı yoktur.
Yıllardır dile getirdiğimiz “ücretsiz süt” ve “bir öğün sıcak yemek” talebi, çocuklarımızın ve gençlerimizin beslenme hakkı, sağlıklı yaşam hakkı ve kamusal, nitelikli eğitim hakkı kapsamında değerlendirilmelidir. Dolayısıyla atılacak adımların bu hakları desteklemesi ve geliştirmesi gerekmektedir. Ancak yaşananlar, çocuklarımız ve gençlerimizden çok, “bazı” firmaların haklarını, onların çıkarlarını korumaya dönük hareket edildiğini göstermektedir. Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın, süte karşı hassasiyeti olan öğrencilere yoğurt veya ayran verilebileceğini söylemesi, bu ısrarın arkasında yatan gerçekleri görmemizi zorunlu kılmaktadır. Söz konusu olanın çocuklarımızın sağlığı olduğu gerçeğinin göz ardı edilmesi ve bu sorunun nedenleri ortadan kaldırılmadan bu projenin yürütülmesinin kabul edilemez olduğu bilinmelidir.
AKP Hükümeti, “okul sütü projesi”ni yüzüne gözüne bulaştırmıştır. Yavrularımızı, çocuklarımızı kimler hastalandırdıysa, onları kimler hastaneye düşürdü ise, ister kamuda ister özelde olsun tüm sorumluların belirlenmesini istiyoruz. Zehirlenmelerin yaşandığı okullara dağıtılan bu sütleri teslim eden firmalar ve kabul süreçlerinde yer alan kamu görevlileri ile ilgili soruşturmaların ivedilikle yapılmasının yanı sıra başta Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer olmak üzere bu konunun siyasal sorumlularını istifaya davet ediyoruz.
BURSA KENT SAĞLIK HAKKI MECLİSİ ADINA
Ses Bursa Şube Başkanı